Tekrar katılmayı kim istemez ki!

Tekrar katılmayı kim istemez ki!

Alexandra Kandelaki elinde mikrofon pürdikkat anlatılanı dinliyor. "Rahat ol, sahnede kendini sıkma. Sen şarkını söyle. Oradaki kalabalık seni etkilemesin. Vücudunu çok kasma." Ve en önemli tüyo ihmal edilmiyor: "Gülümse, en katı gönülleri bile yumuşatırsın."

Bu yıl 11'incisi tertiplenen "Türkçe Olimpiyatları"nın ya da dünya genelindeki yeni adıyla, "Dil ve Kültür Şöleni"nin Gürcistan ayağındayız. Kutaisi şehrinde Anadolu insanının emeğiyle eğitime başlayan Niko Nikoladze Lisesi'nin tiyatro salonunda. 16 Mart'taki ülke finallerine hazırlanan öğrenciler son bir iki günü iyi değerlendirmek için canla başla gayret ediyor. Çünkü buradaki başarı, Türkiye'ye gidip olimpiyat heyecanını yerinde yaşama ve ötesinde Gürcistan'ı temsili sağlayacak.

Türkçe ve müzik öğretmenleri de yarışta. Çünkü aynı coşku ve istekle etkinliğe hazırlanan 6 Türk okulu (Diğerleri başkent Tiflis, ona yakın Rustavi ve liman kenti Batum'da) daha var. Herkes öğrencisinin başarısı için duacı. Fakat Kutaisi'nin artısı 7'nci olimpiyatlarda sempatik tavırlarıyla dikkat çeken Vano Dvalishvili. O da hocaları gibi her bir yarışmacı ile tek tek ilgileniyor. Tecrübesini paylaşıyor. Şarkı kategorisi uzmanlık alanı. Ferhat Göçer'in "Ayrılsak ölürüz biz" parçasıyla elemelere katılan Kandelaki'ye ekstra zaman ayırıyor. Kaygısını azaltıp konsantrasyonunu artırmaya çalışıyor. Tabii, pek başarılı olduğu söylenemez. Din adamı baba ile ev hanımı annenin oğlu Alexandra'daki Türkiye ve organizasyon merakı provayı yer yer sekteye uğratıyor. Gerçi öncesinde, İstanbul ve Ordu Ünye'ye gitmiş. "Pide"nin adını ve tadını öğrenmiş lakin bu duygusunu bütünüyle yenemiyor. Mesela, Amerikalılar nasıl yaşıyor? Cevap Vano'da, "Gürcistan elemelerini geçip olimpiyata katılabilirsen sorar, öğrenirsin."

11'inci şenliğe, eski olimpiyatların özlemi, yenilerin heyecanı ile katılıyor Gürcistan. Ödüller bir yana, yarışmacılar asıl, kurulacak dostluklara, yaşanacak ortaklıklara odaklanmış vaziyette.

Müzik öğretmeni Mzevinari Saldadze'nin yanında ise diğer şarkı yarışmacısı Gvantsa Geguşadze ile şiirden hazırlanan Mari Kuncikidze var. Öğrenciler heyecanlı, tabii hocaları da... Çünkü Nikoladze Lisesi'ndeki ilk yılında bu denli büyük bir rekabete hazırlanıyor. Mesleğinde 12 seneyi deviren Saldadze'nin okula gelmesi de hayli ilginç. Aslında bir arkadaşı gelecekmiş. Tiflis'te kalması gerekince ona söylemiş. "Hem 'memleketin, rahat edersin' dedi. 5 dakikada ortamı anlattı." Dinledikleriyle ikna olsa da, 'görmekte fayda var' diye düşünmüş. "Kalite beklediğim gibi çıktı. Temizlik ayrıca dikkatimi çekti. Sadece Türkleri çalıştırdıklarını zannediyordum. Meğer öyle değilmiş. Neticede anlaştık. Şimdi hedefimiz olimpiyat." Yoğunluk ve zorluk ise gözünü korkutmak bir yana azmi ve şevkini tetiklemiş. Hâsılı, ortama kısa sürede alışmış. Öyle ki vakti gelince çocuklarını burada okutma niyetinde.

Kızının öğretmeni bunları anlatırken, Marina Mindeli gülümsüyor. Gvantsa'yı, Nikoladze'ye göndermekten duyduğu memnuniyeti şöyle ifadede ediyor: "Kaydı arkadaşların tavsiyesi ile yaptım. Türkiye'yi kardeş ülke olarak görüyorum. Türk dili ve kültürünü öğrenmesini de istiyorum. Sonra lazım olacak. Yani İngilizce ve Rusça ayrı ama Türkçe başka." Evladının olimpiyat arzusunu da olumlu karşılamış, hatta sevinmiş. Çünkü isteği görmüş. Yoksa Gvantsa niçin banyoda ayna karşısında, Sıla'nın "Yoruldum" şarkısını söyleyip dursun?

