Hazreti Muhammed'i (sas) tanıtmakla mükellefiz
Bence her döneme göre, her devreye göre yeni yeni, ülfete insanları boğmadan, formatla oynayarak, Efendimiz’in değişik yanları daha derinlemesine anlatılması lazım. Yani Efendimiz’in ismeti daha farklı bir zaviyeden, sadakati daha farklı bir zaviyeden, tebliğ duygusu daha farklı bir zaviyeden, o fetanet-i a’zam -dehalar üstü bir beyin gücü, bir beyin aktivitesi var- daha farklı bir zaviyeden. Bunlar herkesin kendi dönemine göre daha farklı şekilde anlatılmalı. Ve kanaat edilmemeli. İsâbe’ye kanaat edilmemeli, İstiâb’a kanaat edilmemeli, Üsdü’l-Ğâbe’ye kanaat edilmemeli, değişik siyere kanaat edilmemeli. Her döneme göre o dönemin bilgilerini de işin içine katarak bir yönüyle siyer felsefesi yapıp o meseleyi öyle sunmak lazım.
Her devrin insanı O’nu yeniden bir kere daha kendi çağının insanı olması itibarıyla kendi çağına göre dinlemesi lazım, O Zatı tanıması lazım. O Zatı tanımak Hakkı tanımak demektir. O Zatı tanımak öteleri tanımak demektir. O Zatı tanımak, çok iyi okumak, kainatı okumak demektir. O Zatı tanımadan Kur’an bize karşı kapanır. O Zatı tanımadan bir şey vermez Kur’an-ı Kerim. Gerçi hani biz çoğumuz dil bilmediğimizden dolayı Kur’an ne veriyor ne alıyor, onun farkında değiliz ama fakat Kur’an’dan bir şey alabilecek kadar müktesebatı olanlara bile O Zatı tanımıyorlarsa şayet, Kur’an kapılarını kapatır, ‘beyhude yorulma, kapılar sürmelidir’ der. O Zat, çok önemlidir.
Ve günümüzde O Zatı tanıtmakla mükellefiz. Kendi de zaten işaret buyuruyor; ‘Benim namım güneşin doğup battığı her şeye ulaşacaktır’ diyor. Gaybî bir haberle söylüyor. Bir yönüyle ulaşmıştır bugün. Eğer Güney Kutup’ta insan varsa oraya da ulaşmıştır. Kuzey Kutup’a gidin, oralara da ulaşmıştır. Grönland’a ulaşmıştır. Alaska’ya ulaşmıştır. Oralarda da sizin arkadaşlarınızın evleri var. Fakat bir yönüyle de Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) bu gaybî haberleriyle bize hedef göstermektedir; ‘bunu gerçekleştirin’. Mesela, ‘İstanbul fethedilecektir.’ gaybî haberi karşısında, elini başının altına korsun, yatarsın kulağının üzerine, nasıl olsa fethedilecek. Ama öyle değil. Ta Emevi döneminden başlayarak elli defa kuşatılmış. Ama o iş bir Türk serdarına müyesser olmuş.
O’nu tanıtalım. Kimisi dost olur, kimisinin kalbi yumuşar O’na karşı. İşte biliyorsunuz, uçakta benim arkamda oturuyordu, demek hep içinde saklıyormuş o duyguyu, bir aralık kalktı duygusunu ifade etti; ‘senden de saklarsam ben kime söyleyeceğim bunu’ dedi. ‘La ilahe illallah Muhammedün Resulullah’ dedi. Burada sizin her konferansınıza iştirak eden bir profesör var, şimdi Türkiye’de Türkçe öğreniyor. Yani Hazreti Pir’in eserlerine de size ait eserlere de muttali olmak için Türkçe öğreniyor. Bakın, şimdi bunların hepsi din-i mübin-i İslam adına, Efendimiz’in (sallallahu aleyhi ve sellem) nam-ı celili adına kazanımlar sayılır. Bunların hiçbirini hafife almamak lazım. İlle böyle dörtte dörtlük işin göbeğine gelip otağını kuracak oturacak olan tamam; diğerleri kapı dışarı. Öyle değil. Aleyhte konuşmaz, bu bir kazanımdır. Lehte konuşur, ‘güzel şeyleri var’ der, bu da bir kazanımdır; ‘çok güzel şeyleri var’ der, bu kazanım üstü kazanımdır. ‘La ilahe illallah Muhammedun Resulullah’ der, buna diyecek şey yoktur artık Bunun gibi Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) bişaretleriyle, gayba ait haberleriyle aynı zamanda bize hedefler göstermektedir. Bize ufuklar belirlemektedir. Alın bu işi oraya kadar götürün, demektedir.
Bu klip; Fethullah Gülen Hocaefendi'nin, Peygamber Efendimiz'in viladet yıldönümü münasebetiyle 13 Şubat 2011 tarihinde yapmış olduğu "Sonsuz Nur ile Sohbet-i Cânân" başlıklı Bamteli sohbetinden istifade edilerek hazırlanmıştır. Sohbetin tamamına http://fgulen.com/tr/abd-sohbetleri/bamteli/18884-fethullah-gulen-sonsuz-nur-ile-sohbet-i-canan adresinden ulaşabilirsiniz.
- tarihinde hazırlandı.