Milletin malını kendi havuzlarına akıtma
Hırsızlıklar, haramilikler yapma gibi, değişik spekülasyonlar gibi, kapkaçlar gibi, milletin servetine hortumlar bağlayıp ama doğrudan doğruya irtibatlı ama kaçamak yollu başkalarının üzerinden kendi havuzlarına milletin malını akıtma gibi şeyler, bunlar hep el hıyanetine giren şeylerdir. İşte bunları yapanlar hakiki manada Müslüman değildir. Secde etseler bile, rükua gitseler bile, kemerbeste-i ubudiyet içinde Allah karşısında dursalar bile bu hortumcular hakiki Müslüman olamazlar. Ahirette Allah’ın rahmeti, çok küçük bir şeyle onları da mükafatlandırır mı? O alan bizim dışımızdadır. Ona karışamayız. O mevzuda ne onları mahkum etmek için birer savcı kesilmeyi düşünürüz, ne de müdafaa etme adına avukat olma aklımızdan geçer. Allah’la kendi aralarında bir şeydir. Ama zahiri hadislerin beyanına göre Müslümanlar elinden emin olmayan insanlar, haramiler gibi milletin malını çalıp çırpıp yiyenler, milletin ırzına namusuna hain gözle bakanlar, birle iktifa etmeyip gözünü başkalarının kapılarından da çekmeyenler, harama gözlerini kapamayanlar, bunlar bir yönüyle elleriyle, uzuvlarıyla Müslümanların emniyet ve güvenlerine karşı kötülük yapıyorlar. Millet bunlara karşı esenlik, emniyet içinde değil. Ve dolayısıyla bunlar hakiki Müslüman değil.
Bazıları da bu en önemli daireler içinde de olabilir. Bazen hizmet deyip gıybet edebiliriz. Hizmet deyip başka bir hizbe mensup birisinin aleyhinde konuşabiliriz. Hizmet zannederiz. Bununla taraftar toplayacağımızı zannederiz. Bununla karşı tarafı yıkarsak yerini biz alacağımız mülahazasına gireriz. Hafizanallah.(Allah bizi muhafaza eylesin.) İşte bu da bir yönüyle yine o emniyeti temelinden sarsma demektir. Hakiki Müslüman bunlara da tenezzül etmemeli, katiyen ve kâtıbeten. Yüksek hedeflere ulaşmak istiyorsanız o yüksek hedeflerin kutsiyeti ölçüsünde yürüyeceğiniz yollar da o kadar kutsi olmalı, o kadar pak olmalı, o kadar temiz olmalı, o kadar iç bulandırıcı olmamalıdır.
Başta insanın sağlam iman etmiş olması lazım. Zannediyorum hep iman zaafından kaynaklanıyor bunlar. İkincisi, yaptığımız bu güzel işleri dünyevi bir kısım çıkarlara bağladığımız zaman, menfaatlere bağladığımız zaman, menfaat üzerine kurulan her sistem, her hareket, her cereyan, her siyaset canavarlıktır. Dine, imana hizmet eden insanlar menfaat hedefli değildir. O menfaat kendi kendine meşru yollarla gelirse ne âlâ.
İnsanı yanıltan hususlardan bir tanesi de şudur: Menfaat üzerine dünyalarını kurduklarından dolayı başkalarını karalamak suretiyle, onlara alan tanımamak suretiyle, bütün alanları kendi hesaplarına işgal etme gibi bir mülahazadan kaynaklanır; “her yeri biz tutalım”.
Bazen de şeytani şöyle bir mülahaza olur. Mesela fırsat ele geçmiştir bir yerde, bir nahiye müdürü, bir kazadaki kaymakam, bir vilayetteki vali – inşallah öyle olmasınlar – böyle bir fırsat ele geçmiştir, “Ne yapıp yapıp ben böyle meşru - gayrimeşru bir yerlere bir şey akıtmalıyım. Bir havuz. Yetmez bir ikinci havuz daha doldurayım bununla. Bir üçüncü havuz daha doldurayım.” Bu, biraz terbiye görmemiş insan tabiatını da ifade ediyor. Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) buyuruyor ki; iki tepe altını olsa üçüncüsünü ister.
