The Muslim World'daki Röportaj İçin Ne Dediler? (2)

Terör Hakkındaki Teşhisi İyi Anlaşılmalı

M. Fethullah Gülen'in The Muslim World (İslam Dünyası) dergisine verdiği röportajı değerlendiren ilahiyatçılar, Türkiye'nin en önemli sorunlarından birisi olan terör konusundaki teşhislerinin iyi anlaşılması gerektiğine dikkat çekiyor. Gülen'in teşhisinin bilhassa, terörle mücadelede vazifeli ve sorumlu olan kimselerin iyi anlamaları gerektiğinin altını çizen ilahiyatçıların gazetemizde beş gün yayınlanan röportajı değerlendirmeleri devam ediyor.

Prof. Dr. İbrahim Canan: İnsanlığın özlemiyle buluşan tefekkür

Fethullah Gülen Hocaefendi'nin, Muslim World dergisinde neşredilen röportajında her seferinde olduğu gibi, O'nun geleceğe yönelik isabetli değerlendirme ve sezgilerinin öne çıktığını görmekteyiz. Derginin sorularına cevap sadedinde yaptığı açıklamalar, onun fikrî derinliğini ortaya koyuyor. O, bu cevaplarda sadece Müslümanların değil, insanlığın günümüzdeki öncelikli meselelerine alışılmış, sloganvâri veya kimi köşe yazarlarının yaptığı cinsten -kendinden başkalarını fazla tatmin etmeyen- tutarsız ahkam kesmelerden uzak geri ve ileri buudlarına da işaretler koyan temaslarda bulundu. Anarşiye sebep, çare, tedbirler yönüyle İslam'ın neler söylediğini kitaplaştıran biri olarak, Fethullah Gülen Hocaefendi'nin teşhisinin bilhassa, terörle mücadelede vazifeli ve sorumlu olan kimselerin iyi anlamaları gerektiğine inanıyorum. O, terör hakkında özetle; 'Global hedeflere ulaşmada başvurulan korkunç bir vasıta ve hiçbir dinin ne de dindarın kabul etmeyeceği merhametsiz, gaddar bir metottur. Teröre dış kaynaklı deyip geçiştirmek yanlıştır. Terörün hariçten tahriki, eğitim eksikliğinin sonucu olan dahili boşluklar sebebiyledir.' değerlendirmesinde bulundu. Aynen katılıyor ve ilave ediyorum: Terör meselesine böylesi bir devlet yaklaşımı çok şeyi tatlılıkla ve kökten halledecektir. Terör ve anarşiyi tahlilde Hocaefendi'nin yaptığı bu vurgu üzerinde durulmalıdır diyorum.

Bu röportajda İslam dünyasında entelektüelin yokluğuyla ilgili soruya "Entelektüel kime denmeli?" manasındaki tahlille başlayarak verdiği cevaba sonucu itibarıyla ihtiyatlı yaklaştığımı belirtmek istiyorum. Bir kısım değerlendirmeler izafidir, 'entelektüel kimdir kim değildir?' değerlendirmesi de onlardan biri. Bazı çevreler nezdinde, dinî ve manevî değerlere atıf yapmadan aklî planda îmal-i fikir yapan kimse entelektüel sayılmalıdır. Malik b. Nebî onlarca cilt hacmindeki bir tefsirden söz ederken "İslam dünyasında çoktandır kitap yazılmadığını" vurgular ve "Ben burada, kitap deyince insanlığa hareket getiren çeşitten te'lifi kast ediyorum." der ve Karl Marks'ın eserini misal verir.

Evet, Karl Marks yazılarıyla 19. ve 20. asırlara damgasını vuran bir hareketin tetiklemesini yapmıştır. Müspet, menfi getirip götürdüklerinin tahliline girmeden, sırf bir hareketin kaynağı olmak itibarıyla, bu eserlerin, entelektüel artı bir değer taşıdığı kabul edilince Hocaefendi'nin sadece -en güçlü sivil inisiyatif olarak değerlendirildiği- Türkiye'de değil bütün dünyada etkisi birçok tahlilcinin dikkatini çeken bir hareketin sahibi olma yönüyle nasıl İslamî bir entelektüel güç ortaya koyduğu açıktır ve üzerinde durulmalıdır. Öylesi bir soru bana sorulsaydı, dünyanın her tarafında sayısı şimdiden 300'ü aşan ve her yıl yenileri eklenen okulların ve orada hizmet veren irfan ordusunun ve bu orduyu maddi yönden destekleyen insanların ruh dünyalarını -belli bir sistem içinde sunulan ve arkası halen devam eden- eserleriyle inşa eden Fethullah Hocaefendi'yi, sayıca az da olsa ismini kaydedeceğim son zaman İslam entelektüellerinin en başında zikrederdim. Onun, İslam'ın naslarından kaynaklanan ve gelişen beşeriyetin özlemleriyle buluşan diyalog ve hoşgörü faaliyetlerinin, dünyayı kan gölüne çevirme hesapları yapan medeniyetler arası savaş kışkırtıcılarına rağmen hedefine varacak ve çağlar boyu insanlığın ideali olan sulh-u umumi gelecektir ve bunda en büyük şeref payı da her şeye rağmen Fethullah Gülen Hocaefendi'ye ve milletimize ait olacaktır.

