Eğitime adanmış ‘özel’ bir ömür

Eğitim gönüllüsü Necdet Doğanata'yı binler uğurladı

İzmir Fatih Koleji ve İzmir Üniversitesi’nin kurucusu Necdet Doğanata, hayata veda etti. Geride dev bir eğitim mirası ve binlerce öğrenci bırakan duayen iş adamı, son röportajını Aksiyon’a vermişti.

Geçen hafta bir vefat haberi düştü ajanslara: “İzmir Üniversitesi Mütevelli Heyeti Başkanı, İzmir Fatih Kolejleri kurucusu iş adamı Necdet Doğanata, Midilli Adası’nda geçirdiği kalp krizi sonucu, 79 yaşında vefat etti.” Sadece İzmir’in değil, Türkiye’deki bütün eğitim camiasının da yakından tanıdığı biriydi Necdet Bey. 79 yıllık hayatının büyük bölümünü eğitim hizmetlerine vakfeden, Türkiye’nin vakıf kişilerindendi. Vefatından önce Aksiyon için bir söyleşi yapmıştık. Fatih Kolejlerinin 47. kuruluş yıldönümüydü. Söze de onunla başlıyordu. Ne de olsa eğitimdeki ilk göz ağrısıydı Fatih Koleji. Daha sormadan okulun kuruluş sürecini anlatmaya başlamıştı

1965 yılında inşaatı başlayan Fatih Koleji, 1967’de 80 öğrenci ile eğitim hayatına adım atar. Müdürlüğüne, İzmir’in meşhur okullarından Atatürk Lisesi’nin müdürü rahmetli Enver Demir transfer edilir. Necdet Bey, okulun kuruluşunda maddi destek sağlayan ve okul yönetiminde bulunan bir isme dikkat çekiyor; Hacı Ahmet Tatari. Kendisi o dönem İzmir’deki birkaç Türk tüccardan biridir. O zaman bile İzmir ticaretinde gayrimüslimlerin ağırlığı vardır. Tatari ve Sevil Mağazaları sahibi Nuri Sevil gibi iş adamları, ‘kazandıklarımızla öğrencilerimize sahip çıkalım’ anlayışı ile okulun kuruluşuna destek vermiştir.

Necdet Bey hukuk fakültesi mezunu olduğu için başlarda derslere giremez, pedagojik formasyon alması gerekmektedir. Bunun üzerine Ankara Eğitim Fakültesi’ne bir yıl devam eder ve formasyon alır. Din dersi hocası sıfatıyla okula tayinini ister; ancak Millî Eğitim Bakanlığı tayinini yapmaz. Hukukçu kimliğini kullanan Necdet Bey, Danıştay’a itirazını yapar fakat neticeyi beklemeden tekrar üniversite sınavlarına girer ve İstanbul Fikirtepe Eğitim Enstitüsü’nü kazanır. Dışarıdan üç yılda okulu bitirir ve devamında tayini gerçekleşir. Bu arada Danıştay’a açtığı davayı da kazanmıştır. Sonuçta Fatih Koleji’nde felsefe, psikoloji, mantık, sosyal bilimler, Türkçe, Almanca ve din derslerine girmeye başlar. Bir süre sonra okula başmuavin olur. İki yıl sonra da okul müdürlüğüne atanır. Eğitim camiasında aktif olduğundan, bir süre sonra Ege Bölgesi Özel Okullar Derneği başkanlığına getirilir. Merhum Doğanata, vefatına kadar bu görevi sürdürür. Necdet Bey, TOBB’da Eğitim Sektör Meclisi başkanlığı da yaparken, vefatından önce Vakıf Üniversiteleri Birliği Yönetim Kurulu üyeliğini sürdürüyordu.

‘Özel okullar sıçrama yaptı’

Necdet Bey’e göre, memleketin kalkınması ve gelişmesi, eğitim yatırımlarıyla doğrudan ilgili. Bu açıdan hayatının büyük bölümünde eğitimin sorunlarına odaklandığını söylüyordu. “Eğitimde ne varsa sanayide o var.” diyen Doğanata, devletin eğitim konusuna yetişemediği tespitini yapmıştı. Ona göre devletin yaptığı eğitim yatırımları, milletin arkasından geliyor. Devlet, milletin eğitim taleplerine cevap veremiyor. Türkiye’de özel okulların okullulaşmadaki payının hâlâ yüzde 3 olduğunu belirterek, “1960’lardan beri bunu aşamadık. Rusya’da bile özel okulların eğitim sektöründeki payı yüzde 9’larda. O ülkelerde bile özel okullara devlet ciddi destekler veriyor, onlardan hizmet alıyor ama bizde bu yapılmıyor.” diyordu. Türkiye’de öğrencilerin bütün masrafını karşılayan özel okulların, üstüne bir de KDV ödediğini belirterek, tespitlerini sıralıyordu: “Bu durumu her gelen bakana anlatıyoruz, bize hak veriliyor ama sorun çözülmüyor. Hüseyin Çelik’in bakanlığı zamanında devletin özel okullara öğrenci başına destek vermesi gündeme geldi ama birileri bunu rejim meselesi yaptı. Özel eğitimi bu kadar dışlayan bir ülkenin kalkınması mümkün değil. Ben okulumun dertlerini 24 saat yaşıyorum ama Ankara’daki memur bunu yaşamıyor.”

