Yeni Asyacılardan Neden Koptum?

Siz Said Nursî ekolünden geliyorsunuz. Yani bir anlamda Nur öğrencisisiniz. Ancak diğer Nur öğrencileriyle, örneğin Yeni Asya grubu ve Mehmet Kutlular'la 12 Eylül döneminde ayrıldınız. Sizin 12 Eylül yönetimiyle işbirliği yaptığınız ve bu nedenle diğer arkadaşlarınızı terk ettiğiniz söylenir.

Bir kopma söz konusu değil. Belki eskiden daire dardı. Bazı insanlar, yer yer bir araya geliyorlardı. Bunlarla, zannediyorum, eskiden görüştüğümüz kadar şimdi de görüşüyoruz. Mehmet Kutlular bey'i geçenlerde hastanede gidip ziyaret ettim. Ameliyat olmuştu. Oradan arkadaşlar geliyorlar, burada da bu türlü arkadaşlar var. Evvelki beraber olma meselesi neyse aynen öyle de devam ediyor. Böyle bir ayrılık söz konusu olamaz.

Sizin Mehmet Kutlular ve arkadaşlarına 'Demirelci' eleştirilerini yaptığınız ve 12 Eylül döneminde Demirel'i terk ederek cuntacılarla anlaştığınız öne sürülüyor.

Ben, anlayışım içinde böyle bir particiliği telif edemediğimden dolayı bir ayrı düşünce söz konusu olabilir. İnsan bu denli siyasetin içinde olmamalı. Bizim genel düşüncemiz, inandığımız bir şey varsa, bu insanlar inanmalı, birbirini sevmeli, bir muhabbet akıntısı meydana getirilmeli, inanan insanlar zevk-i ruhanîlerini yaşamalılar. Biz himmetimizi buna teksif etmeliyiz. Gerçekleştirmeye çalışmalıyız. Bu bizim hesabımıza bulunmuş şeylerin en büyüğüdür. Bulunmuş bu şeyleri bırakıp da başka arayışlara girmek yanlıştır.

Yani diğer arkadaşlarınızın bir siyasi partiye yönelmesini (Demirel'in partisi kastediliyor) doğru bulmuyorsunuz

Büyük bir günah değil, büyük bir cürüm değil de, fakat önemli işler varken bu türlü şeylerle meşgul olmak. Türk toplumunda yeni yeni nifaklar meydana getirebilir.

Gençliğinizde, hatta çocukluğunuzda çok yaramaz olduğunuz anılarınızda yer alıyor. Şimdi ağır, oturaklı halinize bakınca, geçmişte nasıl böyle davranıyordunuz doğrusu merak ediyorum. Örneğin anılarınızda gözükara olduğunuzu söylerken şöyle bir anınızdan söz ediyorsunuz ve şunları anlatıyorsunuz: 'Kurşunlu Camii'ne gelen su yolunda hiç fütur getirmeden gider, gelirdim. Halbuki orada yürümek, her an ölümle selamlamamak demekti. Çünkü sürekli göcükler olurdu. Minare şerefesinin üzerinde yürümek ise çok hoşuma giderdi. O esnada beni seyredenlerin kalpleri sıkışır ve çok kere de bana bakamazlardı.' Hala minare şerefesinin üzerinde yürüyecek kadar gözükara mısınız?

Şimdi hiç yürüyemem.

Şimdiki sakin halinizle bu gözükara tutumunuz arasında fark, gençlikle açıklanabilir mi?

Gençlik değil de çocukluk. 17 yaşında ben her şeyi bitirdiğimizi zannediyorum. Spor yapardım, barfiks yapardım, koşardım.

Minare şerefesinde yürümek, çok tehlikeli spor ama...

Ben de cesaret edemem.

Necmettin Erbakan, İslamcılığın Türkiye'deki temsilcisi olarak siyaset yapıyor. Siz ise farklı bir yol izliyorsunuz. Hayatı etkilemek, yani bir siyasî düzen kurmak, İslâmî bir yaşam kurmak konusunda Erbakan'ın yaptığı daha hayırlı bir iş değil mi? Bir mücadele yürütüyor.

Kendine göre hayırlı olabilir. Ben de zaten hayırsız bir iş dememek suretiyle iştirak ediyorum.

Ama pratikte onun yaptığını yapmıyorsunuz?

Ben de kendimce daha hayırlı bir iş bulduğum zannındayım. Diyorum ki, iman-ı billah (Allah'a iman), marifetullah (Vicdanda Allah'ı tanıma), muhabbettullah (Allah sevgisi), zevk-i ruhani diyerek Türk toplumunun değişik kesimlerini bir araya getirmeye çalışıyorum. Şayet benim herhangi bir tarafa intisabım, değişik kesimlere karşı olmak gibi yorumlanacaksa ondan da sakınmanın yolu, herhalde her şeyin üstünde bir imanla, Kuran'la yaşamaya bağlı kalmak yerinde olur. Bu açıdan bunu daha hayırlı görüyorum. O ise onu daha görüyor. Bunlar içtihada verilmeli, taraflar suizan içinde olmamalı. Ama her şeyleriyle onları kabul etsem, her şeylerini tasvip etsem, zaten aynı hizmeti yaparım.

