Ahiret Azığını Dünyada Hazırlamak Gerek

Soru: Peygamber Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: "Âdemoğlunun şu hasletlerinden başkasında bir hakkı yoktur. Barınacağı ev, vücudunu örtecek elbise, katıksız ekmek ve su." (Tirmizi, Zühd 30) Zamanımızda bilhassa evlenmek isteyenler takatlerinin üzerinde harcamalara girebiliyorlar. Dünya, kâfirin cenneti, müminin cehennemi olduğu halde, bugün hem şehirlerde hem de köylerde lüks mobilyalar, koltuklar ve buna benzer önemli olmayan çok pahalı bazı şeyler alıyorlar. Bu hususta ne dersiniz?

Bu husus, 20. asra ait bir marazi ruh haletidir ve bütün içtimai yapımızı tesir altına almıştır. Bugün insanlık, "Gerçek şu ki: Siz bu peşin dünya hayatına çok düşkünsünüz. Onun için âhireti terk edip duruyorsunuz." (Kıyâmet, 75/20) ferman-ı sübhânisini tasdik etmiş, fiili olarak, dünya sevgisini, dünya zevklerini tercih etmiş ve âhireti kısmen unutmuş gibidir. Bunun sonucu olarak da, "Bütün zevklerinizi dünya hayatınızda kullanıp tükettiniz, onlarla safa sürdünüz. Artık bugün dünyada haksız yere büyüklük taslamanız ve dinden çıkıp fâsıklık etmeniz sebebiyle sizi hor ve hakir kılacak bir azap ile cezalandırılacaksınız!" (Ahkaf, 46/20) tokadını yemeye hazır olmak lazımdır. Evet, bugünün insanı, bütün çalışma ve gayretlerinin neticesini, dünya meyveleri halinde yemiş adeta âhirete bir şey bırakmamış gibidir.

Bu arada, görenek ve tiryakilik belası ile bazı müminler de kimde ne görürlerse onu hemen almak istiyorlar. Bugünkü batı medeniyeti -hususiyle bu işin iktisadi yönü- tüketim üzerine kurulmuştur. Bizler, her halükârda kayıtsız şartsız batıyı taklit ettiğimizden ötürü bu mevzuda da adım adım onu izlemekteyiz. Batı, tüketime dayanan bir iktisadi sisteme sahiptir; biz de kendi dünyamızda bunu tesis etmeye çalışıyoruz. Bunun için lüks mobilya, lüks eşya ve herkesin yirmi kat elbisesinin olması adeta normal bir durum haline geldi. Sık sık araba değiştirmek, daha ucuz arabaların yerine sürekli daha lüksünü aramak ahval-i âdiyeden! Her gün yeni modelleri ile piyasaya arz edilen cep telefonları, bilgisayarlar ve çeşit çeşit elektronik eşyalar insanlar nazarında lüksü ihtiyaç hatta zaruret haline getirmektedir. Bunların hepsi batıdan gördüğümüz görenek ve tiryakiliklerdendir. Keşke, bütün bunların hesabını Allah'a vereceğimizi unutmasak..!

Müminler mutlaka para kazanıp zengin olmalı. Âyât-ı tekviniyeden istifade etmeli; ticari ve iktisadi hayatta mutlaka işi önde götürmelidir; götürmelidirler zira Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) Medine-i Tâhire'ye ilk teşrif ettiğinde, Medine'nin bütün pazarlarında ticareti elinde tutanlar başkalarıydı. Kısa bir süre sonra Allah Resûlü, Yemen ve Şam arasında ticari kervanlar teşkil eden, bu kervanlar vesilesiyle de ticaret kanunlarına hâkim olarak Mekke'den gelen muhacirleri Medine'de ticarete yönlendirdi. Kısa bir süre sonra da iktisadi ve ticari dengeler Müslümanlar lehine değişti.

Çocuklarım için mal biriktireyim mi?

Şu an itibariyle Müslümanların giyiminden, ev ihtiyaçlarına kadar pek çok şey büyük ölçüde başkalarının elinde bulunmaktadır. İthalatın her zaman ihracattan fazla olması da bunu göstermektedir. Müslüman, ihtiyaçlarını onlardan alıp kullanmak zorundadır. Dolayısıyla mümin çalışıp kazanmalı, ticari ve iktisadi hayatta söz sahibi olmalıdır ama kenz yapmamalı (biriktirmemeli) ve tûl-i emellerle sarhoş olmamalıdır. O, tıpkı Resûl-i Ekrem, Sıddîk-ı A'zam ve Faruk-i Ekber gibi kazanmalı, ama bunu milletinin, vatanının ve dini hayatının geleceği için sarf etmelidir. Resûl-i Ekrem'e, mal ve servet yığın yığın akıyordu ama O, onları hiç hazinede tutmuyordu. -İslam'ın para politikasını yazanların hep gaflet ettikleri bir husustur bu- Para bir taraftan giriyor, dibi delik cüzdana giren para gibi öbür taraftan çıkıveriyordu.

