Gönülleri yıkmayın
Fethullah Gülen Hocaefendi, "Beddua etti" şeklinde yayınlar üzerine "Görüyorum ki meseleyi çarpıtma hıyanetini irtikâb eden, kara ruhlu, kara düşünceli, kara kalemli bir sürü kara, kapkara insan var" dedi.
Bir şeye güvenerek Allah evlerimize ateş salsın dedim
Fethullah Gülen Hocaefendi, 'Yolsuzluk' başlıklı sohbetindeki sözlerini çarpıtan kara ruhlu kalemlerin bulunduğunu söyledi.
Fethullah Gülen Hocaefendi, "Beddua etti" şeklindeki yayınlar üzerine geçtiğimiz günlerde yaptığı 'yolsuzluk' isimli sohbetindeki ifadelerine açıklık getirdi. Hocaefendi'nin fgulen.com'da yayınlanan son sohbeti şöyle:
Seviyesiz bir iftira
Bir tavzihte daha bulunmak istiyorum. Siz şahitsiniz ben burada dedim ki: "Eğer birileri, biz de dâhiliz buna ve bize nisbet edilen insanlar da. Eğer onlar ve biz, bir yanlışlık yapıyorsak, Allah'ın ahkâmına, adalet-i Kur'aniye'ye, modern hukukun adalet sistemine göre topluma hıyanet sayılacak bir yanlışlık yapıyorsak şayet, Allah evlerimize ateş salsın, bizi yerin dibine batırsın. Bir şeye güvenerek böyle dedim.
İnanıyorum ki, sizin içinizde, şu farklı kategorilere rağmen, şu gayr-i mütecânis toplumun değişik kategorilerdeki farklı renk, desen, şekil ve şivelerine rağmen, böyle bir şeye sukût etmiş insan yoktur inşallah ve dolayısıyla da inşallah Allah onların evlerine ateş salmaz. Sonra da dedim: Hakka ve hakikate karşı saygısızlığı kim yapıyorsa, harâmîliği kim yapıyorsa, hırsızlığı kim yapıyorsa, milletimizin halâsı adına, arınması adına, aklanması adına, aklık peşinde koşanların aklanması adına, Allah onların evlerine ateş salsın. Ama görüyorum ki sadece bu son kısmı bir yönüyle İnternette tweetlerde, gazetelerde neşretmek suretiyle meseleyi çarpıtma hıyanetini irtikâb eden, kara ruhlu, kara düşünceli, kara vicdanlı, kara kalemli bir sürü kapkara insan var. Meseleler böyle çarpıtılınca, bir kesime de meseleler öyle gidiyor; toplumun değişik kesimleri birbirinden kopuyor ve uzaklaşıyor. Tavzihte bulunma lüzumunu hissettim; çünkü çirkin, densiz, seviyesiz bir iftira ve çarpıtmaydı.
Kimsenin hıyanet ve denâetini deşifre etme gibi bir vazifemiz yok. Fakat birileri onu yapmışsa, ele almışsa, üzerine yürümüşse, o da bizi aşan bir mevzu. Müdahale etme durumunda değiliz. Elli defa değiştirmeden sonra, operasyondan sonra, hâlâ birileri çıkıp böyle yapıyorsa deriz ki: "Ne yapalım değiştirdiniz, aynı adamlar aynı şeyleri yapıyorlar. Değiştiriyorsunuz yine aynı şeyleri yapıyorlar. Ne yapalım?"
Şahsi ayıpları setretmek
Şahısları söz konusu edemeyiz. Şahsî ayıpları setretmeyi vazife biliriz. Ve onunla Cenâb-ı Hakk'ın bize lütufta bulunacağına inanırız. Onu dinimiz adına bir sorumluluk biliyoruz, dinimiz adına önemli bir vazife biliyoruz. Ama birileri tarafından bazı şeyler deşifre edilmişse ve onu önleme bizim elimizden gelmiyorsa şayet, o mevzuda isnâdât karşısında herhalde tavzih adına, tashih adına bir şey söylemek... Kendini dine, imana, hizmete vakfetmiş bu insanların itibarı adına, onların karalanmaması adına onu da bir vecibe biliyoruz.
Aklanmak yenilenmektir
Ben kirli demiyorum, mâşerî vicdanın kirli diye kabul ettiği bazı durumlar olmuşsa, onlardan arınmanın yolu, kursaklardaki, kolonlardaki o şeyleri atmak suretiyle aklanmaktır. Aklanmak suretiyle itibarımız bir kere daha yenilemektir.
