"Türklerin Hoşgörüsü Nereden Geliyor?"

Osmanlı medeniyetinde, farklı din ve kültürlere mensup insanlara duyulan saygı ve hoşgörünün hangi boyutlarda olduğunu Avrupa değil de Yahudi kaynaklarından öğrenen Avrupalıların şaşkınlıklarını gizleyememesi doğal mıdır bilinmez ama, Fatih Sultan Mehmet ve Sultan II. Bayezit'in Ortaçağ zulmünden kaçan on binlerce Yahudi'ye kucak açması apaçık tarihi bir gerçek olarak karşımıza çıkmaktadır.

Türkiye'deki araştırmaları esnasında ‘Türklerin hoşgörüsü nereden geliyor?' diyecek kadar heyecanını gizleyemeyen bir Avrupalı Yahudi bilimadamı, günümüzdeki suni tartışmaları adeta elinin tersiyle itekler gibi, insanlığın asıl meselesinin medeniyetler barışı olduğuna işaret ediyor.

Osmanlılarla Yahudilerin ilk tanışması 1326 tarihine dayanıyor. Bursa'yı fetheden Orhan Gazi'yi dönemin Yahudileri bir kurtarıcı olarak karşılıyor. Kendilerine Etz ha Hayim Sinagogu'nun açılması izni veriliyor. 15. Yüzyılda yaşanan bir olay ise dünyaya Osmanlının hoşgörü tarihini yazdırıyor. Dönemin Edirne Hahambaşısı İzak Sarfati tarafından 1454 ila 1469 tarihleri arasında kaleme alınan bir mektup her şeyi özetliyor. Almanya'daki farklı Yahudi cemaatlerine yollanan İbranice mektuptan sonra birçok Alman Yahudi aile, Osmanlı İmparatorluğu'na göç ediyor. Sarfati tarihi mektubunda şöyle sesleniyor: "Almanya'daki kardeşlerimiz üzerine çöken, her gün zalim kanunlar, zoraki vaftizler ve sürgünlerle kendini gösteren, ölümden daha acı kederleri öğrendim...Kardeşler ve öğretmenler, arkadaşlar ve tanıdıklar! Ben İzak Sarfati...beyan ederim ki Türkiye hiç bir şeyi eksik olmayan ve sizler için her şeyin iyi olacağı bir ülkedir...siz beni dinlerseniz: Burada herkes kendi bağının ve incir ağacının gölgesinde rahat ve sulh içinde yaşar... Burada en değerli giysilerinizi giyebilmek hakkına sahipsiniz... Ayrıca bu memleketin faydaları ve halkının iyiliği Almanya'da bulunmaz..." (Bernard Lewis, Jews of Islam, Princeton 1984, Sayfa 135-136)

Kültürlerarası Diyalog Forumu (FID) Berlin Derneği tarafından Türkiye'ye düzenlenen bir gezide yukarıda bahsedilen Osmanlı hoşgörü modelinden bahsedildi. Papa 16. Benedikt'in üniversite yıllarından arkadaşı olan Regensburg Üniversitesi Katolik Teolojisi öğretim üyesi Prof. Dr. Heinz Günther-Schöttler ile Potsdam Abraham Geiger Koleji Rektörü Haham Prof. Dr. Walter Homolka'nın, Türklerin hoşgörü anlayışını "artık anladıklarını" itiraf etmeleri, barış ve dostluğun pekişmesinin yanı sıra Osmanlı mirası ile şekillenen Türk hoşgörü modeli kapsamındaki tarihi gerçeklerin de Avrupa'da Avrupalılar tarafından anlatılması noktasında oldukça önemli. FİD Başkanı Ercan Karakoyun, karşılıklı önyargı ve korkuların giderilmesinin farklı kültürlerin bir araya getirilmesi ile mümkün olacağına vurgu yaptı.

Gezide ayrıca, öğretileri ve dünya barışı adına geliştirdiği fikirleri ile tanınan Fethullah Gülen Hocaefendi de sohbetlere konu oldu. Gezi ekibi İstanbul'daki özel bir hastanede tedavi gören Türkiye'nin Vatikan Büyükelçisi Monsenyör Georges Marovitç'i de ziyaret etmiş. Konuklar, hasta yatağından başını kaldırarak Almanlara seslenen Marovitç'in şu sözlerine çok şaşırırlar: "Sizler çok şanslısınız, çünkü Hocaefendi'nin talebeleri ile tanışmışsınız." Gülen'in Allah'a bağlılığından ve eğitim faaliyetlerinden bahseden Marovitç, "Müslüman bir alimin ve dua adamının dünyaya Allah'ın barış mesajını bildirmek için tüm insanlara barış, hoşgörü ve sevgi mesajı ilettiğini" ifade eder.

Gülen'in tarihteki diğer bazı isimler gibi Yaratıcıya karşı duyduğu sevgiyi tüm insanlığa iletmeyi başardığını belirten Marovitch, "Gülen bir dua adamıdır ve aralıksız tüm insanlık için dua eder. Hayatının tamamı duadan oluşur. Dua ile kazandığı gücü, insanlığın barışı için kullanır. Gülen, Türkiye'de Hıristiyanlar ve Yahudiler ile diyaloğu başlattı. Tüm dinlere ve kimliklere mensup insanlar onun yazılarından ve vaazlarından etkilendiler. Kültürlerarası diyalog çalışmalarında gösterdiği çabalar bizi de beraber çalışmaya motive etti." dedi.

Türkiye'de huzur içinde yaşadıklarını ifade eden Türkiye Hahambaşısı İsak Haleva ise, Alman bilim adamlarına Osmanlı hoşgörüsünden kesitler sundu. II. Beyazıt'ın 1492 tarihinde 150 bin İspanyol Yahudisine (Sefaradlar) kucak açtığını hatırlatan Haleva, 16. yüzyılda 30 bin Yahudi'nin İstanbul'da yaşadığını, günümüzde ise Yahudi nüfusunun 25 bin olduğunu hatırlattı. Haleva'nın "Yahudiler olarak Osmanlıya ve Türklere vefa borcumuz var." ifadesi ise dikkat çekti.

İstanbul ve Bursa gibi şehirleri gezerek Türkiye'nin tarihi ve kültürel zenginlikleri karşısındaki hayranlıkları gizleyemeyen ve Türk insanının misafirperverliği karşısında zaman zaman mahcup olan Almanların şu değerlendirmesi ise aklılardan çıkmayacak nitelikte: "Bu geziden sonra Türkiye ve Türk insanını tanıdık." Katılımcılar ayrıca Türkiye Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı, Zaman Gazetesi, Bursa Ulu Camii, Ortodoks Rum Patrikhanesi ve Türk Museviler Müzesi'ni de ziyaret ettiler. (Oktay Yaman)

Pin It
  • tarihinde hazırlandı.
Telif Hakkı © 2025 Fethullah Gülen Web Sitesi. Blue Dome Press. Bu sitedeki materyallerin her hakkı mahfuzdur.
fgulen.com, Fethullah Gülen Hocaefendi'nin resmî sitesidir.