İran Devrimi Zararlı Oldu

İzlenim

Para Almayan Doktora Hediye
Fethullah Gülen'le, göz doktoruna gitmek için evden çıktık. Hava soğuktu ve kar atıştırıyordu. Gülen, arabanın ön koltuğunda oturdu. Gideceğimiz yer Philadelphia, yaklaşık bir buçuk saat sürdü. Arabanın içindeki sohbetin havası çok farklıydı. Türkiye özleminden, Türkiye'ye dönünce ilk neler yapacağından bahsetti. Gülen'i, arabada, hastanede, ameliyata giren doktoru beklerken, göz hastanesinin onuncu katından dışarıya bakarken, muayene olurken görüntüledik. Gülen, doktoru beklerken ikindi namazını hastanenin 8. katındaki meditasyon odasında kıldı. Göz hastanesine Gülen üçüncü kez geliyor. Muayene bitiminde Gülen, "Doktor yine para almadı. Bu üçüncü oluyor" dedi. Doktor, "Ben din adamlarından para almam" demiş. Gülen de doktora her defasında bir hediye götürmüş.

Ortadoğu'da devam eden süreçte İslam Konferansı Örgütü ne yapmalı?

İslam Konferansı'nın başkanı, Ekmelettin Bey gibi samimi bir insan. Bu durum değerlendirilerek ciddi bir konferans teşkil edebilir. Bölgede parçalanmaya meydan vermemek için BM'ye seslerini duyurabilir, Amerika'ya da yanlışlardan dönmeye çağıran, sulh ifade eden bir nota gönderebilirler.

Türkiye, askeri gücüyle etkili olamaz mı?

Askeri gücümüz her zaman takdire şayandır, fakat Türkiye'ye çok iş düşüyor. O mesele kuvvetle çözülemez. Türkiye oraya askeri güç olarak girerse, değişik unsurları rahatsız etmiş, Ortadoğu insanını da karşısına almış olur. Bu ise, Türkiye'nin sahip olduğu ve benim büyük bir sermaye olarak gördüğüm, "şuuraltı müktesebatını ve kredisini" yıkabilir. Oysa bu sermaye yıkılmamalı, Türkiye gelecekte Ortadoğu'nun kendisine çekidüzen vermesi için bunu kullanmalı.

Amerika'nın geliştirdiği Büyük Ortadoğu Projesi'ni (BOP) perspektif olarak nasıl buluyorsunuz?

BOP ile bir kısım olumlu şeyler düşünmüş olabilirler. Fakat Ortadoğu'da birçok devlet gibi, Türkiye'nin çıkarları ve geleceği de var. BOP olacaksa, stratejik ortak olarak Türkiye'nin mütalaalarının da alınması lazımdı. Acaba Türkiye'nin projesi nedir? Böyle bir plan var ve başından itibaren işin içinde yoksak, o oyunu başkaları planlamış demektir. Dolayısıyla planın içinde kullandıkları figürler de başkalarına ait olacaktır.

Türkiye, BOP'un neresinde yer almalı?

BOP lazım mı, değil mi? Biz buna inanıyor muyuz? Eğer inanıyorsak Türkiye dünya muvazenesindeki yerinin paha biçilemez olduğunu Rusya'ya, Avrupa Birliği'ne ve Çin'e karşı da iyice ortaya koymalı. Büyük bir Ortadoğu olacaksa, bunun ancak Türkiye'nin ağırlığı ile olabileceği iyi anlatılmalı. BOP ciddi bir proje ise ve gerçekten demokrasi getirmek gibi bir hüsnüniyet taşıyorsa bile, Türkiye temkinli davranarak plana katılmaya bakmalı, kendi çıkarlarını gözetmeli, niyetleri, oyunun kurallarını ve detaylarını öğrenmeli; Ortadoğu'daki diğer ülkelere de bu mesele mal edilmeli. Şayet projeye tamamen kapanırsa oyun aleyhte neticelenir, çıkarlarımızı koruyamayız.

Uzun süre diktatörlük altında yaşamış Ortadoğu'nun halkları, kendi iç talepleriyle demokrasiye geçebilir mi, böyle bir değişim seziliyor mu?