Necip Fazıl Kısakürek'in "Canım İstanbul" ve Nurullah Genç'in "Hıçkırıklar" şiirini üç haftada ezberleyen Mari Kuncikidze'nin Türkçesi arkadaşlarına nazaran daha iyi. "Annem İstanbul'da çalışıyor. Bazen yanına gidiyorum. Tabii pratik oluyor." Alexandra'nın 2 kardeşi, Gvantsa'nın abisi Niko Nikoladze'de. Bu onlarla okul arasında ekstra bir bağ. Mari'ninse yakını yok. Lakin muhabbeti arkadaşlarından az değil. Bunu sadece sözleri değil, jest ve mimikleri de ortaya koyuyor

Provaları fazlasıyla sabote ettik, düşüncesiyle ayrılmak istediğimizde Vano geliyor, "Öğleden sonra bize misafirsiniz, yemeğimizi tatmadan Türkiye'ye dönmek yok."

'Dil'baz bir aile

Dede Vova Kharebava, anneanne Luiza Navmenko, anne Valentina Kharebava ve abla Nino Dvalishvili evin kapısında. Güler yüzle buyur edip salondaki mükellef sofraya alıyorlar. Masanın iki ucu mütebessim anneanne ile ciddi dedeye ayrılmış. Vano ile annesi misafirle karşı karşıya. Abla Nino ise mutfak-sofra bağlantısından sorumlu.

Söze Vano başlıyor: "Bizi kırmadınız, davetimizi kabul ettiniz ve evimize geldiniz, çok teşekkür ederiz." Sonra aile fertlerini tanıtıyor. Anneanne emekli anaokulu öğretmeni. Dede emekli memur. Abla öğrenciliğe devam ediyor. Anne eski lokanta işletmecisi, yeni asker. Daha doğrusu zoraki ordu mensubu. Bir arkadaşı orduya katılması için ona yardım etmesini ister. Teklifi geri çeviremeyen Valentina Hanım, yetkililerle görüşmeye gider. Ancak kayıt yapan memur isimleri karıştırınca aracı silah altına alınır. Birden üniformayı üzerinde bulunca ne yapacağını bilemez; durumu çaresiz kabullenir. Tabii bir süre sonra lokantaların işletmesinde sıkıntı çıkar. Dükkânlar kapanınca maddî sıkıntı kendini iyiden iyiye belli eder. Lokantalar da elden çıkıp maddi sıkıntı baş gösterince, çareyi yurtdışı görevde aramış. Böylece ilki 6 ikincisi 7 aylık zorunlu görevle evinden ve çocuklarından ayrı düşer. Bir süre sonra da hayatları normale döner.

Aile dil konusunda maharetli. Ana dili harici en az iki dil konuşuyorlar: Rusça ve İngilizce. Anneanne ise aslen Ukraynalı ve daha çok lisan biliyor. Rusça, Gürcüce, İngilizce konuşuyor ve şimdilerde Arapça çalışıyor. Eğitim konusunda da söz onda. Torunlarının Nikoladze'ye gitmesini o onaylamış. "Valentina bahsetti. Gittim, kontrol ettim ve beğendim. Ve kayıtları yaptık." Okul ve öğretmenlerle gönül köprüsünü inşa eden vaka ise, ilk Anneler Günü'nde gerçekleşmiş. Hocalar ellerinde çiçek eve gelir. Annelere, "Biz burada gurbetteyiz, analarımız uzakta, siz de bizim anamız sayılırsınız." deyince tabiri caizse film kopar. O gün bu gündür, karşılıklı sağlam bir muhabbet var.

Vano'nun olimpiyata gidişine gelince. Şarkı söyleme yeteneği küçük yaştan vardır. Okulda da fark edilince, öğretmenler konuyu açar. Aile hocalara fazlasıyla güvendiğinden teklifi kabul eder. Çalışmalar sonrası ülke finalinde heyecan doruktadır. O derece ki şarkıyı okurken hata yapar. Kaybettiğine hükmeder; ama yanılır. Adı birinci diye anons edilince hayalleriyle arasındaki engel kalkmıştır.

Olimpiyat atmosferi tek kelimeyle "muhteşem"dir. "Tabii çocuktum o vakit, hocalarımı biraz üzdüm galiba. Laf dinlemiyordum. Sonrakilere bu hususları da anlatıp tavsiyelerde bulunuyorum." Sonra Abla Nino'nun olimpiyat macerası gündeme geliyor. İlk, 9'uncuya şiirden hazırlanmış ancak ikinci olmuş. Birinci ise o yıl ülkeye altın madalya kazandıracak Leyla Kurbanova. 10'ncuya ise özel beceriden katılıp mansiyon almış.