Ümmü Seleme'nin ifadesiyle Resûl-i Ekrem, "Allahu Ekber" deyip namaza duracağı zaman aklına bir şey geliyor. Koşa koşa eve giriyor. Bu esnada cemaat saf bağlamış haldedir. Birkaç dakika sonra sevinçle geliyor ve namazı kıldırıyor. "Ya Resûlallah, heyecan ve telaşın manası neydi?" diye soruyorlar. "Zekât malı vardı. Dağıtmamıştım, namaza duracağım zaman aklıma geldi. Ben de hemen gidip bunları dağıttım ve geldim." buyuruyorlar. İşte Hazreti Osman ve Hazreti Ali dâhil Raşit halifeler devrinde devletin para mevzuunda politikası bundan ibaretti. İslam devletine yığın yığın mal geliyordu ama onunla devlet mamur ve güçlü oluyordu. Mevlana Şiblî'nin tahkikine göre, Hz. Ömer devrinde her ihtimale karşı sadece Medine-i Münevvere civarında yedek olarak kırk bin at besleniyordu. Bu atlar harbe gitmiyorlardı; bunlar, Hz. Ömer'in nezareti altında harbe hazır bekletiliyorlardı. O günkü şartlar altında bu, takdir edilmesi gereken yüksek bir rakam sayılırdı.

Mümin, zengin olacak ama bunu devletine, milletine ve dinine, diyanetine sarf edecektir. Ve bu sayede o, -Allah'ın tevfik ve inayetiyle- kendisini Allah indinde mesuliyetten kurtaracaktır. Fakat bir kimse kendi nefsi için kenz yapar, evladım, torunum deyip mal biriktirmeye kalkışırsa, -Allah muhafaza buyursun- çok defa bu lüks, sefahat ve bu israf göreneği ve tiryakiliğe bağlı israfa dayalı iktisadi hayat, bizi baş aşağı götüreceğinden endişe duyulmalıdır. Ayrıca, şüpheli şeylerden kenz yapmak, başkalarına haram ve şüpheli şey yedirmenin haram olması bakımından da dikkat edilmesi gereken bir husustur.

Hâsılı, aile ve çocuklarımız için her açıdan daha iyi bir dünya kurma adına kazanalım ve o uğurda harcayalım. Kurduğumuz dünyada onlar gelsin ve rahat etsinler.

Özetle

  • Günümüzde insanlar marazi bir ruh haletiyle dünya hayatına dalmakta, ahiret hayatını ise hep sonraya bırakmakta; böylece peşin ama az bir menfaati, daha sonra elde edeceği kat kat karşılığa tercih etmektedir.
  • Mümin kişinin zengin olması haddi zatında kötü bir şey değildir. Kötü olan, sahip olduğu bu zenginliği Allah için harcamayıp nefsi için biriktirmesidir.
  • Allah Resûlü de devrinin en zenginlerinden birisi olabilirdi ancak O, bir taraftan gelen zenginliği diğer taraftan hemen sarf etmiş, elinde para biriktirmeyi hiç düşünmemişti.

Evliliği Kolaylaştırın

Farzları bilmeyen bir kişinin nikâhı olmayacağı hükmü bir yönüyle doğru, diğer bir yönüyle ise doğru değildir. Bilmesi gereken farzları bilmeyen kimsenin nikâhı olmaz. Mesela, bir insan, imanın altı esasına inanması lazımdır. Bunlardan bir tanesine inanmayan, birinde tereddüt ve şüphesi olan bir insan din dairesi içinde bulunmadığından dolayı onun nikâhı da olmaz. Çünkü nikâh, müminler için dini bir kayıttan ibarettir. Kadınla erkek bu dini kayıt ve Allah tarafından vaz' edilen prensiplerle bir araya gelmektedirler/gelmelidirler.

Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem)'den naklen fıkıh kitapları evlilik için "icab-kabul" ve "şahit" şartlarını ortaya koyarlar. Biz, müminlerin bu şartlara uyarak aralarında izdivaçla bir bağ kurmalarına "nikâh" diyoruz. İmanı olmayan bir insan için bu manevi kayıt geçerli değildir. Binaenaleyh mümin olmayan bir kimseyle yapılan nikâh muamelesi geçerli olmaz.