Seziliyor gibi. Fikir vicdan, kendini ifade etme, çalışma gibi konularda hürriyet talepleri var. Seçme-seçilme gibi şeylerden dolayı, yarım da olsa demokrasiye geçmiş sayıyorlar kendilerini. Zamanla daha iyi bir noktaya ulaşırlar. Şayet Avrupa'daki bazı devletler gibi ileri seviyede bir demokrasi hedefleniyorsa, bu mülahaza birdenbire gerçekleşmez.

Türkiye bir dönemde demokrasiye hangi yollarla geçtiyse, onlar da geçebilirler. Bizde nasıl oldu, milletin psikolojisi nasıldı, ma'şerî vicdan nasıl karar verdi, onu tam bilemeyeceğim ama dayatmalarla iş yapılırsa hata edilmiş olur.

Bir düşünce, bir mülahaza çok iyi de olsa milletin kendi içinden çıkmalıdır. Aksi takdirde başka yolları kapayarak, o yolu açmak, yine farklı bir diktatörlüğün devamı gibi anlaşılıyor ve tepkilere sebep oluyor. Aslında, demokratik haklardan istifade etme mülahazası var, fakat o nimetin nasıl elde edilebileceği bilinemiyor. Bazıları radikal yollarla, bazıları iktidara talip olmakla meseleyi çözmeye çalışıyor. Problemi insanda çözmek suretiyle meseleyi çözeceklerine inananlarsa çok az.

Türkiye örneği model olur mu?

Bizim demokrasiye geçişimiz yarım asır önce oldu. Buna rağmen hâlâ çatlak ve kırıklarımızı tamirle meşgulüz. Bunlar göz ardı edilemeyecek beşeri realitelerdir. Ortadoğu'da da motivasyon kolay olmayacaktır. Ama ben şuna inanıyorum; demokrasi ile beraber gelen nimetler, sistemden daha önemlidir. Belki diktatörler kendilerini koruma adına, büyük güçlerle karşı karşıya gelmemek, kendi halklarıyla savaşmamak için taviz vere vere, bir kısım haklar ve hürriyetlere zemin hazırlamış olacaklardır.

Düşünce hürriyeti, vicdan hürriyeti, insanın kendini ifade etme hürriyeti, çalışma hürriyeti, belki bir manada ferde saygılı liberalizm… Zamanla gelişecektir. Bir gün gelecek, halk kendi istediğini de seçecektir. Şu anda tam olarak demokrasiye karar vermişlik görülmüyor ama öyle bir sürece girilmiştir.

İran, rejim ihracında başarılı oldu mu?

İran, rejim ihraç ederek çevreden destek bulmak istedi. Belki Taliban da aynı hülyalara kapıldı. Türk okullarını kapatırken, "Bu yol değil, Mesele bizim davrandığımız gibi halledilir" diyorlardı. Dar düşünceli, idareyle her meselenin halledileceğini zanneden, insanlığın probleminin ne olduğunu bilmeden ezbere konuşan kişiler bunlar. İran, bir yönüyle yeni bir şeyleri ifade ediyor ve bunları ihraç etmeye çalışıyordu. Çabaları karşılığını bulmadı denilemez. 1992 yılında Avustralya'ya gitmiştim, o sene İran'ın devlet olarak 100 tane doktora talebesi gönderdiğini duydum. Kendi parasıyla her yere bu kadar insan gönderdiyse bunu düşünmek lazım. Türkiye de aynı şeyleri yapabilir, kendi felsefesi ve kültürüyle yetiştirdiği insanları dünyanın değişik yerlerine göndererek kendisini ifade edebilirdi. Lobi yapılacaksa eğer, bu ülkenin çıkarlarına inanmış kendi insanını göndererek yapılabilirdi. Lobi yapanlar, sadece elçiler, konsoloslar ve ataşelerle yetinmediler.

İran'daki İslami hareketin, Müslümanlara fayda ya da zararı ne oldu?

