İslamofobi'nin panzehiri Hizmet Hareketi

İslamofobi'nin panzehiri Hizmet Hareketi

Tübingen Üniversitesi’nden Dr. Muhammed M. Akdağ, 8 yıl boyunca başta Türkiye ve Avrupa olmak üzere dünyanın değişik ülkelerindeki ‘Hizmet’ faaliyetlerini inceledi. Günümüzdeki ‘insan-ı kâmil’in nasıl formülize edildiğini kitabında anlattı.

Türkiye son yılların en büyük yolsuzluk ve rüşvet skandalı ile çalkalanıyor. Hükümet ve ona yakın medya ise yolsuzluk soruşturmalarını örtmek için akla hayale gelmeyen iddialar üretiyor. Bir yandan ‘paralel devlet’ diyerek emniyet ve yargı mensuplarını dağıtırken diğer yandan Hizmet Hareketi ve Fethullah Gülen Hocaefendi’yi hedef gösteriyor. Son olarak Hocaefendi’nin âlim kişiliğine saldıracak kadar ileri gidildi. Oysa Gülen’in ilmi hem Doğu’da hem de Batı’da tartışmasız kabul ve takdir görüyor. Hakkında onlarca bilimsel makale ve kitap yazıldı. Almanya’da da ‘Fethullah Gülen ve Hizmet İnsanı Modeli (Der «Mensch des Dienstes» bei Fethullah Gülen)’ isimli bir kitap sessiz sedasız akademik yayınlar arasında yerini aldı. Tübingen Üniversitesi’nden Dr. Muhammed M. Akdağ tarafından hazırlanan ve Peter Lang Akademik Yayınları’nca basılan kitap Fethullah Gülen Hocaefendi’nin düşünce dünyasına derinlemesine bakış imkânı sunuyor, Hizmet Hareketi ile ilgili önemli bilgiler içeriyor. 8 yıl boyunca başta Türkiye ve Avrupa olmak üzere dünyanın değişik ülkelerindeki ‘Hizmet faaliyetlerini’ inceleyen Akdağ ile Hizmet Hareketi’ni ve son dönemde yaşanan tartışmaları konuştuk.

-Böyle bir çalışma yapmaya nasıl karar verdiniz?

Üniversiteden sonra yükseköğrenimimi Almanya’da devam ettirmeye karar vermiş ve Tübingen Üniversitesi’nde doktoraya başlamıştım. Almanların tasavvufa ve Türkiye’ye ilgisi dikkatimi çekmişti. Zira iki asrı aşkın bir süredir tasavvuf sahasında uzman çok sayıda Alman bilim adamının varlığından haberdardım. Bu alanda yenilik teşkil edecek bir çalışma yapabilir miyim diye düşünürken eğitim ve diyalog faaliyetleri ile Avrupa’da da adından bahsettiren Hizmet Hareketi’ni ve Fethullah Gülen Hocaefendi’yi özellikle de tasavvufi açıdan incelemeye karar verdim. 8 yıl boyunca değişik bilimsel metotlarla ve özellikle de sosyolojinin yöntemlerini kullanarak hem Almanya’da hem de değişik ülkelerde gözlem ve araştırmalar yaptım. Kitabımda da Fethullah Gülen Hocaefendi’nin tasavvufun en temel kavramlarından olan ‘insan-ı kâmil’ kavramına nasıl yaklaştığını, günümüz şartlarında yeni bir insan modelini ‘hizmet insanı’ adı altında nasıl formüle ettiğini ve bunun Hizmet Hareketi içerisinde nasıl hayat bulduğunu inceledim.

-Hocaefendi’nin ‘hizmet insanı’ nasıl bir profil arz ediyor?

