Türkçe Olimpiyatları ne ifade ediyor?

Türkçe Olimpiyatları ne ifade ediyor?

Fethullah Gülen Hocaefendi, 18 Haziran 2012 tarihli “Türkçe Olimpiyatları ve ‘gurbet bitsin!’ çağrısına cevap” başlıklı Bamteli sohbetinde; Türkçe Olimpiyatlarını da kapsayan evrensel hizmetlerin Türkiye’nin tanıtımına, Türk kültüründeki değerlerin duyurulmasına, dünya insanlarının sevgi ve barış ekseninde kucaklaşmasına, İslam Peygamberinin evrensel mesajının yayılmasına vesile olduğunu belirtiyor.

Türkçe Olimpiyatları ne ifade ediyor?

Her dil, bir yere girerken aynı zamanda kendi kültürüyle girer oraya. Dili öğretme adına malzemeyi kullanırken başka türlü de yapamazsınız zaten. Siz düşünürken Türkçe düşünürsünüz. Hangi dili bilirseniz biliniz bir kısım nesneleri değerlendirirken Türk anlayışına göre değerlendirirsiniz. Dolayısıyla da onlar hiç farkına varmadan o dilin içinde işlenmiş olur. Ve hiç farkına varmadan, kimseyi zorlamadan, kimseye bir şey dayatmadan o sizin kültürünüze ait yüksek değerler aynı zamanda başkaları tarafından da emilmiş olur.

Dünyanın değişik yerlerinde, Batı’da Türkiye’yi (siyah olmak ayıp değildir, Allah’ın kulları onlar; beyaz olmak marifet olmadığı gibi. O da Allah’ın kulu, o da Allah’ın kulu. Allah onları orada öyle yaratmış, beride bunları da böyle yaratmış) siyah Afrika’nın göbeğinde siyah insanlar, kıvırcık saçlı insanlar filan öyle görüyorlardı. Şimdi değişik yerlere giden insanlar çok da öyle olmadığını ortaya koydular. Bir milleti yeniden bir kere daha tanıttılar, çok geniş dairede tanıttılar. Dolayısıyla olimpiyat dediğimiz zaman bu meseleler de var.

Şimdi onlar çocuklarını katıyorlar sizin öğretmenlerinize, bilmedikleri bir ülkeye geliyor, orada misafir oluyorlar. O ayrılış tablolarına baktığımda ben de gözyaşlarımı tutamadım. Siyah beyaza sarılmış. İşte Türkiye’de görüşmüşler, biri Zencibar’dan gelmiş, Tanzanya’dan gelmiş, Kenya’dan gelmiş, öbürü de Almanya’dan gelmiş. O on - on beş günlük beraberlik içinde çok ısınmışlar birbirlerine, kardeş olmuşlar, aynı şeyi konuşmuş, aynı dille birbirleriyle anlaşmışlar, o kültür birliği, o yörüngede bir araya gelmişler. Ayrılırken bayağı bir hasret tablosu var ortada, herkes ağlıyor. Belki herkese en çok tesir eden tablo da odur. Hem bir tane değil, birkaç tane gösterdiler, benim de çok rikkatime dokundu. Şimdi o açılımın geriye dönüşü böyle oluyor.

O açılımın adı lisan olsun ama fakat sevgi götürüyorlar, kucaklama götürüyorlar, derbeder olan insanların elinden tutup onların bellerini doğrultmalarına vesile oluyorlar. Ve nitekim işte Güney Afrika’dan bir çocuk anlatıyordu; “ben kaçıyordum, okuldan da kaçacaktım, arkama düştüler, bana talip oldular, o okuldan mezun oldum, o okulda öğretmenim” diyor. Şimdi bir başka yerde bir başka kültürün çocuklarının milletimizin bu civanmertliği ölçüsünde öyle bir civanmertlik sergileyeceğine ihtimal vermiyorum. Bunu yapıyorlar; kaçan talebenin arkasından koşturuyor, yakalıyor, bir kere daha deniyorlar, bir kere daha deniyorlar, bir kere daha deniyorlar, onu insanlığa kazandırmak için. İsterse o kendi ülkesinde kalsın, kendi dilini konuşsun, kendi dinini yaşasın, isterse dinsiz yaşasın, ateist olarak yaşasın; ama onu insanlığa kazandırıyorlar. Çünkü insan Allah’ın yaratması itibarıyla her şeyden evvel insandır. Cenabı Hakkın diktiği bir abidedir. Saygı duyulması gerekli olan, heder olmaması, zayi olmaması, yitirilmemesi gerekli olan bir kıymetli abidedir. Arkadaşlarımız bunu sergileyince farklı bir imaj oluşturuyorlar. Daha şimdiden o insanların zihinlerinde birer yad-ı cemil haline geliyorlar. Allah bunlardan razı olsun dedirtiyorlar. Yani mesele oraya bir dil gibi gidiyor ama adeta bir sevgi tufanıyla gidiyor, kendi değerlerini götürüyor, onlardan alınacak şeyleri alıyor, değerler alışverişinde bulunuyorlar. Onlar sizi tanıyor; siz onları tanıyorsunuz.