Necdet Doğanata, hayatının son gününe kadar eğitim sektörünün dertleriyle dertlenen bir girişimciydi. O bakımdan kendisinden biraz hayat hikâyesini dinlemek istediğinizde bile, birkaç giriş cümlesinden sonra söz dönüp dolaşıp eğitim camiasının sorunlarına gelmişti. Bu noktada biraz nefeslenip tekrar ilk yıllara dönüyoruz. Bir yandan eğitim işleriyle uğraşan Necdet Bey, girişimci şapkası da olduğu için, farklı iş kollarına da yatırım yapar. Elektronik fabrikası ve bir de yazılım şirketi kurar. Bunlara daha sonra bir de balık çiftliği eklenecektir. Girişimcilikteki bu çalışmaları için “Teşebbüs ruhunu aldıktan sonra duramazsınız. Teşebbüs ruhu ülkenin kalkınması demektir.” diyordu.

Fatih Kolejleri kurulmuştur kurulmasına ancak Necdet Bey’in bahsettiği şartlar doğrultusunda ve devletten de hiç yardım almadan bu gibi eğitim kurumlarını sürdürmek kolay değildir. Nitekim kolej 1980’e kadar devamlı zarar eder. Kurucuların desteği ile ayakta kalır. 80 sonrası yönetimdeki bazı isimler sürekli zarar eden kurumları satma fikrini ortaya atar. Bu fikir Necdet Bey’i rahatsız edecektir. Zira bu okulda çalışabilmek, öğretmenlik yapabilmek için önce doktorasını yarım bırakmış ve devamında pedagojik formasyon almış hatta bir üniversite daha bitirmiştir. Yönetim kurulu okulu satma fikrinde ısrar edince, ortakların hisselerini satın alma yoluna gider. Zira diğer alanlardaki yatırımlarından dolayı kazancı yerindedir. Sonuçta bütün hisseleri satın alır ve Fatih Kolejleri 80’den itibaren artık tamamen onun olmuştur.

Okulu ayakta tutabilmek için çok mücadele eder, hatta eğitim yatırımları aile şirketinin bir parçası hâline gelir. Emekleri de karşılıksız kalmaz ve Fatih Kolejleri İzmir’in saygın eğitim markalarından biri hâline dönüşür. 1983 yılına kadar devlet özel okullara İngilizce eğitim izni vermemektedir. O tarihte bu izni verense tahmin edileceği gibi zamanın başbakanı merhum Turgut Özal’dır. Necdet Bey, bu iznin çıkmasından sonra özel okulların âdeta sıçrama yaptığını ve ilk hazırlık sınıflarının da 1983-84 sezonundan itibaren açılmaya başladığını belirtiyor.

2007 yılında ise Necdet Bey en büyük hayalini gerçekleştirecek ve İzmir Üniversitesi’ni kuracaktır. Üniversite için şirketin 30 milyon TL değerindeki binası hibe edilir. Aynen Fatih Koleji’nde olduğu gibi bu okul da sürekli maddi yönden desteklenir. O bakımdan duayen eğitimci, eğitim sektörüne yönelik yatırımlara ticari bakılmaması ve sürekli desteklenmesi gerektiğini söylüyor.

Necdet Doğanata’nın söyleşimizdeki son mesajı, doktora yaptığı ancak yarım kalan anayasa üzerineydi. Türk halkının, insanların haklarına ve özgürlüklerine müdahale etmeyen yeni sivil anayasayı hak ettiğini vurgulayan Necdet Bey, “60 senedir çok partili hayatı yaşıyoruz ama yönetimi milletin iradesine teslim etmemek için hâlâ her şeyi yapan bir kesim var. Yeni ve sivil anayasa o açıdan çok önemli.” diyordu.

Bediüzzaman’ın avukatlığını yapmıştım

Merhum Necdet Doğanata, genelde eğitimci kimliği ile bilinse de, hukuk mezunu olduğu için 7-8 yıl avukatlık yapar. Almanya’daki doktora öncesindedir avukatlık serüveni. Kemeraltı’nda, Kemeraltı Camii’ne yakın bir bürosu vardır. O döneme ait unutulmaz hatıralar Bediüzzaman Said Nursi’nin vekaletini alıp, avukatlığını yaptığı dönemlere aittir. Üstad Hazretleri’nin meşhur avukatı merhum Bekir Berk ile yaptığı toplantıları ve istişareleri unutamıyor. Kendisi Bediüzzaman ile bizzat görüşme imkânına da sahip olmuş. “Allah nasip etti, tanıştık, görüştük.” diyordu. Necdet Bey’in vefatından sonra taziye yayımlayan isimlerden biri de, Fethullah Gülen Hocaefendi’ydi. Necdet Bey Hocaefendi için, “Kendisi İzmirli sayılır.” diyor ve zaman zaman selamlaştıklarını belirtiyordu.

Pin It
  • tarihinde hazırlandı.
Telif Hakkı © 2025 Fethullah Gülen Web Sitesi. Blue Dome Press. Bu sitedeki materyallerin her hakkı mahfuzdur.
fgulen.com, Fethullah Gülen Hocaefendi'nin resmî sitesidir.