Özal’ın mirası, Haşim Kılıç’ın ikazı!

Hukuk ve demokrasi açısından yaşanan tuhaf gelişmeler karşısında bunalan birçok insan gibi Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç'ın dünkü konuşmasını dinlerken ben de rahmetli Turgut Özal'ı hatırladım. Çünkü 1990'da Haşim Kılıç'ı AYM üyeliğine seçen Özal'dı.

Üniversite son sınıf öğrencisi olarak Fatih Camii avlusunu dolduran mahşeri kalabalıkla kılınan cenaze namazında dökülen gözyaşları, dile getirilen tekbirler ve Edirnekapı'daki mezarlığa kadar onu yalnız bırakmayan insan seli hafızamda dün gibi. Özal'a duydukları muhabbet yüzlerine aksetmiş insanların taşıdığı dövizlerdeki “Sivil, demokrat, dindar Cumhurbaşkanı” ifadeleri de hâlâ gözümün önünde.

Her büyük insan gibi onu da zamanında anlamayan çoktu. Her fani gibi onun da elbette yanlışları oldu. Ama insafla teraziye konulduğunda yaptığı hayırlı işlerin kat kat ağır basacağına kuşku yok. Anadolu insanının potansiyelini keşfetme süreci onunla başladı. Ekonomideki reformları olmasa belki hâlâ kapalı bir ekonomiydik. Bugün her türlü krize rağmen ülkeyi sırtlanan özel sektörün dinamizmi onun eseri. İletişimden turizme, eğitimden teknolojiye çok alanda açtığı çığır unutulmaz.

Pek çok tabuyu o yıktı. Anayasaya rağmen radyo ve televizyonda devlet tekelini sonlandırarak, her şeyin açıkça konuşulmasını sağlamak en cesur adımlardandı. Cumhurbaşkanlığında 12 Eylül darbesini yapan Kenan Evren'in oturduğu ve bugüne göre yetişmiş insanın çok az olduğu dönemde bunca açılımı yapması ayrı bir başarıydı. Yaptıklarını tek tek saysak sayfa yetmez. Kuşkusuz ülkeyi yöneten her liderin birçok hizmeti oldu. Ama Özal'ı farklı yapan, eserlerinin çokluğundan ziyade, yaptığı paradigmal değişim. Bu yönüyle Özal, Türkiye'nin yürüyeceği yeni çizgiyi belirledi. 1980'lerin başında değişim hedefini şöyle ifade ediyordu: “Hedef, muasır medeniyet seviyesine yaklaşmak ve bizden ilerideki 15 ülke arasına katılmaktır.” Yöntemi ise şöyle özetliyordu: “Doğru, gerçekçi politikalarla milletimizin teşebbüs gücü tam manası ile ortaya çıkartıldığı, zekâ, kabiliyet ve çalışkanlığı seferber edildiği takdirde bu hedefe varılması zor olmayacaktır.”

Muhafazakâr kökenden gelmesine rağmen değişimi devlet değil, birey ve toplum merkezli bir süreç olarak görüyordu. Dün devleti toptan inkâr edip bugün kutsal sayanlardan değildi. “Devlet bir mabut veya baba değildir. İstihdam kapısı değildir. Güçlü devlet, memuru çok olan devlet değildir. Güçlü devlet, memurları az fakat kabiliyetli kimselerden müteşekkil devlettir.” Devlet, birey ve toplumun gelişmesine engel teşkil etmemeli ve ekonomideki faaliyeti sınırlanmalıydı.

Özal'ın yaptığı paradigma değişikliğinin en önemlisi, bireye yaptığı vurguydu. Ona göre değişim, bireyden başlayacaktı. Bunun yolunu açmak için ise şu üç alanda özgürlüklerin önündeki tüm engeller kalkmalıydı: Düşünce, teşebbüs, din ve vicdan hürriyeti. Muhafazakâr kimliğine ve o günkü medyanın “takunyacı” tezviratına rağmen Özal, sadece dindarlar aleyhine kullanılan TCK 163. maddeyi değil, solcular aleyhine kullanılan 141 ve 142. maddeleri de kaldırmıştı. 12 Eylül'den beri aranan Fethullah Gülen Hocaefendi'nin özgürlüğe kavuşması için devreye girdiği gibi, sürgündeki Cem Karaca'nın yurda dönmesine de yardımcı olmuştu. O günlerde kurulan Zaman Gazetesi'ne yakın olduğu kadar, kendisine muhalif Cumhuriyet'ten Cengiz Çandar ile de sıcak bağ kurmuştu. Özal çizgisi, toplumun kendi kimliği, milli manevi değerleri ve tarihiyle barışmasına öncülük ederken, ülkeyi içe kapatmayan, dünyaya açan yaklaşımdı. 160 ülkeye yayılan Türk okullarına öncülük edip kefil olması bundandı.  

Özal'ın attığı başka büyük bir adım olmasa Haşim Kılıç'ın zamanla yükselip Anayasa Mahkemesi başkanı olması dünkü konuşması için yeterli olmazdı. Manifesto gibi o konuşmanın temel dayanaklarından ve ülkemizde hukukun en önemli evrensel güvencelerinden biri olan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ni (AİHM) yargı sistemimizin parçası haline getiren adımı 1987'de atan isim de Turgut Özal'dı. Türk vatandaşlarına AİHM'ye bireysel başvuru hakkı tanıyarak hukuk sistemimizde en büyük devrimi o başlatmıştı. İstikamet olarak demokratik dünyayı belirleyen diğer adımı da aynı yıl Avrupa Birliği'ne tam üyelik başvurusu yaparak Özal atmıştı.

İdeoloji ve inancı ne olursa olsun, bu, hâlâ ülkemizdeki en geniş toplumsal mutabakata sahip çizgi. Nitekim Erdoğan ve Gül, bu çizgiyi benimseyerek hem halkla bütünleşti hem de büyük hizmetler yaptılar. AK Parti'nin kapatılması gibi en zor zamanda kendilerine destek olan Haşim Kılıç'ın dünkü acı sözleri, sanırım bu çizgiden sapmaya karşı bir dost ikazı ve bedeni toprakta çürümeyen Özal'ın “kendinize gelin” çağrısıydı.

Pin It
  • tarihinde hazırlandı.
Telif Hakkı © 2025 Fethullah Gülen Web Sitesi. Blue Dome Press. Bu sitedeki materyallerin her hakkı mahfuzdur.
fgulen.com, Fethullah Gülen Hocaefendi'nin resmî sitesidir.