Buradan Çıkıp Dünyayı Küçültüyorlar!

Endonezya'dan Fransa'ya, Norveç'ten Moldova'ya, 130 ayrı ülkeden gelen ve neredeyse aynı düzeyde Türkçe bilen çocuklar var sahnede, popüler hafızamızın şarkılarını Türkçe Olimpiyatları'nda söylüyor.

"Bir kıvılcım düşer önce, büyür yavaş yavaş/ Bir bakarsın volkan olmuş, yanmışsın arkadaş...", "Böyle gelmiş böyle gidecek korkarım vallah/ Yok mu çaresi dostlar fesuphanallah...", "Saçlarına yıldız düşmüş/ Koparma anne ağlama...", "Gel sen ne çektiğimi bir de bana sor/ Nerde nasıl yaşarım bir de bana sor...", "Olur olur, bal gibi olur/ Kalplerimiz yolları bulur/ Olur olur, bal gibi olur/ Akan sular sularda durur...", "Son verdim kalbimin işine/ Aklım ermedi gidişine/ Son verdim kalbimin işine/ Olmaz olsun onun aşkı sevgisi de..."

Türkçe pop gecesi mi? Naim Dilmener mi çalıyor? Issız Adam'ın ikincisi mi çekilecek? Eski tüfekler mi toplaşmış? Seyyal Taner'in doğum günü mü? Hiçbiri değil. Endonezya'dan Fransa'ya, Norveç'ten Moldova'ya, 130 ayrı ülkeden gelen ve inanılmaz biçimde bizimle neredeyse aynı düzeyde Türkçe bilen çocuklar var sahnede, onlar söylüyor!

Bu tip sahne faaliyetleri ürkütücüdür. Uyduruk bir müsamereye dönüşme, sahnedekiler namına utanma ihtimali hep ensenizdedir. Kaldı ki sonradan Türkçe öğrenen o karikatürize tipin aksanı, vurgusu, tonlaması çekilmezdir. Hepsinin üstüne, milli duyguları güçlü biri değilim. O yüzden Türkçe Olimpiyatları'nın dokuzuncusunun davetine, ilk ve tek kere ilkokuldayken götürüldüğümüz Dolmabahçe Sarayı'nın bahçesi, bakayım dolunayda nasıl oluyor birincil merakı ve hafif bir 'eyvaaah' önyargısıyla gittiğimi not düşeyim.

Fakat ben gece boyunca "Vay be! Çok acayip," şeklinde toplam dört kelimeyle konuşurken, 130 ülkeden gelen bine yakın genç insanın her biri bizim gündelik lügatimizin tamamına hakim gibiydi. Üstelik de Halit Kıvanç Türkçesiyle! Davet, Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı'ndandı. Bu etkinliği düzenleyen Uluslararası Türkçe Öğretimi Derneği de Fethullah Gülen'in yönlendirmesiyle kurulmuş bir dernek. Baştan söyleyeyim de mimleyip etiketleyecekler yorulmasın.

Benim de o küçük burjuva etiketlerimi ilk silkelemem, yaklaşık dört yıl önceki bir İstanbul-New York uçuşunda tesadüfen tanıştığım bir din öğretmeniyle oldu. Son olarak Kuzey Irak'taki Süleymaniye kentindeki üniversitenin masadan sandalyeye, tabak çanaktan çatal kaşığa donanımı için uğraşmıştı. Derken, "Havalar da ısındı," sıradanlığında, "Geçen hafta Kürt Bölgesinin lideri Barzani'yle görüştük," dedi, "Bize yeni bir okul kurmamız için arazi tahsis etmeye söz verdi."

Amiral Battı'nın o zamanki GYY'sinin gözdağı vermek için Barzani'nin bahçesine patlayıcı bölümü çıkarılmış bomba atmaktan bahsettiği günlerin ertesiydi. Barzani'ye 'aşiret lideri' diyen bu entelektüelimizin dünyasında 'tehdit' vardı ama 'diyalog' yoktu. Buna karşılık badem bıyıklı, bol pantolonlu, iddiasız bir din öğretmeni Barzani'yle görüşüyor ve onu ikna ediyordu.

Sonra geçen sene Chicago'daki Uluslararası Gülen Hareketi Konferansı'na gittim. Bir Curb Your Enthusiasm karakteri olabilecek Prof. John L. Esposito, peruksu afili saç kesimi, yampirik gömlek yakası ve dapdaracık çorap pantolonuyla kainatın tüm kadın ve gay nüfusunu gıdıklayacak bir Prada mankeni olabilecek Jeremy Walton gibi akademisyenler... Hubbard Street'teki Andy's Jazz Bar'ı sayesinde öğrendiğimiz, muhabbetine doyum olmayan, Ohio'da yaşayan papyonlu bir mühendis-işadamı Mehmet Tunagür... Dünyanın dört bir yanını, düğmeyi iliğe geçirirmiş rahatlığıyla bir araya getiren Niagara Vakfı yöneticileri, üstüne bir de profesyonel gitarist olan Hakan Berberoğlu... İnsanüstü bir enerji ve bağlılıkla çalışan 'Hizmet' insanları... Kırgızistan'dan Tanzanya'ya, Moğolistan'dan Nijerya'ya her türlü toprağa uyum sağlayabilen Müslüman dünya vatandaşları... Olağanüstü iyi İngilizce konuşanlar/Moğolistan'da öğrendiği İngilizce'yi Kürt aksanıyla konuşanlar... Tek başına hiç kimseyken bu ağ sayesinde biri olan azimliler ordusu... Çok ilginç bir tecrübeydi.

Kilise'nin binasında, etraf Hıristiyan simgeleriyle doluyken bundan zerre gocunmadan eğitim veren Türk okulu Science Academy'de yüzde 40 oranında Türk öğrenci vardı. İlginç olansa yüzde 30'un beyaz Amerikalı olmasıydı. Beyaz yakalılar ve işadamları neden çocuklarını buraya gönderiyordu ki? "Güven, aile ortamı, kaybolmaya yüz tutan değerler," diyorlardı... Derdin İslamcı yetiştirmek değil, köprü kurmak olduğu tekrar ediliyordu. Çocuklar halinden memnun görünüyordu.

İşte çarşamba akşamı Dolmabahçe Sarayı'nın bahçesinde Nâzım'ın sözleri ve Livaneli'nin bestesiyle Karlı Kayın Ormanı söyleyen, Attila İlhan'ın Ben Sana Mecburum'unu okuyan, dili, dini, rengi farklı bu genç insanlar, bu okullardan. Türkçe Olimpiyatları'nı organize eden Uluslararası Türkçe Öğretimi Derneği'nin adresine bakıyorsunuz siteden, Bulgurlu mahallesi, Libadiye caddesi, Haminneçeşme sokak, Üsküdar! Buradan çıkıp dünyayı küçültüyorlar!

Pin It
  • tarihinde hazırlandı.
Telif Hakkı © 2025 Fethullah Gülen Web Sitesi. Blue Dome Press. Bu sitedeki materyallerin her hakkı mahfuzdur.
fgulen.com, Fethullah Gülen Hocaefendi'nin resmî sitesidir.