Batı da, Doğu da Bayram Etti...
Bu yıl kurban bayramına, Batı'dan Doğu ve Güneydoğu'ya gidip kurbanlarını orada kesenler damgasını vurdu. 'Kimse Yok mu Derneği' aracılık etti, insanımız kurbanlarını ve sevinçlerini Doğu insanı ile paylaştı. 60 bin kurban kesildi, ihtiyaç sahiplerine ulaştırıldı. İnsanlarımız Doğu'suyla Batı'sıyla bir kere daha bütünleşti.
Bir ailede yaklaşık 7-8 çocuğun bulunduğu Diyarbakır'ın Bağlar Mahallesi'nde çocuklar, bayramın gelmesiyle neşeli günler geçiriyor. Bayramlık elbiseleriyle ara sokaklarda dolaşan erkek çocuklar, harçlıklarıyla aldıkları oyuncak silahlarla poz verirken, kızlar bayramlık elbiselerini gösteriyor. Çoğu çocuğun okula gitmediği Bağlar Mahallesi'nde çocuklar çalışmak da zorunda. Ailelerin büyük bir bölümü çocuklarını geçim kaynağı olarak kullanıyor. Erkek çocuklar ayakkabı boyacılığı, kağıt ve pet şişe toplama işi yaparken küçük kızlar da atölyelerde ortacı olarak çalışıyor. Günlük 5 lira kazandığını söyleyen ilkokul 7. sınıf öğrencisi Mahmut, "Abi boyacılık yapıyorum, sürekli müşterilerim var. Bakkal Halil Abi, Sıtkı amca devamlı bana ayakkabı boyatır. Botlardan 1 lira, ayakkabılardan da 50 kuruş alıyorum. Günde kazandığımı da harçlık yapıyorum." diyor.
Fazla gelen müşterilerini de başka ihtiyacı olan arkadaşlarına yönlendirdiğini söyleyen küçük Mahmut, "Diyarbakırlı işadamları tarafından kurulan okuma kurslarına gittiğini, buradaki ağabeylerinin kendilerine çok iyi davrandığını, onlardan çok şey öğrendiğini" söylüyor. Dar sokaklarda ilerlemeye devam ettikçe çocukların sayısı da artıyor. 'Bayramınız kutlu olsun' diye elimize sarılan çocukların ilk sorusu 'Abi nereden geldiniz?' oluyor. İstanbul'dan geldiğimizi söylediğimizde ilk önce şaşırıyorlar. Ardından 'Niye geldiniz abi?' diye ekliyorlar. Bayramınızı kutlamak 'Kimse Yok mu' yardım kuruluşu aracılığı ile yardım getirdiğimizi söylediğimizde ise şaşkınlıkları daha da artıyor. Bu sırada yanıma gelen Pervin isimli küçük kız, annesinin aldığı bayramlık elbisesini gösteriyor ve fotoğrafını çekmemi istiyor. 6 yaşına giren Pervin'in annesiyle pencereden konuşuyoruz. Henüz nüfüs cüzdanı çıkaramadıklarını söyleyen anne, "14 yaşında evlendim. Bu oturduğumuz eve gelin olarak geldim. Kocam minibüste muavinlik yapıyor. Aldığı parayla geçimimizi zor sağlıyoruz. Önceliğimiz yaşamımızı sürdürebilmek, çocukların okulu, önlüğü, nüfus cüzdanları bile ikinci planda kalıyor." diyor.
Yine Bağlar Mahallesi'nde 5 çocuk annesi 36 yaşındaki Rabia Sarıkaya'nın en büyük oğlu Adana da asker. Eşini 5 yıl önce kalp krizinden kaybeden annenin doğuştan bir ayağı da sakat. 3 aydan 3 aya aldığı özürlü maaşıyla kocasından kalan tek odalı evinde yaşıyor. "Bugüne kadar evimize bayramlaşmak için gelen kuş bile yoktu." diyerek ilk defa bayramlaşmak için ellerinde hediyelerle gelen misafirleri içeriye buyur ediyor. Kimse Yok mu gönüllüsü olarak Diyarbakır'a gelen işadamlarından isteği, özürlü olduğu için elde yıkamakta zorlandığı çamaşırları için bir çamaşır makinesi oluyor. Onlardan bunun yanı sıra buzdolabı, renkli televizyon, fırın ve 2 kanepe sözü de alıyor. 7. sınıfa giden Bedri, ayakkabı boyayıp evin geçimini üstleniyor; ama hayali doktor olmak. 15 yaşındaki evin kızı Remziye Kaçar, ilkokul 3'ten terk. Babası ölünce okulu bırakmak zorunda kalan Remziye'ye "Buraya gelen işadamı ağabeylerinden ne istersin?" diye sorduğumuzda, "Okula gitmek istiyorum." cevabını alıyoruz. Evden ayrılırken evin hem anası hem de babası konumundaki Rabia Hanım mutlu gözlerle 'Başım gözüm üstüne.' diyerek bizi kapıya kadar geçiriyor.
Kapıda ayakkabılarımı bağlarken İstanbul'dan Diyarbakırlı kardeşleri ile bayramlaşmak için gelmiş olan işadamının gözyaşlarına tanık oluyorum. "Yahu bizim kız Kevser 16 yaşında, bu kız Rabia ise 18 yaşında; ama iyi beslenemediği için küçücük kalmış. Bu çocuklar bu koşullarda nasıl yaşıyorlar? Biz çift camlı evlerde rahat rahat otururken bu çocukların, üzerinde oturacak bir halıları bile yok, üstelik de camları kırık, içerisi buz gibi. Elektrikli sobayla ısınmaya çalışıyorlar, ne yıkanacak bir banyoları ne de bir dolapları var." diyerek hayıflanıyor.
Dar sokaklardan geçip ilerlerken önümüzü kesen bir Diyarbakırlı vatandaş, "Allah sizden razı olsun, çok iyi işler yapıyorsunuz." diyerek işadamlarıyla bayramlaşıyor. Tam o sırada şoförümüz Mehmet abi, "İşte özlenen tablo, yıllarca Türk-Kürt diye bizi birbirimize düşman edenler utansın." diyor kulağıma... (Kürşat Bayhan)
- tarihinde hazırlandı.