Fethullah Gülen Hocaefendi her şeyden evvel insanı merkeze alan bir düşünce sistemi kurgulamıştır. Hizmet insanı kavramını oluştururken de hem hizmet kavramını hem de insan kavramını ayrı ayrı ele alıyor, anlamlandırıyor. Temellerini de dinî naslara dayandırıyor, modern düşünce ile yeniden tanımlıyor. Örneğin tasavvufta da hizmet kavramı var ama daha çok dergâhta (tekkede) yapılacak işler veya oradaki birtakım vazifelere indirgenmiş bir ‘hizmet’ anlayışı var. Hatta bu bir dervişin o dergâha kabulü için öngörülen bir eğitim dilimine yani belirli bir ‘hizmet dönemi’ne indirgenmiş. Hocaefendi bu ‘hizmet’ anlayışını Kur’an ve Sünnet çerçevesinde yeniden ele alıp geliştiriyor ve çok daha merkezî bir konuma getiriyor, hatta Said Nursi’nin de kullandığı bu kavramı bir hareketin ismi hâline getiriyor. Şunu da ifade etmem gerekir ki Hocaefendi Kur’an ve Sünnet literatürüne çok hâkim. Ama bu belki de onun özellikle politik tartışmaların gölgesinde kalan bir yönü ve bir din âlimi olarak Hocaefendi’nin tam olarak tanınmadığını düşünüyorum. Dolayısıyla da onu dinî kimliğiyle tanımayanlar tam anlamıyla tanımış sayılmazlar kanaatindeyim.

-Kitabınızı hazırlarken Fethullah Gülen Hocaefendi ile görüşme imkânınız oldu mu?

Kendisiyle görüşmesek kitap eksik olurdu. Uzun süre, alan çalışması ve okuma çalışması yapmıştım. Randevu talep ettim. Kendisinin sağlık sorunları olduğu için ona ulaşabilmem biraz uzun sürdü. Kendisine çalışmamdan bahsettim. Bazı konularda fikrini merak ediyordum. Son derece samimi bir şekilde cevaplar verdi. Doğu ve Batı’daki tasavvuf anlayışının farklılıklarına dikkat çekti. Ayrıca Hocaefendi’yi çok uzun süredir tanıyan Hizmet Hareketi’nin önde gelen isimleri, değişik ülkelerdeki temsilcileri ve bu konuda çalışma yapmış akademisyenlerle defalarca görüşme imkânım oldu.

-Hizmet Hareketi için bugünlerde; çete, örgüt, cunta, paralel yapı gibi benzetmeler yapılıyor. Araştırmalarınız süresince bu iddiaları destekleyecek bir bulguya rastladınız mı?

Türkiye’de cumhuriyet tarihi süresince birey-devlet ilişkileri hususunda özellikle sosyolojik açıdan bazı tanımlamalar oluştu. Zannederim ‘çete, örgüt, klik’ ve benzeri isimler bu tanımlama veya sınıflandırmanın bir neticesidir. Ama ben bu tanımlamaları kullanan insanların Hizmet’i yeterince tanımadığını düşünüyorum. Ya tanımıyorlar ya da o tabirleri kasıtlı olarak kullanıyorlar. Zira bu eski bir jargon ve Türkiye’de son 50 yıldır devam eden bir devlet refleksinin neticesi.

Fakat öncelikle bu tartışmaların akademik tartışmalar olmadığını ifade etmeliyim. Çünkü bu indirgemeci iddiaların/suçlamaların akademik bir temeli yok. Zira ‘Hizmet Hareketi’ hakkında araştırma yapan Agai, Hermansen ve Ebaugh gibi tanınmış Batılı akademisyenler bu tür tanımlamaları yanlış buluyor. Ben de yaptığım araştırmalarda hareketin bu şekilde tanımlanabilmesine sebep olacak bir bulguya rastlamadım.

-Hizmet Hareketi’nin Türkiye’de emniyet ve yargı gibi stratejik yerlere adam soktuğu iddia ediliyor? Buna ne diyorsunuz?

