Sohbet, Suffe, Tekke ve Zaviyeler
Bana göre, bazı feyiz kaynakları çevresinde halkalar teşkil ederek, belli yol ve yöntemlere bağlılık içinde değişik ad ve unvanlarla müesseseleşmeye gitmenin arkasında da bu espri olsa gerek.. evet, işte bu mânâ ve bu esasa binâen çok erken dönemde sofiye, Cenab-ı Feyyaz'la ferdî plandaki münasebetini, ötelere açık olduğuna inandığı bir heyet içinde daha da pekiştirmek niyetiyle hep tekke ve zaviyelere ya da o türden "bî-kem u keyf" Hakk'ın rasat edilebileceği nurefşân evlere koşmuş ve "Mescid-i Nebevî'de ki "Suffe"nin birer gölgesi kabûl ettiği bu ışık komplekslerinde damlayı deryaya, zerreyi güneşe, cismanî zulmetleri de nûra dönüştürme yollarını araştırmışlardır. İşin temel esprisi bu olduğuna göre, böyle bir telâkkînin dinin rûhuna ters düştüğünü söylemek mümkün değildir. Bu şekildeki bir anlayışın dinin rûhuna münâfî olması şöyle dursun, böyle bir yorum ve hamlede, ferdî plandaki zaaf ve boşluklara karşı, cemaat referansıyla Hakk sıyanetine sığınma söz konusudur ki, böyle bir şeyi gerçekleştiren herhangi bir fert, artık bir kafa ile değil, pek çok akılla düşünür; mensubu olduğu o heyetin gönlüyle Allah'a yönelir, sesini-soluğunu onların ah u efganıyla besleyerek, ferdî nâmelerini bir yüce koronun gür sadâsı haline getirebilir ve Bediüzzaman'ın ifadesiyle, o insan, "iştirak-i a'mâl-i uhreviye"ye ait tasavvurlarıyla, ibadet ü tâatında bir aşkınlığa ulaşabilir.
- tarihinde hazırlandı.