Kimlerle evlenilemeyeceğini, yani evlenilmesi haram olanları Nisa sûresinde Kur'an-ı Kerim saymış, Efendimiz de bunlarla alakalı tafsili bilgiler vermiştir. Kur'an'da bununla ilgili ayet şöyledir: "Ey mümin erkekler! Şunlarla nikâhlanmanız haram kılınmıştır: Anneleriniz, kızlarınız, kız kardeşleriniz, halalarınız, teyzeleriniz, kardeş kızları, kız kardeş kızları, sizi emziren sütanneleriniz, süt kızkardeşleriniz, kayınvalideleriniz, kendileriyle zifafa girdiğiniz eşlerinizden olup evlerinizde bulunan üvey kızlarınız. Fakat zifafa girmediğiniz eşlerinizin kızlarını nikâhlamanızda beis yoktur. Keza öz oğullarınızın eşleri ile evlenmeniz ve iki kız kardeşi nikâhınız altında birleştirmeniz de haram kılınmıştır. Ancak daha önce geçen geçmiştir. Çünkü Allah gafur ve rahîmdir (çok affedicidir, merhamet ve ihsanı boldur)." (Nisa, 4/23) Kur'an-ı Kerim'in saydığı bu kimselere "muharremât" (kendileriyle evlenmek haram olan kadınlar) deniliyor.

Efendimiz: "Nikâhın en hayırlısı en kolay olanıdır." (Ebu Davut, Nikâh 32) buyurmuşlardır. Esasen bu ifadede, sorudan çok bir temenni var. Müminler keşke bu hadise uysalar ve teamülleri, yanlış gelenek ve görenekleri aşıp bu hadisin ifade ettiği hakikati tam yaşayabilseler...!

Evliliği çok ucuz, çok rahat, çok fıtrî ve herkesin rahat yapabileceği bir mevzu haline getirmek gerçekten hayati bir konudur. Zira evlenmek isteyen kimseler zaten birçok haramı aşıyorlar. Sonra bir de kız tarafının bu işte ortaya döktükleri ağır yükler var ki, bundan dolayı çok kimse ya korkuyor veya evlilikten vazgeçiyor. Hususiyle asrımızda, nefsini oruç, riyazet ve züht ü takva ile gemleyemeyen kimseler için evlilik, haramlar karşısında farz haline gelmiştir. Müminler böyle bir mevzuda mutlaka kolaylık göstermeli ve günaha girmemede birbirlerine yardımcı olmalılar. Ben bunu söylüyorum ama kim uyar onu bilmem...

Sözün Özü

Kulluk, mutlaka çok ciddî ve titizlik içinde yerine getirilmelidir. Nasıl ki, misafirlere izzet ü ikram için çataldan kaşığa ve en güzel yemeklerden tatlılara kadar âdâb ü erkân adına her türlü ihtimam gösterilir öyle de ibadet ü taat da en az bunun kadar titizlik ve dikkatle ele alınmalıdır. Bu, hayvaniyetten çıkıp nefsi bırakmanın ve kalb ve ruhun derece-i hayatına yükselmenin çok önemli bir yoludur. Fert bu vazifeleri şuursuzca ama erkanına riayet ederek ifa etmekle sorumluluktan kurtulabilir ama böylesi ibadetlerle kalbî, ruhî hayatın inkişaf etmeyeceği de bir gerçektir.

Haftanın Duası

Kâinatın bütün zerrelerinin, hep birlikte ve tek başlarına, acz ve fakr lisanı ile mevcudiyetine ve birliğine şehadet ettikleri Sâni-i Hakîme hamd u senâ ve şükürler olsun. Kâinatın tılsımını açıp, âyâtını keşf ve beyan eden Rasûl-ü Ekrem'in, Peygamber hanesinin kutlu sakinlerinin ve ashab-ı kirâm efendilerimizin hazineleri sonsuz salât ü selâmlarla dolsun. Rabbimiz! Bizi, her halimizde (gıll u gıştan uzak) dupduru ve Sana karşı ubudiyetimizde kemâl noktasını ihraz edebilmiş kullarından eyle. Amin...

Pin It
  • tarihinde hazırlandı.
Telif Hakkı © 2025 Fethullah Gülen Web Sitesi. Blue Dome Press. Bu sitedeki materyallerin her hakkı mahfuzdur.
fgulen.com, Fethullah Gülen Hocaefendi'nin resmî sitesidir.