Bu iddialar yeni değil. Hizmet Hareketi muhaliflerinin bu konuda yazdıkları onlarca birbirinin tekrarı hükmünde kitap var. Fakat iddialarla alakalı tatmin edici delilleri yok ve pek çok defa mahkemelerce de delil yetersizliğinden dolayı sakıt oldu. Diğer taraftan Emniyet Teşkilatı’nda ya da başka bir yerde Hocaefendi’nin fikirlerinden etkilenen insanlar olması da çok normaldir. Nihayetinde günümüzün en etkili düşünürlerinden birinden bahsediyoruz. Ama bu durum o kişilerin çete ya da örgüt olduğu anlamına gelmez. Zaten Hizmet Hareketi de homojen bir yapı değil. Hocaefendi’nin fikirlerinden etkilenenler arasında dünyanın değişik ülkelerinde farklı din ve kültürlerden insanlar olduğu gibi ülkemizde de farklı alanlarda görevli çok değişik kesimlerden insanlar olabilir. Ama bırakın örgütsel bir bağlantıyı çoğu birbirlerini tanımaz bile. Nitekim Emniyet Teşkilatı içerisindeki Mevlana’nın düşüncesinden etkilenen ve Mesnevi’yi okuyan bütün polislere ‘Mevlevi Çetesi’ diyebilir misiniz? Veya Almanya’da Habermas okuyup ondan etkilenen devlet memurları Habermasçı mı sayılacaktır? Tabii ki hayır! Diğer taraftan İslam hukukunda da modern hukukta da geçerli bir kaide vardır; iddia sahibi ispatla yükümlüdür, inkâr eden de yemin etmekle. Dolayısıyla ispatlanmamış her türlü iddia ne bilimseldir ne de hukuki.

-Avrupalı akademisyenlerin Gülen/Hizmet Hareketi’yle ilgili düşünceleri nasıl?

Hizmet Hareketi Avrupa’da nispeten yeni bir olgu olsa da genel olarak Hocaefendi’yi ve fikirlerini tanıma isteğinin arttığını söyleyebilirim. Avrupa’daki büyük oranda negatif Müslüman algısının karşısında Hocaefendi’nin Müslüman kimliğinden taviz vermeden oluşturduğu fikir akımı ve hayat tarzı olumlu bulunuyor. Hocaefendi bir anlamda günümüzde gerçek Müslüman kimliğini yeniden tanımlıyor veya alternatif bir yorum yapıyor. Bu da Avrupa’da yaygın olan İslamofobi’nin panzehiri olabilir. Bu gayretlerin İslam’ın eksik ve yanlış imajının düzeltilmesine katkısı da çok büyüktür. Sağduyulu Avrupalılar bunu görüyor ve Hizmet Hareketi’ni yerel ve ulusal bazda güvenilir bir ortak olarak değerlendiriyor. Bunu hareketin Avrupa’da hızla yayılmasından da anlamak mümkündür.

-Türkiye’de hükümet dershaneleri kapatmak istiyor, Hizmet Hareketi’nin Avrupa’da da dershanesi var mı? Avrupalıların bu kurumlara tepkisi nasıl?

Türkiye’de dershane olayı tartışılırken Almanya’da dershanelerin olmadığı gibi yanlış bilgiler yayıldı. Oysa dershanecilik (ders takviyesi) Avrupa’da önemli bir sektör. Üniversiteye gidene kadar öğrencilerin dershanelere ihtiyacı oluyor. Örneğin Almanya’da özellikle Abitur (lise bitirme) notunu yükseltmek isteyen çok sayıda öğrenci Abitur kursu veren dershanelere gidiyor. Bunlar Almanya’da çok köklü kuruluşlar. Benzer şekilde etüt merkezleri de alt sınıflara hizmet ediyor. Bunlar da ders ortalamasını yükseltmek için öğrencilere kurs veriyor.

Hizmet’in de Almanya’da 90’lı yıllardan itibaren çok sayıda etüt merkezi açtığını görüyoruz. Bu etüt merkezlerinde özellikle not oranları nispeten düşük olan göçmen kökenli öğrencilere ve yerli çocuklara ders takviyesi yapıldı. Bu kurslar zaman içerisinde ciddi başarılar elde etti. Bu başarılar daha sonra açılacak özel okullar için referans oldu. Stuttgart’taki BİL okulları buna örnektir mesela.

-Kapatma söz konusu değil yani?

Tam tersi; bunlar için devletler teşvik ve destek veriyor. Zira bu kurumlar devletin vazifesi olan eğitimin bir kısmını devletin sırtından alıyor. Ben 8 yıllık araştırmam boyunca benzer örnekleri Fransa, Hollanda, Danimarka gibi değişik Avrupa ülkelerinde gördüm.