Bu açıdan meseleye sadece bir dil zaviyesinden bakmamalı. Götürdüğü çok şey var. Belki aldığı çok şey de var. O arkadaşlar çiçeği burnunda birer delikanlı, mektepten mezun olunca hemen oraya gitmişler, dünyanın değişik yerlerinde görgü ufukları inkişaf etmiş, daha mahruti bakabilecek hale gelmişler, bütüncül bir nazarla çevrelerini okuyabilecek hale gelmişler. Onların ufku enginleşiyor. Her yerde hizmet edecek hale geliyorlar. Allah’ın izni, inayetiyle. Ve öbürlerinin ufkunun inkişafına vesile oluyorlar, katkıda bulunuyorlar.

Bir de işte siyahın beyazla, beyazın siyahla, esmerin bilmem kimle, öbürünün griyle filan sarmaş dolaş olması. Geleceğin dünyası adına endişelerimiz de var. Hidrojen bombalarının, atom bombalarının, nükleer santrallerin, öldürücü silahların insanlığı tehdit ettiği bir dönemde, insanlığın geleceği adına en güzel bir şey varsa o da işte bu sarmaş dolaş olma meselesidir. Siz insanları böyle birbiriyle sarmaş dolaş hale getirirseniz, Allah’ın izni, inayetiyle, zannediyorum (ki bugün o mekteplerde talebe olan insanlar gelecekte iki - üç dil bilen insanlar olarak o ülkelerin elit sınıfı olacaklardır. Belli bir seviyede entelektüel sınıfını teşkil edeceklerdir. Ve dünyanın kaderinde belli bir ölçüde söz sahibi olacaklardır.) dünyanın geleceği adına da ümit vaat ediyor. Yani bir taraftan biraz evvelki hususlara bakarken endişe duyuyoruz, yüreğimiz ağzımıza geliyor. Beri taraftan meseleye bakınca işin bu yanı da var. Bunu görmezlikten gelmemek lazım. Bir de böyle bir şey var. Çok değişik kanallarla gitmeler var.

Hızını milletten alan o öğretmenlerimiz ve oralarda yatırım yapan arkadaşlarımız, (şimdi daha değişik sınaî ve ticarî organizasyonlarla o açılmalar devam ediyor) gelecekte gidilmedik bir yer bırakmayacaklar. Ve bir yönüyle Efendimiz’in (sallallahu aleyhi ve sellem) “Güneşin doğup battığı her yere benim adım gidecektir” işaret ve beşaretini adeta hedeflemiş gibi, en azından o nam-ı celil-i Muhammedî’yi duyuracaklardır. Belki her yerde Allah’ın izni, inayetiyle, Yahya Kemal’in ifadesiyle, gök nura gark olacak şehbal açınca ruh-ı revan-ı Muhammedî. Peygamberin nam-ı celili bir bayrak gibi dalgalanacak, herkes en azından -inansın, inanmasın- saygı duyacaktır, o arkadaşların temsil enginliği, temsil inceliğinden ders alarak, Allah’ın izni, inayetiyle.

Bu klip; Fethullah Gülen Hocaefendi'nin, 18 Haziran 2012 tarihinde yapmış olduğu "Türkçe Olimpiyatları ve “gurbet bitsin!”" başlıklı sohbetinden istifade edilerek hazırlanmıştır. Sohbetin tamamına http://fgulen.com/tr/abd-sohbetleri/bamteli/32574-turkce-olimpiyatlari-ve-gurbet-bitsin-cagrisina-cevap adresinden ulaşabilirsiniz.

Pin It
  • tarihinde hazırlandı.
Telif Hakkı © 2024 Fethullah Gülen Web Sitesi. Blue Dome Press. Bu sitedeki materyallerin her hakkı mahfuzdur.
fgulen.com, Fethullah Gülen Hocaefendi'nin resmî sitesidir.