Ölümüne Tacikistan Sevdası
Hacı Kemal Bey'in kalp hastası olduğunu bilen Süleyman Bey, bir kriz gelir endişesiyle odasına koşuyor. Onu hep gözyaşları içerisinde buluyor ve bu manzaranın yıllarca zihninden hiç silinmediğini söylüyor. Savaş da burada bütün hızıyla devam ediyor. Öyle ki gündüzleri sabahın ilk ışıklarıyla kaldıkları otelden okul inşaatının olduğu yere araba ile giderken bile tacize uğruyor ve yolda yatan cesetler görüyorlar. İş iyice kritik bir hal alınca işçiler de çalışmak istemiyor. Çâr nâ çâr istişare edip karayolu ile Özbekistan'a dönmeye karar veriyorlar. Ama hâlâ içlerinde "Niye işi terk ettik?" diye bir suçluluk duygusu mevcut. Bu vicdani sorgulama esnasında münibüsleri, şarampole düşüyor ve son anda devrilmekten kurtuluyor. "Bu bizlere ciddi bir ikazdır." diye meseleyi değerlendiren bu üç gönül eri, ancak iki gün kalabildikleri Özbekistan'dan tekrar dönmeye karar verip "Öleceksek orada ölelim!." diyorlar. Bu düşünce ve kararlılıkla yeniden Tacikistan'a dönüyorlar. Allah'ın izniyle eylül ayının sonuna doğru okul inşaatı bitiyor. Kimsenin de burnu kanamıyor. Eğitim de başlıyor.
Hacı Kemal Erimez, hem şeker hem de kalp hastası, hem de prostattan rahatsız olduğu için her şeyi yiyemiyordu ve her çeşit tuvalete gidemiyordu. Onun için Türkiye'den Özbekistan'a siyah zeytin ve beyaz peynir gönderiliyor, oradan da sınıra kadar getiriliyor ve sınırdan Tursunzade'ye ulaştırılıyordu.
1992–1993 eğitim döneminde Duşanbe'de aynı çatı altında Ekonomi Lisesi, Anadolu Lisesi ile Korgantepe'de ve Kulap'ta birer okul daha olmak üzere beş okul eğitime başladı. Hacı Kemal Bey her bir okulun inşaatında bizzat çalıştı.
Hacı Kemal Bey'i Tacikistan'a cezbeden en büyük sebep orada ezan, bayrak ve milli duygu ve benzeri mahrumiyetlerdi.
Bir seferinde, devlet yetkilileriyle beraber Türkiye'den okullara eşya getirilecek… Havaalanında talan edilmesin diye para karşılığında koruma istiyorlar. Tam eşyalar indirilirken birden silahlı ve maskeli kişiler tarafından etrafları sarılıyor. Hacı Kemal Bey'in böğürlerine silahlar dayanıyor ve "Mallara el koyuyoruz!." diyorlar. Onlara uzun zaman dil döküyor. Sonunda belli bir para karşılığında adamları ikna edip bütün malları okula teslim ettiriyor.
Tacikistan, kalkınma hamlesi olarak tarladaki pamukların halk tarafından toplanıp devlete teslim edilmesi projesini halka bildirdi. Bunu okuyan Hacı Kemal Bey cumartesi ve pazar günleri bütün öğrencilerle beraber bir rençber gibi tarlalarda pamuk toplamaya başladı.
Tacikistan'daki kolejlerde aynen Türkiye'de olduğu gibi pazartesi sabahları ve cuma öğleden sonraları İstiklal Marşı'mız söylenmektedir. Hacı Kemal Bey, Tacikistan'ın bir İstiklal Marşı'nın olmayışına üzülür. Bunu Milli Eğitim Bakanlığı yetkililerine iletir. Bunun üzerine bir ay zarfında Tacikistan için bir milli marş bestelenir. Tacikistan'da henüz bakanlar bile ezberlemeden Hacı Kemal Bey bu milli marşı ezberledi. Tacik–Türk marşları söylenirken törene iştirak eder, bizzat kendisi de her iki marşı da gözyaşlarıyla söylerdi.
Hacı Kemal Bey, sade yaşar ve herkesle bir olurdu. Bir yıl otelde kaldıktan sonra okul yurdunda ona kalabileceği bir lojman yapıldı. İlk yıllarda her gün Tursunzâde'den Duşanbe'ye taksi ile gelip gider ve resmi işleri takip ederdi. Bu gidiş gelişlerinde altı defa polisler tarafından araba durdurulup, kimliklere bakılır. Belli bir zamandan sonra kendisini tanıyan polisler artık arabasını durdurmadan geçmesine izin verirlerdi. Hacı Kemal Bey, hanımının vefatından sonra kendisini tamamen Tacikistan'a verdi. Zaten yenge vefat ettiğinde kendisi Tacikistan'da bulunduğu için cenazeye iki gün gecikme ile gelebildi. 1994 senesinde, Türkiye'den her gün Duşanbe'deki Milli Eğitim görevlileri gece saat üçten sonra arar, telefondan rahatlık haberini aldıktan sonra yatar uyurdu. Çok az uyurdu.
- tarihinde hazırlandı.