Hikmet Açısından Vicdan
İnsanın kendini ve kendi varlığını sezişinin unvanı olan vicdan; dileyen, sezen, kavrayan ve sürekli sonsuza açık bulunan bir ruh mekanizmasıdır.
Ruhun irade, his, zihin ve kalb gibi duyu vasıtaları, aynı zamanda vicdanın da en önemli temel esaslarıdır ki, burada insanı insânî kemâlâta, ötelerde de ebedî mutluluk ve Cenâb-ı Hakk'ı müşahedeye ulaştırırlar.
Vicdan, Hakk'ı gösteren pırıl pırıl bir aynadır ve Zât-ı Ulûhiyet'e tercüman olmada da eşi-menendi yoktur. Elverir ki o, varlığını hissettirecek ruh ve sesini duyuracak kulaklar bulabilsin..!
Vicdan, ruhun hissi, müşahedesi ve idraki olduğundandır ki, o, hep mekân üstü, ötelere açık, kıstasları sağlam ve melek masumiyetine denk bir ismete sahip kabul edilmiştir.
Müftüler çoktur ve hemen hepsi de, anlayabildiklerince aynı kaynaklara müracaat eder ve fetva verirler. Vicdan, nazarı keskin öyle bir müftüdür ki, fetva verirken hakikata göre fetva verir ve verdiği fetvalarda da kimseyi yanıltmaz ve kimseye haksızlık etmez.
Vicdan-ı umumî, "sevâd-ı âzam" denilen büyük çoğunluğun hissi, sezişi ve idraki demektir ki; yanılması oldukça azdır. Hele hele, mâlumât ve müktesebatı aynı ilham kaynağına dayanıyorsa...
Vicdan-ı umumî, yanılmaz ve aldatılmaz bir hakim mesabesinde olunca, herkese, onun hükümlerine razı olma ve onu hakem kabul etme kalır ki, bu da, onun bir kısım meselelerde son mercî olması demektir.
Vazife o iştir ki, Allah, onu emreder; enbiyâ gibi selim vicdanlar da canlandırır. Artık onu kabul etmemek elden gelmez. Hak, hâkim-i mutlak; vicdan ise, onun en doğru aynasıdır. Ara sıra bulanık gösterse de, çok defa, gösterdiklerini doğru gösterir.
Bir insanın tavır ve davranışlarındaki intizam, onun ruh ve fikir intizamından meydana gelir. Hareketlerindeki ledünnîlik ise, vicdanının ötelere açık olmasından...
Sızıntı, Mart 1990, Cilt 12, Sayı 134
- tarihinde hazırlandı.