Cami pencerelerini in gibi görme seviyesizliğin ifadesi
Müslüman'a çete diyen, şebeke diyen, eşkıya diyen ve onları inlere sığınmış goriller gibi, maymunlar gibi gören... Bunlar partallaşmış düşüncelerin sözlere, ifadelere aksedişinden başka bir şey değildir ve bunlarla hiçbir eğri düzeltilemez. İnsanlığın beklediği o hakikatler hiçbir zaman bunlar sayesinde kazanılamaz. Emekler durur, insanlık ve sürekli beklediği ümitlerinin inkisarıyla bir kere daha asâ gibi bükülür iki büklüm olur. Bir kere daha inler, bir kere daha inkisar yaşar. Bir kere daha ateş böceklerini Sirüs yıldızı gibi alkışlamış olmanın aldanmışlığı içinde hicap duyar, başını önüne eğer, "Affet beni Allah'ım" der.
Duadan dûr etmeyeceğiz
Hakka, hakikate hizmet edenler, adanmışlar... Ömürlerini bazıları itibarıyla cami pencerelerinde -iffetlerine toz kondurmamak için- geçiren insanlar... O cami pencerelerini in şeklinde görme; iki metre genişliğindeki tahta kulübeleri in şeklinde görme, sırf halka el açmamak, dilenmemek, hak yememek için hayatlarını belli bir darlık içinde o darlığa mahkûm ederek geçirmek isteyen insanların o darlıklarını in gibi görme, esasen inin neden ibaret olduğunu bilmemenin ifadesidir. Böyle diyecekler ve sizi bu tür düşüncelerle mâşerî vicdanda belli şeylere mahkûm etmek isteyecekler ama bunların hepsi seviyesizliğin ifadesidir. Birine çete, birine eşkıya, birine indeki goril, maymun gibi bakarsanız, gönüller bu ölçüde yıkılırsa, bunlar bir yönüyle mantık ve maslahatın gereği iltizamlarını devam ettirseler bile kalben sizi duadan dûr ederler. Ama biz etmeyeceğiz, duadan dûr etmeyeceğiz.
Müslüman'a künde düşüncesi yok
Kimsenin bir Müslüman'a karşı çelmeye getirme, onu kündeye getirme gibi bir düşüncesi yok. Türkiye'de zirveyi tutmanın dışında, isterse Avrupa'da, Asya'da, Afrika'da da zirveyi tutsunlar. Liyakatleri varsa ve mâşerî vicdanın kabulüne mazhar iseler olsunlar. Allah payelerini artırsın, arş-ı kemalata yükseltsin onları.
Ömrüm sürgünde geçiyor
Bir insanın dünyaya en çok meyledeceği zaman, gençlik zamanıdır. Yirmi-yirmi beş yaşındayken o türlü şeyler ayağımın ucuna kadar geldiği halde ittim, bugünleri de görmeden ittim. Allah'a hamd ederim dünyaya karşı hiçbir talebim olmadı. Bir tane dikili taşım olsun, onu bile talep etmedim. Onun için ömrüm cami penceresinde, tahta kulübede, şimdi de sürgünde geçiyor. Kirasını vererek bir vakfın mekanının bir odasını kullanıyorum burada. Mâşerî vicdan da bunu böyle bilsin. Su-i zan edenler su-i zanlarından vazgeçsinler. Ben hakkımı helal ederim yerden göğe kadar. Fakat Allah hukukuna taalluk den meselelerde ahirette paçalarını kurtaramazlar, yakalarını kurtaramazlar.
Hiç kimseden hakkımız dışında talepte bulunmadık
Hiç kimseye karşı medyûniyetimiz yok, hiç kimseden hakkımızın dışında da bir talepte bulunmadık. Ancak din-iman hizmeti adına, mefkûre donanımı adına, gâye-i hayâli ikâme etme adına, insanlığın kalbde, gönülde, ruhta, sırda, histe, hafîde, ahfâda bir ba's u ba'de'l-mevt yaşaması adına verilen hizmeti dinamitlemeye karşı da, bunu tasvip etmemek, ama ama efendice, kimseyi kırmadan incitmeden... Bu da Hakk'ın hatırına bir vazifedir. Burada da dimdik durma bizim vazifemizdir. Misyonumuzun gereğidir.
Allah bizi de sizi de affetsin
Kimin inde olduğunu Allah görüyor. Fakat siz bu türlü şeyler karşısında, Kur'an'a gönül vermiş insanlar... Her kategoride, bir mefkurede, bir gaye-i hayalde, bir Kur'anî mantıkîlikte, bir Din-i Mübîn-i İslama ait mâkûliyette bir araya gelmiş insanlar. Bunlar bir şey yapıyorlardır ve bunlar bu yaptıkları şeylerden dolayı ta'n u teşnîye maruz kalabilirler. "İnlerdeki maymunlar, goriller, ayılar, sırtlanlar, yılanlar, çıyanlar" gibi. İn deyince onlar anlaşılır. Bu türlü töhmetler, ittihamlar karşısında kalabilirler. Fakat böylesine seviyesizliğe, böyle seviyesizce mukabelede bulunmamak lazım. "Allah bizi de sizi de affetsin, Allah kalplerimizi ıslah eylesin" demekle mukabelede bulunmak lazım.
- tarihinde hazırlandı.