-Gülen Hareketi’nin siyasallaştığı dile getiriliyor. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?

Hizmet Hareketi’ne yönelik eleştiriler kitabımın birinci bölümünde uzunca ele aldığım meselelerden biri. Hareketin siyasete tavrı baştan beri biliniyor. Bütün siyasi partilere eşit mesafede olduklarını ve parti kurma gibi bir amaçlarının olmadığını ifade ediyorlar. Öte yandan özellikle AKP iktidarı döneminde proje bazlı bazı yakınlaşmaların olduğu gözlemleniyor. Bu kamuoyunda birlikte hareket ettiklerine dair bir algının oluşmasına sebep oldu. Ancak son olaylarda anlaşıldığı üzere Hizmet ile AKP arasında bir birliktelik veya uyum yok. Tam tersine ciddi farklılıkların olduğu görülüyor. Bunda sosyal hareketler ile siyasal hareketler arasındaki temel farkların da etkisi var. Hizmet bütün herkesi hedefe alan bir hareket iken partiler yapıları gereği belirli bir kesimi hedeflemektedir. Zira Hizmet içerisinde farklı partilerden, dillerden hatta dinlerden insanlar olduğu gözlemlenmektedir. Parti lider merkezli bir hareket iken Hizmet lokal bazda ve istişare merkezli bir yapıda çalışır. Siyasetin dili reaksiyonerken hizmet aksiyoner bir yapıdadır. Attığı her adım diğer STK’lar tarafından taklit edilmektedir. Siyasetin dili yıkıcı olabiliyorken Hizmet sürekli yapıcı bir dil kullanmaya çalışmaktadır.

-Avrupalılar Hizmet’in bu duruşunu nasıl değerlendiriyor?

Hizmet’in siyasi bir hedefinin olmaması Avrupa’da kendisinin kabul görmesine katkı yapıyordu. Fakat son dönemde AKP’ye yakın olması Avrupalılarca eleştiriye sebep olmuştu. Dolayısıyla Hizmet’in son olaylardaki tavrı Avrupa’da olumlu karşılandı denebilir. Çünkü Hizmet sivil bir hareket olarak biliniyor ve devlet ve iktidar ile olan birliktelik Avrupalı devletleri rahatsız etmektedir.

-Hizmet Hareketi’nin eleştiriye açık olmadığı ifade ediliyor, ne diyorsunuz?

Artısıyla eksisiyle Fethullah Gülen günümüzde Türkiye’nin ender sayıda yetiştirdiği ve dünyaya tanıtabildiği en önemli yerli düşünür ve entelektüellerden biridir ve milyonlarca insana tesir eden bir din adamıdır. Elbette araştırılacak ve eleştirilecektir. Ben kendisinin de buna karşı olmadığı kanaatindeyim. Hatta hayat hikâyesini takip ederseniz son 40 yılda kendi düşünce dünyasında ve söylemlerinde yer yer değişiklikler yaptığını fark edebilirsiniz. Yani değişime de açık birisi olarak görüyorum ben. Diğer yandan Hizmet içerisinde kadının pozisyonu ve merkezî yapının olmaması gibi konular da sıkça eleştiriliyor ki ben de bu eleştirilere katılıyorum. Ama bu kesinlikle onları ötekileştirme veya şeytanlaştırmaya bir sebep olmamalıdır. Esas olan bu eleştirilerin yapıcı olmasıdır. Zira burada sosyal gerçekliği olan bir fenomenden bahsediyoruz ve milyonlarca insanın hukuku söz konusudur. Hem hareketin içinden Ahmet Kurucan ve diğerleri gibi önde gelen yazarların da dile getirdiği üzere Hizmet Hareketi eleştiriden rahatsız olmuyor, tam tersine yapıcı eleştirileri bekliyor.

Pin It
  • tarihinde hazırlandı.
Telif Hakkı © 2024 Fethullah Gülen Web Sitesi. Blue Dome Press. Bu sitedeki materyallerin her hakkı mahfuzdur.
fgulen.com, Fethullah Gülen Hocaefendi'nin resmî sitesidir.