Konu açılmışken Leyla ile devam edelim. Tiflis'te mukim aile aslen Azerî Türk'ü. Baba Yasin Bey Türk okullarından memnun. Kızını ilk oraya vermek istese de ilkokul yokluğu sebebiyle Gürcü mektebine vermiş. İkinci sene Özel Demirel Koleji'nde ilkokul açılınca kaydını almış.

7'nci sınıfta iken (2009) Türkçe öğretmeni, öğrencileri eve çaya davet eder. 6'ncı olimpiyatın görüntüleri izlenir. "Gürcü öğrenci vardı, şiirde. Güzel okumuştu ama elendi. Üzüldüm." Sonra o yılki etkinlikte Vano'yu izler. Akrabası Sevinç Kurbanova da kompozisyondan katılmıştır. İkisi de derece ile dönünce gitme arzusu artar ama isteği kimseyle paylaşmaz. 8'inciye başvurmaya karar verir ki vakit kaçmıştır. Hocaları şevkini görünce sürece dâhil ederler. Dil bilgisini seçer. Zorlanınca şiire yönelir. Can Yücel'in "Her şey sende gizli" eserini ezberler. Ayrıca Necip Fazıl'dan "Kaldırımlar" ve Erdem Beyazıt'tan "Telgrafın tellerini kurşunlamalı". Lakin olmaz. Çok üzülür. Öğretmeni, "Pes etme, seneye dene." diye yönlendirince 9'uncuya hazırlanır. Mehmet Akif Ersoy'dan "Koca Karı ile Ömer"i ezberler. Okunması 12 dakika sürdüğünden ülke finalinde seyirciyi tutmaktan korkar. Üstelik rakipleri Kutaisi ve Batum iddialıdır. Sunumlar biter, sıra sonuçlara gelir. 3'üncü ilan edilir adını duyamaz, 2'ncide de duyamaz. Çünkü birinci olmuştur. Sevincine 2 aylık stresli bir bekleyiş eklenir.

Tahminler tutmuyor!

Nihayet bütün prosedürler tamamlanır. Ekip Türkiye uçağına biner. Arkadaşı şarkı yarışmacısı Elene Okroshiashvili, tahminde bulunur, "İnanıyorum bu yıl kesin birimiz madalya alacak." Leyla, "Sen alacaksın." karşılığını verir. İkilinin öngörüsü tutmaz. Çünkü yalnız biri değil, ikisi de madalya kazanır. Leyla altın, Elene gümüş.

Finalde en büyük rakibi Azerbaycan'dır. Olimpiyata özel ezberledikleri iki şiir vardır, "Kubbeler" ve "Atîyi karanlık görmek". Leyla ilkini, rakibi de ikincisini ister. Olimpiyat komitesi ise tam tersine karar verir. Hazırlık süresince sürekli yanlış okur. Final günü de hayli tedirgindir. Ama korktuğu başına gelmez. İlk defa o gün eksiksiz tamamlar. Kurtuldum diyecekken, "Salona Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı geldi, tekrar sahneye çıkacaksın." denilir. Ve aynı stresi tekrar yaşar. Sonuçta altın madalya ile Tiflis'e gelir. "O günlerden geriye hoş anılar kaldı." Tekrar gitmek ister misiniz, sorusunu o ve akrabası Sevinç'e yöneltince, Leyla hemen cevaplıyor, "Kim istemez ki!"

Bunlar Gürcistan'a dair küçük notlar. Bütün bu coşkunun neticesi farklı dallarda 11'inci coşkuya katılacak 30 kişilik Gürcistan heyeti. Gvansa şarkı finalinde ikinci olmuştu. Yarışmalarda yok lakin şehir turnelerinde yer alacak. Öğretmenleri şarkıda ülkesini temsil edecek Alexandra'dan ümitli. Ruslan Gigaşvili ile Liana Nijaradze'nin kısa filmi de dikkat çekici. Bir çocuğun hayatını kurtarabilmek için denizde boğulduğu gün, hamile eşi doğum yapan gemi kaptanının hikâyesini anlatıyor. Leyla ise şehir programlarında sunucu. Ve tabii diğerleri...

Pin It
  • tarihinde hazırlandı.
Telif Hakkı © 2025 Fethullah Gülen Web Sitesi. Blue Dome Press. Bu sitedeki materyallerin her hakkı mahfuzdur.
fgulen.com, Fethullah Gülen Hocaefendi'nin resmî sitesidir.