Yunus, 10/98

فَلَوْلاَ كَانَتْ قَرْيَةٌ اٰمَنَتْ فَنَفَعَهَا إ۪يمَانُهَا إِلاَّ قَوْمَ يُونُسَ لَمَّا اٰمَنُوا كَشَفْنَا عَنْهُمْ عَذَابَ الْخِزْيِ فِي الْحَيَاةِِ الدُّنْيَا وَمَتَّعْنَاهُمْ إِلٰى ح۪ينٍ

"Yunus'un kavmi müstesna (halkını yok ettiğimiz ülkelerden) herhangi bir ülke halkı, keşke (kendilerine azap gelmeden) iman etse de bu imanları kendilerine fayda verseydi..! Yunus'un kavmi iman edince, kendilerinden dünya hayatındaki rezillik azabını kaldırdık ve onları bir süre daha (dünya nimetlerinden) faydalandırdık." (Yunus sûresi, 10/98)

Yunus'un (aleyhisselâm) kavmi hakkında takdir edilmiş azabın kaldırılması:

1) Allah'ın o kavme yaptığı hususî bir muamele olabilir ki, başkaları için ne daha önce ne de daha sonra söz konusu olmamıştır.

2) Bazen belâlar, esbabının ortaya çıkmasıyla emareleri belirir ama tam o esnada yapılan bir iyilik, bir güzellik Allah'ın atâsına ve azabın kaldırılmasına sebep olur. Evet Yunus'un (aleyhisselâm) kavmi, azap emarelerini görünce, toplanmış, Allah'a yönelmiş ve O'na pişmanlık duygularını bildirmişlerdi ki; bazı zayıf rivayetlere göre سُبْحَانَكَ لاَ إِلٰهَ إِلاَّ أَنْتَ إِنَّا كُنَّا مِنَ الظَّالِم۪ينَ demeye başlamışlar; rivayet yönüyle olmasa da keşif açısından bence mutemet bir zatın beyanıyla: سُبْحَانَ اللّٰهِ وَالْحَمْدُ لِلّٰهِ وَلاَ إِلٰهَ إِلاَّ اللّٰهُ وَاللّٰهُ أَكْبَرُ وَلاَ حَوْلَ وَلاَ قُوَّةَ إِلاَّ بِاللّٰهِ  gibi tahmid, tekbir, tesbih ve havkaleyi câmi bir vesile-i teveccühle Cenâb-ı Hakk'a yönelmişler; O da atâsıyla bu kazâyı def ü ref etmiş ve onlara bir süre daha dünyevî ama uhrevî buudlu yaşama imkânı bahşetmiş.

3) Âdet-i sübhaniyesine göre Allah, hangi kavme azap edecekse nebisine, azap öncesi o beldeden ayrılmasını emir buyurmuştur. Yunus (aleyhisselâm) ise, öyle bir emir gelmeden, kendi içtihadı ile kavminin beldesini terk etmiş. Böyle olunca da ihtimal gelebilecek azap o kavimden kaldırılmış ve pâye-yi nübüvvete muvafık bir itap şeklinde bir paratoner gibi O Nebiy-yi Celîl'e verilmiştir ki, hepimizin bildiği o hâdiseler başına gelmiştir.

Kur'ân-ı Kerim'de geçen فَلَوْلاَ kelimesiyle alâkalı mülâhazalar onun هَلاَّ kelimesinin müteradifi "keşke" mânâsına olduğu şeklindedir ki, buna göre meal: "İmha ettiğimiz o beldelerden bari bir teki, keşke azabı görmeden küfürlerinden vazgeçip iman ve emana erselerdi!" biçiminde özetlenebilir ve bunda, belâ ve musibetlerin şöyle veya böyle sezilişinde tevbe ve inâbeye zımnî bir teşvik vardır.

Bu kavmin Musul civarında ve Ninova karyesinde veya bir başka yerde bulunmaları neticeyi değiştirmez; mühim olan ilâhî ve nebevî tenbihleri değerlendirip "tevil-i ehâdis"in aydınlattığı yollarda emarelere yorumlar yükleyerek, kaderdenk noktaları iyi kullanıp muhtemel tehlikelere karşı teyakkuz içinde ve teveccüh eksenli yaşamaktır.

رَبَّنَا أَرِنَا الْحَقَّ حَقّاً وَارْزُقْنَا اتِّبَاعَهُ وَأَرِنَا الْبَاطِلَ بَاطِلاً وَارْزُقْنَا اجْتِنَابَهُ

Pin It
  • tarihinde hazırlandı.
Telif Hakkı © 2024 Fethullah Gülen Web Sitesi. Blue Dome Press. Bu sitedeki materyallerin her hakkı mahfuzdur.
fgulen.com, Fethullah Gülen Hocaefendi'nin resmî sitesidir.