Peki Erbakan'ın yaptığı neleri tasvip etmiyorsunuz?

Evet, onu da hiç araştırmadım, tecessüse girmedim. Ancak kendi yolumun muhabbetiyle yaşıyorum. Zaten Kur'an-ı Kerim de bize bunu öğretiyor, 'Siz kendinize bakın, başkalarının değişik halleri sizi meşgul etmesin' diyor. İki elim var, bu iki elim yapmam gereken şeylere ya yetiyor ya yetmiyor. Dört elim olsaydı, onları da orada kullanacaktım. O açıdan başka mülahazaları kendimden uzak tutuyor ve onlardan uzak durmaya çalışıyordum. Bazıları bunu değişik şekillerde yorumluyor. Geçen gün Birlik Vakfı'nın toplantısında parti liderleriyle el sıkışırken Erbakan'la da el sıkıştık. Gazeteler bunu 'buzlar eridi' diye yazdı. Halbuki aramızda buz falan yoktu. Ama herkes farklı bir yolda yürüyor, mesafe alıyor. Onların hesabını Allah bana sormayacak. Benimkini de onlara sormayacak. Mahşer günü herkes kendi hesabını verecek.

Cemalettin Hoca, 'particilikle uğraşanlar kâfirdir, particilik İslamiyet'te yoktur' diyordu. Erbakan'a da particilik yaptığı için ağır sözler söylüyordu. Siz de mi siyasetle İslamiyet'in bağdaşmadığı inancındasınız?

Cemalettin Hoca gibi düşünmüyorum. Bazıları (siyasete) girebilir. Memleketin kaliteli bürokratlara ve idarecilere de ihtiyacı var. Önemli olan, Türkiye'nin bütün realitelerini göz önünde bulundurarak dengeyi korumaktır. Yani her kesimi dikkate almak gerekir.

'Son seçimlerde Fethullah Hoca'yı sevenlerin büyük çoğunluğu Erbakan'a oy verdi. Eskiden böyle olmaz, İslâmî cemaat ve tarikatların önemli bir kısmı diğer sağ partilere oy veriyordu' deniliyor.

Hiç bilemiyorum.

Böyle yönelim olmuş mudur sizce?

Zannetmiyorum. Her partiye rey veren olabilir ve hiç kimseye 'Niçin şu partiye oy verdin?' denilemez. Öbür tarafa ANAP'a veren olur, DYP'ye veren olur. Şunu desteklemek ülkenin yararına olur mülahazalarında bulunulabilir. Fakat geçmiş yıllarda ve yakın tarihte bu tip meseleleri hiç müzakere etmedik.

Bundan sonra Türkiye'de güçlü bir partinin var olması için bir partiye destek verebiliriz anlamı çıkar mı bu sözlerinizden?

Bu bir parti de olabilir. Değişik partilerden bir araya gelen güçlü bir iktidarı kastediyorum daha ziyade. Hatta daha farklı mülahazalarım var.

Mesela?

Mesela bazı insanlar CHP'den bazı insanlar DYP'den alınabilir. Bunlar anlaşabilirler.

Karma listeden mi bahsediyorsunuz?

Bu siyasi partiler kanunu çerçevesinde ele alınacak bir konu. Bunun dışında o problemin çözüldüğü söylenebilir mi? Bir de dıştan bunu istiyorlarsa, içeride de buna alet olacak insanlar bulabiliyorlarsa, bazıları da bunları istiyorsa belki önde bulunanlardan bazıları bunu istiyorlarsa, bir kısım çıkarları, menfaatleri bunun etrafında dönüyorsa, şartla söylüyorum. Bilemeyeceğim bu problemin çözümü çok zor.

Önümüzdeki dönem, bu böyle gider mi diyorsunuz?

Devam etmezse Türkiye'nin başına alternatif başka gaileler çıkarırlar.

Türkiye'nin bütçesinin üçte birinin Güneydoğu'daki çatışmalar nedeniyle harcandığı belirtiliyor. Savaş da durmaksızın sürüp gidiyor. Bu işin önünün alınması sizce nasıl olabilir, sizin bazı girişimlerde bulunacağınızdan söz edildi.

İşin doğrusu baştaki başlara Allah akıl fikir versin. Mantıklarının, muhakemelerinin düzelmesi lazım. İç ve dış politikamızla kendimizi yenilememiz gerekiyor. Biraz da problemler her meselede kendi hatalarımızdan kaynaklanıyor.

Pin It
  • tarihinde hazırlandı.
Telif Hakkı © 2024 Fethullah Gülen Web Sitesi. Blue Dome Press. Bu sitedeki materyallerin her hakkı mahfuzdur.
fgulen.com, Fethullah Gülen Hocaefendi'nin resmî sitesidir.