Asr-ı Saâdet ve Rasulü Ekrem'i (sav) Anlatma
Rasulü Ekrem'in (sallallahu aleyhi ve sellem) de aynı şekilde dikkatlice anlatılması gerekir. Ben şahsen Rasulü Ekrem'in (sallallahu aleyhi ve sellem), bu gün bazı kimselerce sevilemeyişini, İnsanlığın İftihar Tablosu'nun onlara çocukluk dönemlerinde tanıttırılmamasına bağlıyorum. O'nun yakından gören, tanıyan kimseler O'nun sevmiş, O'na aşık olmuş ve O'na gönül vermişlerdir. Asırlar ve asırlar boyu o kadar çok kimse Rasulü Ekrem'in (sallallahu aleyhi ve sellem) cazibesine kapılıp arkasından akıp gitmiştir ki, cihan tarihinde başka bir beşerin bu denli hürmet gördüğünü göstermek mümkün değildir. Ne var ki, rasulü Ekrem'i (sallallahu aleyhi ve sellem) tanıyıp anlatmadan çocuğunuzun O'nu sevmesini beklemeniz doğru değildir. Bir dönemde talihli bir zümre onu gözleriyle gördü. Bir zümre de görenleri görmekle şereflendi ve onların gözleriyle onu görmeye çalıştı. Bu yaklaşım, rasulü Ekrem'in (sallallahu aleyhi ve sellem); 'en hayırlı asır, benim asrım; ondan sonra da onların ardından gelen asırdır'[1] sözlerine bağlanabilir.
Beşerin bedevîlik devrinde, insanların ciddi bir kalb kasveti içinde çocuklarını diri diri toprağa gömdükleri.. hemen herkesin içki içtiği.. hatta belli ölçüde şuyûiyye fikrinin (komünizm ahlâkı) yaşandığı karanlık devirlerde bir hamlede hayat-ı içtimaiyeyi ıslah eden O zat'ın (sallallahu aleyhi ve sellem) da, icraatinin de, cemaatinin de eşi menendi yoktur ve olamaz da. Evet O zat (sallallahu aleyhi ve sellem), kendi çağındaki insanların adeta beyin hücrelerine girip, kalblerine taht kurup, onların maddi-manevi hastalıklarını bir anda tedavi ederek, örnek insanlar haline getirip evc-i kemâle çıkarması öyle harikulade bir inkılabtır ki, cihan tarihinde eşini emsalini göstermek mümkün değildir.
Zamanında Roma'da, Yunanistan'da ve daha değişik ülkelerde de inkılablar olmuştur. Ne var ki, bunlar, insânî değerleri açısından çok fazla bir şey vadetmemiştir. Hatta bu toplumlarda inkılaplar, yeni bunalımlar getirmiş ve bazı yerlerde yeniden eskiye dönülmüştür. Hatta bazı dönemler itibariyle bu inkılaplar insanlığa hemen hemen kan ve gözyaşından başka bir şey bırakmamıştır.
İnkılap ona denir ki o, insanların kafalarında, kalblerinde, ruhlarında, maddi-manevi hayatlarında, duygu ve düşüncelerinde müspet değişimler meydana getirir ve onların nefsânî liğin çukurlarından a'lâ-yı illiyyîn-i insaniyete çıkarır; sonra da temâdi ederek bir salih daireler sürecine dönüşür. İşte nübüvvet çerçevesinde en büyük bir içtimaiyatçı olan Rasulü Ekrem (sallallahu aleyhi ve sellem), o engin, içtimâî anlayışla bunu da yapmıştır. Bilmem ki bunların ne kadarını biliyor ve ne kadarını çocuklarımıza anlatıyoruz!. Oysa ki O, her hususta bizin için en kusursuz örnektir.
Asrımızın fikir mimarının da dediği gibi; yüzer feylosof alıp Ceziretü'l-Arab'a gitsek, günümüzün onca imkanlarına rağmen, o zatın, o zamana nispeten bir senede yaptığı şeyi; yüz sene çalışsak yine yapamayız. O da basiti ele alarak şöyle der: 'Sigara gibi küçük bir adeti, küçük bir kavimden, büyük bir hakim, büyük bir himmetle, ancak daimi kaldırabilir.'[2] İsterseniz daha küçülterek şöyle de söyleyebiliriz: Sigara içen bir adamın başına on insan toplansa, onun kanser yaptığını en muknî ifadelerle anlatsalar, ona sigarayı ter ettiremeyeceklerdir. Halbuki, o Zat, çevresinde bulunan insanların dem ve damarlarına işlemiş nice fena huyları bir hamlede, bir nefhada söküp atıyor ve onların yerlerine en sağlam insânî değerleri ikâme ediyor.