Prof. Dr. Suat Yıldırım: İslam'ın iyi anlaşılması için çaba sarf ediyor

Gülen hareketi vesilesiyle Oryantalizm'in ve Batı'da İslam araştırmacılarından bazı şahsiyetlerin, Türkiye Müslümanlığına yönelmelerine büyük önem veriyorum. Zira o dünya, en azından yarım asırdan beridir, İslam hakkında değerlendirme yaparken, çağdaş Türkiyeyi ya yok saymakta veya bilmemekte yahut bilmez görünmektedirler. Sadece Arap dünyası, İran, biraz da Pakistan'daki gözlemleriyle yetinmektedirler. Oysa İslami prensiplerle üç kıtada hüküm süren bir cihan devletini yöneten Osmanlı tecrübesi ve çağdaş meydan okumalar ve etkileşimlerle aşılanan Cumhuriyet dönemi tecrübesinin kazanımlarına sahip olan sivil Anadolu Müslümanlığı, bütün İslam dünyasında en önemli yeri haizdir. Bu tecrübenin İslam'ı, hem gayrimüslim dünyaya tanıtmaya hem de İslam âlemindeki arayışlara çok mühim katkıları olabilir. Gülen hareketi, sivil Türkiye Müslümanlığının başta gelen en bariz örneklerinden biridir. Bu röportajda onun; Müslüman'ın kişiliği, vicdan özgürlüğü, İslam devleti, fert ve devlet ilişkisi, Kur'an'ın fert ve devlet hakkındaki temel prensipleri, İslam ve demokrasi ilişkileri, diğer kültürler ve sosyal gruplarla münasebetler, baskı ve teröre bakış, hilafet, şeriat, içtihad, İslam medeniyetinin çağdaş dünyada konumu, İslam'ın hayata kazandırabileceği değerler gibi konularda oldukça tutarlı açıklamalar yer aldı. Bu gibi meselelerde fikir beyan eden başka çok alim ve düşünür de vardır. Fakat Gülen'in asıl farkı, bunları nazariyede bırakmayıp, Müslümanlığın nasıl anlaşılıp nasıl yaşanacağını ve Müslüman'ın öteki kültürlere ve öteki insanlara yapması gereken muamelenin ne olduğunu, teşvikleriyle fikir babalığını yaptığı eğitim kurumlarıyla ve yetiştirdiği öğrencileriyle somut olarak ortaya koymasındadır. İnsanları en çok etkileyecek olan da bu özelliktir. Diğer bir önemli taraf da şudur: Gülen, yeni bir iddia ve marjinal bir yorumla bir çıkış yapmıyor. Hz. Peygamber (sas) döneminden beri İslam'ın anlaşılmasından ve uygulanmasından hareket ediyor. Bu mirastan beslenen bir İslam'ı dile getiriyor. Müslümanlık bu tarzda anlaşılırsa, gerek İslam âleminin dışında aleyhte propaganda yapanlar, gerekse İslam dünyası içinde yaşayan münafıklar, Müslümanlığın önünü tıkamaya fırsat bulamayacaklardır. İslam'ı irtica ile, cehaletle, terörle, çağdışılıkla itham edemeyeceklerdir.

Prof. Dr. Hayrani Altıntaş: İslam, her türlü terörü şiddetle reddeder

Terörle ilgili olarak Fethullah Gülen Hocaefendi'nın ifadeleri, bir gerçeği ifade ediyor. İslam dini, her türlü terörü şiddetle reddeder. Kur'an-ı Kerim, terör yapanların şiddetle cezalandırılmaları için Müslümanlara emirler verir. Gülen'in de belirttiği gibi, bir insan öldürmeyi, bütün insanlığı öldürmek gibi telakki eder. Müslümanları teröre yöneltenlerin, canlı bomba yapanların neden kendilerini bu işin içine sokmadıklarını düşünmek gerekir. Acaba, birtakım mihraklar, Müslümanları terörün içine sokarak İslam'ı, ona yönelmiş kişilerin gözünden mi düşürmek istiyorlar? Gerçekten, terörün asıl sebebi üzerinde hiç durulmuyor da kasıtlı olarak hep İslam öne çıkartılıyor. Bu çok güzel bir tespittir. Sulh dini İslam dinini kişileri terörizme yönelten bir düşünce sistemi olarak dünya kamuoyuna takdim etmek veya buna zemin hazırlamak, üzerinde düşünülmesi gereken bir meseledir. Elbette, Müslümanların işgal edilen toprakları için ve onların uğradıkları zulüm için bir şeyler yapılmalıdır. Ancak, bu yol terör yolu olmamalıdır. Hocaefendi'nin belirttiği gibi, Müslümanlar olayların gerisindeki gerçekleri düşünmeli, araştırmalı ve Müslümanların üzerine yıkılmak istenen bu husustan kurtulmanın yollarını bulmalıdırlar.

Pin It
  • tarihinde hazırlandı.
Telif Hakkı © 2024 Fethullah Gülen Web Sitesi. Blue Dome Press. Bu sitedeki materyallerin her hakkı mahfuzdur.
fgulen.com, Fethullah Gülen Hocaefendi'nin resmî sitesidir.