Vefa

Müslümanlar tarihin her döneminde iki cephe arasında sıkışmışlardır: Dışarıdaki husumet cephesi ile içerideki vefasızlar cephesi. Bugün yine öyle bir sıkışmanın acılarını ve sıkıntılarını yaşıyoruz.

Dünün Haçlı Seferleri'ni hatırlatan bir hasım cephe, çeşitli bahanelerle İslam coğrafyasında katliamlar yapıyor, vahşetler sergiliyor. Öylesine bir acziyet içerisindeyiz ki, herkes birbirinin gözünün içine bakıp sanki bir Selçuklu varmış, bir Osmanlı varmış da gelmesi gecikmiş gibi "Ne zaman dur denilecek?" diye inleyip duruyor. Kimi maceracılar da, bir kahramanlık edasıyla, hasmı tahrik edip kuvvet dengesinin olmadığı bir yerde adeta onlara davetiye çıkartıyor. Onların yanlışına işaret edecek olsanız, bu defa canı burnunda Müslümanlar, "Şimdi sırası mı? Başka çare var mı?" diyerek size ağzınızı açtırmıyorlar.

Vefasızlar cephesi de boş durmuyor. Mezhep çatışmaları yeni kan davaları ile derinleşirken, etnik ayrılıklar için yangınlar çıkartılıyor.

Bu, meselenin bir yanı. Diğer taraftan vefasızlık yönüyle bizi alâkadar eden önemli bir yanı daha var: Özde vefasızlık. İki boyutuyla açıklamaya çalışayım.

Birincisi, dine, millete, vatana hizmet etmeye gönül vermiş, güçlü ve adil bir devlet özlemi çeken muhabbet fedailerinin vefa abideleri olması.

Çizgilerinden milim sapmamaları, her zaman dimdik ayakta durmaları, gevşememeleri, mala, makama, koltuklara dönüp bakmamaları, beklentilere hapsolmamaları, sadece ve sadece Allah'ın rızasına kilitlenmeleri. Bu, dostların vefasıdır. En kıymetli vefa budur. Bütün zaferlerin üzerine oturduğu temel, bu vefadır. Allah, bu ilkeli dik duruşa bakar. "Sen Mevla'yı sevende Mevla seni sevmez mi?" Sen O'nun rızasına kilitlenirsin de O senin yollarını açmaz mı? Sen O'na yönelirsin de O senin duana icabet etmez mi? Sen edepli olursun da O gönülleri sana döndürmez mi? Sen vefanı göster hele, bak bütün engelleri O dümdüz etmiyor mu?

Dostun vefası.. kalenin kapısını tutan sır. Dostun vefası.. tutarsızlıkların ve sadakatsizliklerin önündeki sur. Dostun vefası.. heyecan ve umutları tazeleyen iksir.

Özde vefanın ikinci boyutu, vefa beklediklerinizin vefasıdır. Onlar dava adamıdır. Onlar samimidir. Aslında aynı yolun yolcularısınızdır. Sizin yaptıklarınızı takdir ettikleri çok olur. Bir Türkçe olimpiyatını seyrederken sizinle birlikte heyecanlanır, sizinle birlikte gözyaşı dökerler. Sizi her yerde ve her zeminde savunurlar. Gurbette, yalnızlığınızı gideren yiğit dostlardır onlar. Onların vefası öyle içten, öyle değerlidir ki, cennette onların komşuluğuna talip olursunuz.

Bu iki boyutun dışında bir de vefa umduğunuz ama vefasızlık gördüğünüz dostlar vardır. İşte sizi onlar yıkarlar.

Onları anlamakta zorlanırsınız. Yurtdışındaki Türk okullarından dolayı sizi alkışlarlar, "ama" derler; "ülke içindeki okullarda devleti ele geçirecek kadrolar yetiştiriyorlar". Dışarıda iyi niyetli olup, içeride aynı insanların nasıl kötü niyete büründüklerini bir türlü izah edemezler.

Kimileri de "Yaptıkları çok güzel hizmetler; ama sadece işlerine baksalar... Bize akıl vermeye kalkmasalar…" derler. İyi de sen kendi işini yapan biri değilsin ki. Ülkenin geleceği ile ilgili sorumluluk taşıyorsan, demokrasinin kuralları içinde ben fikrimi söylemeyecek, yanlış yapıyorsan ikaz hakkımı kullanmayacak mıyım? Ben işimi yapıyorken üzerime üzerime tehlikeler geliyorsa boynumu büküp bekleyecek miyim? O zaman işimi nasıl yapacağım? Hem ne hakla ülkesine, insanımıza, insanlığa hizmet eden insanlara "kır ayağını otur oturduğun yerde" diyeceksiniz?

Allah ömür verirse göreceğiz ki, on yıl sonra boynu bükük gezenler bu sonuncular olacak.

Pin It
  • tarihinde hazırlandı.
Telif Hakkı © 2025 Fethullah Gülen Web Sitesi. Blue Dome Press. Bu sitedeki materyallerin her hakkı mahfuzdur.
fgulen.com, Fethullah Gülen Hocaefendi'nin resmî sitesidir.