Bakü'den Mektup
Azerbaycan'da 1990-1993 yılları arasında bayındırlık bakanlığı müsteşarlığı yapmış ve Türkiye'den gelenlere sahip çıkmış olan Kâmil İsrafiloğlu Aliyev bana uzun bir mektup göndermiş. Özetini sizlere takdim etmek istiyorum:
Gıyabi olarak tanıdığım çok değerli ve ziyalı Abdullah Bey, Sovyet imperiyasından sonra, çoktan hasret olduğumuz Türk kardeşlerimizle birbirimizi bağrımıza basıp kucaklaştık. Azerbaycan'ın ağır günlerinde Türk hükümetinin Azerbaycan'ın ve Azeri Türklerinin yanında olduğunu çok defa gördüm.
Ermenilerin aklından bir türlü Türkler çıkmıyor. Otururken Türkleri konuşuyorlar çalışırken Türkleri konuşuyorlar. Rus devrinde, bir Ermeni ilçe belediyesi başkanıyla beraber çalıştım. Akıllı bir adamdı, bir gün bana, "Fransızlar Türkiye'nin bir kısmını işgal ettiklerinde bir gece Türk köylerine saldırdılar ve Türk köylülerini öldürdüler, ikinci gece Ermeni köyüne saldırıp, Ermeni köylülerini öldürdüler ve Ermeniler ile Türkler arasına nifak soktular, insanlarını birbirine düşürdüler." demişti. Türkiye'yi büyük bir güç olarak gören, Afrika'daki gariban insanlar gibi Fransız sömürgeciliğine Türk milletinin boyun eğmeyeceğini düşünen Fransa'nın bu provokasyonu yaptığını söylemişti, çok hayret etmiştim. O soykırım o fitne Karabağ'da da Hocalı'da da devam edegeldi. Neyse geçelim Azerbaycan Türk dostluğuna... Sovyet devrinden sonra 20 Ocak 1989 günü Sovyet tankları gövde gösterisi için Bakü'yü kan gölüne çevirdi. 136 nefer şehit oldu, bağımsızlık uğruna. Bu acıya dünyada ilk Türk halkı ses verdi.
Türk dünyasının büyük oğlu Fethullah Gülen başta olmak üzere gözyaşı döktü. Azerbaycan halkına yardım elini uzatan o ağır günlerde bizim derdimize ortak olan bize dayanak olan şu Türk kardeşlerimizi hiç unutmuyoruz. Hilmi Öney, Fetin Kazancı, İlker Cüceoğlu, Osman Nuri Günay, Kafkas Üniversitesi Rektörü Zafer Bey, Samanyolu Televizyonu Genel Müdürü İlhan Bey, milletvekili Zeki Bey, Azeri Türk Vakfı'nın başkanı geçmişteki Adem Beyler ve şimdikiler, 1990 yılında başlayan kardeşlik ve dostluk ahirete kadar da devam edecek inşallah... Benim ömrümde bir ay vardır. O bir ay hiç aklımdan çıkmıyor. İzmir'de yaşadım o bir ayı. Fethullah Gülen Hoca'mın yanında. Ben Allah'ıma, hocamın yanındaki o bir ayı nasip ettiği için şükrediyorum, Fetin Bey'e de minnettarım. Hocama sordum, 'Bir daha aramızda ayrılık olacak mı?' diye, zenci çocukların saçı gibi birbirimize kenetlenmemiz lazım ki, kimse bizi birbirimizden bir daha ayıramasın. Gönül insanı olmayan, Hocaefendi'yi tanıyabilemez... Haydar Aliyev gibi büyük şahsiyet Nahçıvan'ın başındaydı. Fethullah Gülen Hocaefendi'nin talimatıyla Birtan Ocaklı, Mustafa Konyalı, Kamil Koşapınar, Osman Nuri Günay ve Mustafa Erşekerci gibi erenler, TIR kervanlarıyla Aras Nehri üzerindeki basit bir köprüden geçerek binlerce ton yardımı Haydar Aliyev'e teslim ettiler. O günler bir daha unutulmaz. Gelelim 2003 yılının Mart ayına... Hastalandım, Çalmadığım kapı kalmadı. 'Mide kanserisin, iki ay ömrün kaldı, helalleş dostlarınla!' dediler. Beni her gün telefonla arayan, Osman Nuri kardeşim "Gel, seni Ankara'da tedavi ettirelim." dedi. Osman Nuri beni arkadaşlarıyla karşıladı ve Fatih Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi'ne götürdü. Beni Mithat Bey muayene etti. Epey muayene ve tahlilden sonra ameliyata karar verdiler. 8 saat ameliyattan sonra kendime geldiğimde bütün dostlarım başımdaydı. Mithat Bey'e ve Cenap Bey'e şükranlarımı bildiriyorum. İki ay ömrün kaldı diyorlardı, Allah ömür verdi 4 yıl bitti, 5. yıla girdik hâlâ yaşıyoruz. Allah akıbetimizi ve ahiretimizi hayreylesin. Bana ikinci defa hayat veren Allah'ıma Türk kardeşlerime Fatih Tıp Fakültesi personeline ve mert ve merhametli oğullarına saygı ve selamlarla. (Kamil İsrafiloğlu Aliyev)
Azerbaycan'a ilk günlerde sahip çıkan, binaların verilmesinde ve ısı sistemlerinin yenilenmesinde, okullara lüzumlu malzemelerin temininde büyük fedâkarlık gösteren Kâmil Bey'e Cenab-ı Hak'tan âcil şifalar ve hayırlı uzun ömürler diliyoruz.
- tarihinde hazırlandı.