"İslamî Terör" Söylemine Karşı En Net Tavır
Yeni Ümit dergisi, verimlerini birer birer kalıcı hale dönüştürmeye devam ediyor.
Yeni Ümit Kitaplığı üst başlığıyla yayınlanan seri, editörlüğünü Dr. Ergun Çapan'ın yaptığı "İslâm'a Göre Terör ve İntihar Saldırıları" kitabıyla dördüncü yapıta ulaşmış oldu. Derginin bu yılın başında yayınlanan sayısındaki, aynı konulu yazıların yer aldığı kitap, İngilizcesiyle eş zamanlı olarak Işık Yayınları'nca basıldı. Derleme, M. Fethullah Gülen Hocaefendi'nin terör konusundaki görüşlerini de içeriyor.
Neredeyse son birkaç yüzyıldır, yapısında barındırmadığı özelliklere gönderme yapan kavramlarla bir arada anılmak, İslâmiyet'in en büyük talihsizliği oldu. İslâm'ın toplumsal, teknolojik ilerlemeye engel olduğu masalına kadar geri götürülebilecek yanılsama, son olarak "İslam ve terör" kavram çiftinin ne düzeyde yan yana gelebilecekleri sorusuna gelip dayandı. Yoğunlukla, 11 Eylül'deki kâbusla başlayan tartışmalar, içtenliklerinden kuşku duyulmak kaydıyla, çok uzun bir süre -ve hâlâ, her fırsatta!- gündemi oyaladı. Sevindirici olan, 11 Eylül'den bugüne dek yaşananlara, Müslüman kesim içinden en net tavrın Türkiye'den konmuş olmasıdır. Elimizdeki kitap bunu belgeliyor. Aslında bu tavır, yeni ortaya çıkmış bir şey değil; bundan tam on yıl önce, 1994'te, Türkiye'den duyulan sağduyulu bir ses, şaşırtan bir önseziyle, "Müslüman terörist, terörist de Müslüman olamaz." diyordu. Bilenler biliyor. Dr. Ergün Çapan'ın editörlüğünde hazırlanan bu derlemenin, gereksinim duyulan bir dönemde yayınlanmış olmasından öte, gün gelince yerli yerine oturacak bir tarihsel değer taşıdığını da söylemek gerekiyor. Kitaptaki yazıların tümü, hiçbir tereddüde pay bırakmadan, duraksamaksızın İslam ve terör'ün bağdaşmazlığını dile getiriyor.
Kitapta, Nuriye Akman'ın Fethullah Gülen'le mart ayında yaptığı söyleşiden alıntılanan bölümde Gülen, her şeyi açık seçik ifade ediyor. Söyleşi yayınlandığı günlerde, kasıtla başka yönlere çekilmeye çalışılan kimi ifadeler, bugün zihinlerimizde daha oturaklaşmış. Gülen'in teröre karşı belirgin tavrı üzerine çok yazılıp çizildi; fakat dikkat çeken bir nokta daha var: Tüm iç karartıcı tablonun bir kenarında Gülen, bu yaşananların meydana gelmemesi için, "Hangi gayretleri ortaya koyduk ki?" diyor. Gülen, İslam dünyası ve terör konusundaki saptamalarının ardından, yalnızca hüküm veren konumunda kalmıyor; yüce gönüllükle, kendisine bir sorumluluk payı çıkararak örtük biçimde herkesi bunu bölüşmeye çağırıyor. Prof. Dr. İbrahim Canan da, kitaptaki yazısında, İslam'ın barışa, müsamahaya vurgu yapan yönünü öne çıkarıyor. Savaş halinde bile muharip olmayan kadın, çocuk ve ihtiyarlara ilişmeye izin vermeyen bir dinin, teröre hoşgörüyle yaklaşmasının ne kadar akla uzak olduğunu, ayet ve hadisleri kaynak göstererek açıklıyor. Prof. Dr. Bekir Karlığa ise, din ve terör bağlamında dünyada var olan bir küresel etik ihtiyacını, Doğulu ve Batılı kaynaklara göndermelerle açıklıyor. Ali Bulaç'ın "Cihad" başlığını taşıyan yazısı, kavramın modern serüvenini ve tanımsal çerçevesini belirledikten sonra nasıl olup da masum insanların yaşama haklarını tehdit eden terörle, çok geniş açılımları olan bir İslâmî terim olan "cihad"ın yan yana konabildiğini sorguluyor. Kitapta yer alan bir başka yazıda Prof. Dr. Nevzat Tarhan, kimyasal maddelerin terör olaylarındaki işlevini irdelerken, Prof. Dr. Hikmet Yüceoğlu, tüm yaşananlarda adıyla öne çıkarılan fakat aslî tanımı gözden kaçan "şehitlik" kavramını, terör kıskacında ele alıyor. Bu ortak kitapta ayrıca, editör Dr. Ergün Çapan'ın, "İntihar Saldırıları ve İslam" başlıklı makalesi, Prof. Dr. Hamza Aktan'ın, terör ve intihar saldırılarına Kur'an ve Sünnet penceresinden baktığı değerlendirmesi, Dr. Ahmet Güneş'in, İslam hukukundaki savaş hükümlerini incelediği yazısı ve Dr. Adil Öksüz'ün "Kur'an ve Tevrat'ta İnsan Öldürme ve Cezası" başlığını taşıyan incelemesi yer alıyor.
Ehlince hazırlanan bu ortak çalışma, kuşkusuz, "erbâb-ı nazar"ın gözünden kaçmayacaktır. İslam'ın terörden olanca uzaklığına rağmen, bu konu üzerine düşünmek; mülkiyet, rızk, özgürlük, kulluğun sınırları ve yaşamın kutsallığı gibi pek çok kavram üzerinde kafa yormayı da zorunlu kılıyor. Dileriz, bu çalışma, sosyalizm etrafında çokça yapıldığı gibi, "Gerçek İslam hangisi?" türünden kaygan tartışmalara bir son verip, Kur'an ve Sünnet eksenli göndermeleriyle taşları yerli yerine oturtur. Zira, din konusundaki bilgisizlik başka şeye benzemiyor. (0216 522 11 88) (M. İlhan Atılgan)
- tarihinde hazırlandı.