Fakat burada şöyle şeytani, masum gibi görünen bir mülahaza vardır: “Biz müslümanız elhamdülillah. Ne olur ne olmaz, belki bu adamlar bize bir kelek oynarlar. Düzenimiz bozulur. Yeniden o düzeni kurmak için bizim böyle geride ihtiyat olarak bir stokumuz bulunmalı.” gibi. Bu da bakın masum gibi görünüyor. Fakat şeytanın sağdan çarpmasıdır bu. Ve çok iyi inandığımız insanlar bile bu mevzuda böyle bir zelleden kurtulamamışlardır. Medyaya düşenleriyle düşmeyenleri de mülahazaya alabilirsiniz. Düşenler sizin bilmediğiniz düşmüş olan insanlar mevzuunda da size bir fikir verebilir. Hafizanallah.(Allah bizi muhafaza eylesin.)
Bütün bunlar bir yönüyle menfaat üzerine meseleleri bina etmeye bağlı ve bir arpadan ahirette hesap verileceği mülahazasına inanmamaya bağlı. “fe-men ya’mel miskâle zerratin hayran yerah, ve men ya’mel miskâle zerratin şerran yerah” (Zilzal, 7-8) Herkesin okuduğu bir şey Zilzal suresi. Kimsenin bilmediği bir ayet değil. “Zerre kadar atom ağırlığı bir hayır yapmışsa Allah onu mükafatsız bırakmaz. Atom ağırlığı bir şer irtikap etmişse Allah onu da cezalandırmadan bırakmaz.” O’nun rahmetinin enginliğine kalmış. Demek ki mesele büyük ölçüde inanca bağlı, inanca dayalı. Allah’a inanmaya, dinin ruhuna inanmaya, haşr u neşre inanmaya, hesaba inanmaya, mizana inanmaya, cennete girmeye inanmaya, cehennemden azade kalmaya inanmaya bağlı. Bu iman temin edilemeyince kimse kimsenin elinden dilinden gelecek belalardan, gailelerden, dahiyelerden emin olamaz.
Bir diğer mesele; işi menfaate bağlı götürüyorsanız, dindar bile olsanız, camide imam olsanız, beldede müftü olsanız, yaptığınız işin içinde şahsi çıkarlarınıza gayretlerinizi bağlamışsanız, onunla bir şey elde etmeyi düşünüyorsanız, o krediyi şahsınız adına bir şey elde etmeye bağlamışsanız, o istikamette kullanıyorsanız, hafizanallah, (Allah bizi muhafaza eylesin) hiç farkına varmadan başkalarının hukukuna girebilirsiniz. Elinizi de kullanırsınız, dilinizi de kullanırsınız
Kim bilir hiç farkına varmadan bazı siyasilerde olduğu gibi “Bunlar madem böyle güç haline geliyor, en iyisi bunları batırmak ve bunlara alan bırakmamak lazım. Alan bütünüyle bizim elimizde olursa kimse bize soru soramaz. Ama alanın içinde başkaları olursa sorgulama meselesi de onunla beraber olabilir. En iyisi mi bütün muhalifler yok olmalı. Allahım bütün muhaliflerimizi yok eyle, bizi muhalifsiz bırak, tâ ayıplarımızı yakın takibe alan insanlar bulunmasın.” Bu mülahazayla yaşayan insanların esenlik vaat etmeleri, selam insanı olmaları, ‘selamun aleykum ve rahmetullahi ve berakatuhu’ya bağlı yaşamaları mümkün değildir, vesselam.
Bu klip; Fethullah Gülen Hocaefendi'nin, 5 Şubat 2012 tarihinde yapmış olduğu "Müslüman: Elinden ve dilinden emin olunan insan" başlıklı Bamteli sohbetinden istifade edilerek hazırlanmıştır. Sohbetin tamamına http://fgulen.com/tr/abd-sohbetleri/bamteli/20258-fethullah-gulen-musluman-elinden-ve-dilinden-emin-olunan-insan adresinden ulaşabilirsiniz.
- tarihinde hazırlandı.