Cami kürsülerinden de söyledim: Bir müçtehit gibi kabul edilen Ayetullahlar, tevil ve yoruma açık, teferruat sayılabilecek meselelerde sun'i uçurumları bertaraf ederek, Sünni dünya ile yakınlaşma sağlayabilirlerdi. Bunlar aynı zamanda yersiz bir kısım münaferetleri bertaraf eder, o ülke ile daha iyi münasebetler geliştirilebilirdi. Devrim sonrasında Humeyni çok büyük bir kredi elde etmişti. Abartıldı belki de. Arapların çıkardığı "el-Müçtema" adlı dergide, doğum yılı münasebetiyle kaleme alınmış bir yazı okudum. Yazar, başlattığı bir hareketi başarıyla tamamlamış olması bakımından Humeyni'yi öyle bir yere koyuyordu ki, kendisine böyle bakılan bir insan o krediyle teferruata ait pek çok problemi çözebilirdi… Fakat yapılmadı.

Humeyni, Sünni dünya ile barış fırsatını elinin tersiyle mi itti?

Ben, Sünni dünyayla bir barışmaya gitsin derdim. Kendi ülkelerinde inkılap yapmış olabilirler, bir şey diyemezsiniz; İslam adına hareket etmeleri kötü oldu. Hadiseler öyle sevimsizce cereyan etti ki, dünyanın dört bir yanında Müslümanlığa karşı bir nefret uyandı. Hüsnüniyetle dine hizmet eden kimselerin hareket ve faaliyet alanlarının daralmasına sebebiyet verdiler. Şimdi dünyanın neresinde din ve diyanet adına bir ses yükselse, bize ferdî planda, ailevi planda dinimizi yaşama imkânı verin dense problem oluyor. Kaldı ki, İslam dininin sosyal hayatı alakadar eden yanları da vardır ve bunlar çok güzel şeylerdir; bunlar aynı zamanda devleti, devletin kurallarını da rahatsız etmez. Ama, bir taraftan fırsat kollayanlar, diğer taraftan da gerçekten devletin yapısıyla alakalı endişe taşıyanlar, -sadece bizde değil- en küçük İslamî kıpırdanışa ikinci İran nazarıyla bakmaya başladılar. Tabii o hareketin içinde bulunan insanlara da mollalar demeye başladılar, belki bazılarına Humeynilik yakıştırdılar.

İran'daki hareketin halkına faydası ne oldu bilemem, ama diğer Müslümanları töhmet altında bıraktılar. Şimdi bütün Müslümanlar, "Acaba böyle bir emelleri var mı?" diye tüm dünyada mercek altına alınır oldu. 11 Eylül'le vehim daha da gelişti. Paranoya yaşanıyor. Müslümanlık adına İran'daki hareket zararlı olmuştur…

İran, birçok İslamî hareket için bir dönem, model ya da ilham kaynağı oldu. Sizin için İran devriminin karşılığı nedir? Türkiye, İran olabilir mi?

Bütün devrimler gibi İran devrimi de ihraç edilmek istenmiştir. Dini yönü olduğundan dolayı da –Sünni olsalar bile- Türkiye'deki dindar bazı insanlardan sempatiyle bakanlar, İran'ın yabancı misyon şefleriyle irtibata geçenler ve oraya gidip okullarında eğitim görenler olmuştur. Yani bir nevi örnek oldu. Orijinal olmasının da bunda etkisi vardı. Daha evvel bu orijinaliteyi Vahhabiler değerlendiriyordu. Bu bakından tesiri olmadı denilemez, Mısır'a, Kanada'ya kadar sıçrayan tesirler vardı ve bu tesirler sertlikler ihtiva ediyordu. Devlet imkânlarını kullanarak Uzakdoğu'nun en ücra köşelerinde camiler, okullar, İslam merkezleri açtılar. Oysa, Türkiye'nin kendi müteşebbis insanları tarafından açılan ve bir alternatif olabilecek okullar, kültür lokalleri, Türkiye'nin içindeki bazı kimseler tarafından istenmedi. Keşke Türk devleti bunu görseydi. Niçin alternatif olarak o bölgelerde de siz olmuyorsunuz, olamıyorsunuz? Bunu anlamakta zorlanıyorum ben. Bazı kimseler demek ki hiç düşünmüyorlar, sadece bütün meselelerini düşmanlığa, kine, nefrete bina etmişler.

Pin It
  • tarihinde hazırlandı.
Telif Hakkı © 2024 Fethullah Gülen Web Sitesi. Blue Dome Press. Bu sitedeki materyallerin her hakkı mahfuzdur.
fgulen.com, Fethullah Gülen Hocaefendi'nin resmî sitesidir.