'Biz senin göğsünü açıp genişletmedik mi?'

Biz senin göğsünü açıp genişletmedik mi?

Resûl-i Ekrem Efendimiz için göz aydınlığı ve gönül süruruna vesile idi İnşirah Sûresi. Zira o, vahyin kesildiği, ızdırabın hâkim olduğu bir anda nüzul edildi. Muhammed'ül Emin'e saygı duyan bütün toplum, İslam daveti başladıktan sonra birdenbire düşman kesilivermişti; akraba, dost, kabile, komşu... Mekke'de hiç kimse O'nun (sallallahu aleyhi ve sellem) söylediklerine kulak vermiyor, herkes O'na zorluk çıkarmak için elinden geleni yapıyordu. Efendimiz, putperestliğin en inatçı mukavemeti karşısında göğüs darlığı yaşıyor, taşıdığı yük altında ezilecek hale geliyor, fakat hepsine dayanıyordu. Gün geldi, Gönüller Sultanı'nın belini çatırdatan risalet ve tebliğ meşakkati, Allah'ın ihsanı ile hafifledi. Cenab-ı Hak, Habib'ini bu sûreyle teselli etti. Resûlü'nün dîk-i sadra (göğüs darlığı) maruz kaldığı bir dönemde Duhâ Sûresi'ni inzal buyurarak O'nun üzerinde pek çok nimeti olduğunu hatırlattı. Hemen akabinde indirdiği İnşirah Sûresi'yle de bu nimetlerin en önemlilerden birisi olan inşirah-ı sadr (göğüs genişlemesi) müjdesini verdi: "Biz, Senin sineni açıp ruhuna genişlik vermedik mi?" (İnşirah, 1)

Sonra "Senin belini çatırdatan o ağır yükünü üzerinden indirmedik mi?" (İnşirâh Sûresi, 2-3) buyurdu Allahu Teala. O'nun taşıdığı ağırlığın hafifleyeceğini müjdeledi adeta. Fethullah Gülen Hocaefendi'nin ifadesiyle ayette geçen 'vizr' ifadesini manevî bir sorumluluğun ağırlığı şeklinde anlamalıyız ki Resûl-i Ekrem Efendimiz için en önemli sermaye olan vahyin kesilmesi, göğüs darlığına sebep olabilecek bir husustu. İnsanlığa yol göstermenin sırtı çatır çatır çatlatan bir mesuliyeti de vardı. İşte bütün bunların sinesini daralttığı bir zamanda Allah, bu ayet-i kerimelerdeki temsilî ifadeyle, o ağır yükleri kaldırdığını beyan buyuruyor.

Akabindeki ayette "Senin şanını ve ününü yüceltmedik mi?" (İnşirâh, 4) ifadeleriyle nimetler silsilesi zikrediliyor. Nitekim Allah, Peygamber Efendimiz'i her hamlesiyle farklı bir lütuf ve ihsana mazhar kılıyor. İki Cihan Serveri de her bir nimet karşısında şükürle gerilip gürlüyor, hamd u sena duygularıyla dolup boşalıyor. Cenab-ı Hak da bu durum karşısında Efendimiz'e inşirah saçıyor. İnsanlığın İftihar Tablosu bu ferahlamayı, O'na (cc) ulaşma istikametinde değerlendiriyor. Böylece Efendimiz sûrenin sonunda ifade edildiği gibi içinde çağlayan inşirah sayesinde zorlukları kolaylıkla aşıyor. Bu hal, Peygamber Efendimiz'de yeni bir gayret ve heyecan uyandırıyor. O (sallallâhu aleyhi ve sellem) bu heyecanın hakkını vererek mükemmel bir kulluk ortaya koyuyor.

Hocaefendi, 'Kur'an'dan İdrake Yansıyanlar' adlı eserinde İnşirah Sûresi'ni "(O hâlde) bir işten boşalınca hemen (başka) bir işe koyul." (İnşirah, 7) ayeti üzerinden ele alıyor. Bu ayetin Müslüman'a önemli bir hareket felsefesi ve hayat düsturu sunduğunu dile getiriyor. Ona göre bir mümin için "Artık yapacak bir şey kalmadı; vazifem bitti." diye rahata kapılıp, olduğu yerde kalma söz konusu olamaz. Mümine yakışan bir hayırdan boşalınca ikinci hayra koşma, yorulma içinde dinlenme, dinlenmeyi bir başka yorulmanın mukaddimesi haline getirme, hayatında boşluk olmayan bir insan gibi yaşama.

İnşiraha mazhar olabiliriz

Nebiler Serveri (sallallâhu aleyhi ve sellem) kendi ufku seviyesinden yaşadığı bir sıkıntıdan sonra inşirah-ı sadra nail olmuştu. Bizler de maruz kaldığımız değişik sıkıntı, hafakan, kırgınlık hatta köpürme ve taşkınlıklarımızda bir kopukluk yaşayabiliriz. İç âlemimiz ışıksız, karanlık bir atmosfere bürünebilir. İşte böyle bir zamanda, Allah'ın yardımıyla hâlâ çizgimizi koruyabiliyor ve dönüp tekrar Cenâb-ı Hakk'a teveccühte bulunabiliyorsak, zılliyet planında biz de inşirah-ı sadra mazhar olabiliriz. Hocaefendi'nin beyanıyla Allah bizim sadrımıza da inşirah verir, kalbimizi açar, gönlümüzü coşturur ve bizi yeniden şahlandırır.

Hani, vasıta sahiplerinin kullandıkları benzini bitirip tükettikten sonra bir istasyona yanaşıp depolarını yeniden benzinle doldurdukları gibi, Cenâb-ı Hak da enerjileri bitip tükenen hakikat yolcularının vasıtalarını semavî bir enerji ile yeniden doldurur. Dolayısıyla rahatlıkla diyebiliriz ki, asliyet planında Efendiler Efendisi için söz konusu olan inşirah-ı sadr meselesi, zılliyet planında ümmet-i Muhammed için de her zaman söz konusu. Nitekim O (sallallâhu aleyhi ve sellem) hangi sofraya oturmuş, Allah'ın hangi nimetlerinden istifade etmişse, gözü o sofrada olan peyrevlerini (izinde giden) de o nimetlerden mahrum bırakmamış, onlar için de kapıyı ardına kadar açık bırakmıştır.

Kaynakça: Fethullah Gülen, Kırık Testi, İnşirah Sağanağı Karşısında Şükür Çağlayanı.

Pin It
  • tarihinde hazırlandı.
Telif Hakkı © 2025 Fethullah Gülen Web Sitesi. Blue Dome Press. Bu sitedeki materyallerin her hakkı mahfuzdur.
fgulen.com, Fethullah Gülen Hocaefendi'nin resmî sitesidir.