Fena huyların bir hamlede yok edilmesiyle alakalı, içki yasağına karşı gösterilen duyarlılık önemli bir örnek teşkil eder: Düşünün ki alkolik olmuş ve içki içmediği zaman başı dönen bir topluluk 'içki yasaktır' dendiği an, o esnada dudağına dayadığı kadehi artık ağzına götürmüyor ve yere çalıyor. Bilmem ki, terbiyecilerimiz bu şekilde etkili bir terbiyedeki müessiriyeti neye bağlayacaklar. Şimdi bize düşen şey; Rasulü Ekrem'in o muazzamlardan muazzam inkılaplarını anlayıp anlatmak ve vicdanları o Zat'a karşı uyarmak olmalıdır. Bunu başarabildiğimiz takdirde çocuklarımız Hz. Muhammed (sallallahu aleyhi ve sellem) konuşacak, Hz. Muhammed (sallallahu aleyhi ve sellem) düşünecek ve Hz. Muhammed'i (sallallahu aleyhi ve sellem) duyacaklardır. Biz bu ameliyeye, özel mânâsıyla 'telkin' ya da 'maddi-manevi hayatımızın kayyimi olan Hz. Muhammed'in (sallallahu aleyhi ve sellem), varlığımıza doğrudan doğruya omuz vermesi, bize arka çıkması' diyoruz. Cenab-ı Hak, bizi daima bu Zat'la (sallallahu aleyhi ve sellem) teyit buyursun!
Peygamberimiz'in (sallallahu aleyhi ve sellem) Mucizelerini Anlatma
Çocuklarımıza Rasulü Ekrem'in (sallallahu aleyhi ve sellem), kıymete kadar olmuş olacak bütün hadiseleri adeta bir televizyon ekranından seyredip de naklediyor gibi anlayıp anlatmamızda O'na (sallallahu aleyhi ve sellem) güven yenileme gibi bir mana ifade edecektir. Bu konuda onun öyle sıhhatli sarih ve te'vil götürmez verdiği haberler vardır ki, adeta O (sallallahu aleyhi ve sellem), bu hadis-i şeriflerinde, kendi neş'et buyurduğu saadet asrından ta asrımıza ve kıyamete kadar en önemli hadiseleri, onların sebeplerini neticeleriyle beraber bir bir sıralar ve bizi uyarır. O (sallallahu aleyhi ve sellem), Moğol istilasından, Suriye'nin işgal edileceğine,[3] Fırat nehrinin kıyametler üstü kıyamette yükselmesinden[4] Talikan petrollerine,[5] bir kısım ahır zaman fitnelerinden lâahlâkîliğin yaygınlaşmasına[6] dek o kadar şeyden bahseder ki, bunları görüp de ona inanmamak mümkün değildir.
Evet bütün bunları sırasıyla çocuğa nakledebilirsek, çocuk O'nun büyüklüğü karşısında hürmet duyacak ve başkaları da onun zihninden ve dimağından Rasulü Ekrem'i (sallallahu aleyhi ve sellem) söküp atamayacaklardır. İlim, fen ve teknik adına kimsenin rahle-i tedrisi önüne oturmamış, ömründe iki satır yazı yazmamış, Allah'tan (cc) başka kimseden bir şey öğrenmemiş Hz. Muhammed'in (sallallahu aleyhi ve sellem) ulûm-u evvelî n ve âhirîni (geçmiş ve geleceğin ilimleri) bildiğini bilmemiz, başkalarına da bildirmemiz bizim için bir vefa borcudur.
Onun tıbba dair söylediği öyle şeyler vardır ki o devrin ilmî seviyesiyle bunları bilmek mümkün değildir. Demek ki Allah (cc) ona herşeyi talim ediyordu, O da kendisine talim edilenleri söylüyordu. Evet O, Allah'ın (cc) Rasulüydü.
Rasulü Ekrem'in (sallallahu aleyhi ve sellem) insanın şahsî ve içtimâî hayatı adına gerçekleştirdiği inkılaplar adına ciddi bir şey yazılmaya kalkılsa, mücelletlere sığmaz. Biz bu konuda acele bir fikir verebilmek amacıyla bazı hususlara dokunup geçtik. Bu itibarla tıbb-ı nebevî, Hz. Peygamberin (sallallahu aleyhi ve sellem) gaybî ihbarları ve onun daha başka büyüklükleri gibi hususları, bu mevzuda yazılan binlerce esere havale edip diğer bir konuya geçmek istiyorum.
[1] Müslim, Fedailü's-Sahabe, 210-215; Ebu Davud, Sünne 9
[2] Bediüzzaman Said Nursi, Sözler, 19. Söz, Sekizinci Reşha
[3] Buhari, Cihad, 95,96; Ebu Davud, Melahim, 10; İbni Mace, Fiten, 36; Müsned, 5/40, 45
[4] Buhari, Fiten, 24; Müslim, Fiten, 30; Ebu Davud, Melahim, 12, 13
[5] Ali el-Müttaki, Kenzü'l-Ummal, 14/591
[6] Tirmizi, Fiten, 39
- tarihinde hazırlandı.