Hayatı yalan olanlar hakkında...
Yalan hakkında ne güzel sözler var.
En güzelini geçenlerde bu sütuna başlık yaptık: 'Yalanla iman bir arada olmaz."
Bu bir hadistir ve bunun ötesine geçebilecek bir söz yoktur, ama bunu anlamayanlar için bugün de yalan hakkında yazacağım.
Önce "Yalanın batsın", "Yalanlarınız batsın" diyeceğim.
Yalanlarınızın oluşturduğu bataklıkta boğulacağınızdan hiç endişem yok.
Çünkü...
Yalan denilen insanlığa atom bombasından daha zararlı keşif konusunda herkes, yalan söylemeyi alışkanlık haline getirenler dahi müttefiktir.
Bir kere yalan söylersiniz. Sonra bu yalanın yalan olmadığını ispata çalışırsınız. Bunun için gelsin sıradaki yalan.
Yalanlar geometrik artışla büyür.
O kişi zamanla "müteselsil yalancı" haline gelir.
Böyle kişilerin kalpleri hastadır. Tedavisi ise "tevbe" etmekten ve bir daha yalan söylememekten geçer.
Aslında yalan gereksizdir biliyor musunuz?
Çünkü kendinize gelecek bir zararı önlemek için yalana başvurduğunuzda gerçeği söyleyerek kurtulabileceğiniz minik zarardan daha büyük zarara uğrarsınız.
Bir kere adınız "yalancı çoban"a çıkar.
Hangi rütbede olursanız olun, herkes size yalancı der.
Siz konuşmaya başladığınızda belki size bir şey demezler ama bıyık altında gülmeyi de ihmal etmezler.
Yalan yüzde yüz hata, yüzde yüz yanlışlıktır.
Yalancının en büyük zararı neden kendisinedir biliyor musunuz?
Yalancı, yalan söyleye söyleye söylediği yalanlara kendisi de inanmaya başlar ve zamanla doğru ile yalanı ayırt edemez hale gelir ki, en kötüsü de budur. Bu duruma gelen bir yalancı artık her konuşmasının arkasından "Bu da mı yalan" demeye başlar.
Doktor da bu gibiler için "Kendi haline bırakın, onun hayatı yalan olmuş. Bu hastalığın çaresi yoktur" der.
Böylece bize de yalan bir hayattan ders almaktan başka yapacak bir şey kalmaz.
Eyy Latif Şimşek ve eyy Rasim Ozan...
Sevgili arkadaşlar...
Tamam, birbirinizi tamamlıyorsunuz.
Reyting toplama konusunda iyi işler çıkarıyorsunuz.
Biliyorsunuz, programlarınızı da izliyorum.
Bazen birbirinize tekme tokat saldıracak kadar görüş ayrılığına düşseniz de kendinizi kaybetmiyorsunuz.
Ama, fakat, velakin...
İlla da hükümeti koruyacağız diye zorlamayın be kardeşim.
Tamam, "Dinamit" gibi program yapıyorsunuz.
Tamam, taraf da olabilirsiniz.
Ama, tarafınızı savunma adına gelecek hakkında hüküm vermeye kalkmayın be kardeşim.
Geleceği kimse bilemez ki.
Yarın ne olacağını bile söyleyemezken...
"AKP'ye karşı yapılan bu kampanya başarılı olursa Cemaat'in 10 yıl sonra Türkiye'de esamesi kalmaz. Cemaat'i kollayacak olan AKP'dir" sözlerini hatta "Ne on senesi iki sene iki sene" sözlerini neye dayanarak söyleyebiliyorsunuz?
Şimdi...
Bir kere AKP ile Cemaat'i aynı kefeye koymanız hata.
İkinci hatanız, iki farklı oluşumun birbirinin olmazsa olmaz parçası olduğunu ima etmeniz.
Yok kardeşim böyle bir şey.
Cemaat ile AKP tarihine bile göz atsanız bunu rahatlıkla görebilecekken nasıl böyle ahkâm kesebiliyorsunuz?
Bir de... Cemaat maraton koşucusu, AKP ise 100 metre...
Yani kategorileri, kulvarları farklı.
Ayrıca Cemaat'i bitirmeyi kuran, planlayan bir partiye
"Tamam size oy verelim de bizi daha çabuk bitirin" mi desinler istiyorsunuz?
Tamam Rasim'i anlıyorum da, sen insaflı ve vicdanlı adamsın be Latif Şimşek...
Yapma lütfen! Kendini bunca kariyerinden sonra Mehmet Barlas pozisyonuna düşürme...
Gözlerinden öperim, sevgilerimle...
Ne hakla Ahmet Taşgetiren?
Şu Ahmet Taşgeriten dostumuz var ya...
Köşe yazarı akil adamlardan...
Cemaat'in geleceği onu çok ilgilendirdiğinden olacak Hocaefendi'ye bazı sorular sormuş.
Ben olsam bu saatten sonra Hocaefendi'ye "Cemaat'in için nasıl bir gelecek planlıyorsun" filan gibi alakasız soruları sormam.
Çünkü, Hocaefendi'ye ve cemaatine yönelik akla hayale gelmedik küfür, hakaret, aşağılamalar karşısında bir kere bile "Yanlış yapıyorsunuz" dememiş birisi olarak ne hakla "Cemaat'in için nasıl bir gelecek kurguluyorsun, Amerika ile ilişkileriniz ne olacak, MHP-CHP size nasıl bakacak" gibi sorular sorabiliyorsun?
Hocaefendi nazik insandır, belki sana benim diyeceğimi demez, ama ben onun kadar nazik değilim. Dolayısıyla derim ki, "Sana ne, seni niye ilgilendiriyor ki..."
Bence bunları Cemaat'e soracağına, AKP hükümetinin ilgililerine sorsan, alacağın cevaplarla hiç değilse kendini yeni durumlar için konumlandırma konusunda faydalı bir iş yapmış olursun.
Hem, gelecek endişesi taşımayan bir insana bu tür soruları gazeteci kılığında bile sormak ayıp değil mi?
- tarihinde hazırlandı.