Atabeyli kahraman Tahiri
Bu vatanda öz bir vatandaş olmakla, huzurunuzda hakikatten ayrılmayarak derim ki: Bu eserlerle ahlâkımızı dinen terbiye edip yükselten ve kendisine 'müceddid' dediğimiz halde bizi reddedip kıran ve büyük bir hürmetle üstad kabul ettiğimiz Said Nursî'nin senelerden beri talebesiyim. Kendisinde ve eserlerinde ve talebelerinde, hükûmetin emniyetini ihlâle teşebbüs edecek hiçbir fiil olmadığına yakînen ve kat'iyyen şahidim." Nur kahramanlarından Tahiri Mutlu, Şualar'da da yer alan Afyon Ağır Ceza Mahkemesi'nde davasını bu sözlerle savunur. O, Üstad'ın sıklıkla söylediği gibi 'kahraman'dır. Bu büyük ruhlu insan, 1900 senesinde, Isparta'nın Atabey kazasında dünyaya gelir. Dini bütün bir ailede büyüyen Mutlu, yıllarını askerlik çağına kadar memleketinde geçirir. Askerlik çağı geldiğinde Millî Mücadele yıllarıdır. Ve Tahiri abi de vatan savunmasına katılır. 1920 tarihinden itibaren 4 yıl demiryollarında askerlik yapar. Tahiri abiye Kurtuluş Savaşı sonrası gazilik unvanı ve madalyası verilir. Bir de gazilik maaşı bağlanır. Ancak o bu parayı almayı, tıpkı Mehmet Akif gibi reddeder.
Isparta, 1926 senesinde Said Nursî'nin buraya ayak basmasıyla Nur'un başşehirlerinden olur. Atabey'i de Nur kokusu sarmaya başlamıştır. Tahiri abi, 31 yaşında akrabalarının tavassutu ile Risale-i Nur'larla tanışır. Üstad'ın çekim alanına girer ve Hafız Zühdü'nün oğlu Eşref ile birlikte Barla'ya gider. Bu ziyaret, hayatının dönüm noktasıdır. O artık Üstad'ının hizmetçisi ve Nur yolunun yolcusudur.
'Atabey, Nurs karyem hükmüne geçti'
1942 yılında Ayetül Kübra'nın basılması için İstanbul'a gelir ve burada 45 gün kalır, Bozkurt matbaasında Risale'yi bastırtır. Bu arada sık sık Sahaflar'a gidip, Üstad'ın kitaplarını sorar. Bu gel gitler sırasında, İşaratül İ'caz, Hakikat Çekirdekleri ve Lemaat'ı alır. İstanbul'da vazifesini tamamlayan Tahiri abi, vapurla İnebolu'ya oradan da Kastamonu'ya geçer. Üstad, bu tarihlerde Kastamonu'da bulunuyordur. Görüşme sırasında bastırdığı kitabı ve sahaflarda bulduğu diğer eserleri Üstad'a takdim eder. Bediüzzaman, özellikle Lemaat'ı görünce çok sevinir. Tahiri Mutlu da diğer abiler gibi takibattan nasibini alır. 1943'te Denizli'de, 1948'de Afyon hapishanelerinde yatar. Tahiri abinin mahpusluk günleri buralarla sınırlı kalmaz. 1958'de Ankara'da, 1960'ta Isparta'da da Risale-i Nur şakirdi olduğu için hapishaneye girer.
Tahiri Mutlu, 1953 senesinde Üstad ile birlikte Barla'ya gider, yanlarında Zübeyir Gündüzalp de vardır. Buradaki iman hizmetleri ile meşgul olur, hayatını Risalelere vakfeder. Said Nursî'nin nazarında onun değeri bir başkadır. Hatıralarda kaydedildiğine göre, Üstad, talebelerine kızdığı sırada, odaya giren Tahiri abiyi görünce hemen yumuşarmış. Öyle ki Üstad, "Merhum Lütfi'nin ehemmiyetli vârislerinden Abdullah Çavuş, Kahraman Tahiri ile Atabey'i, Nurs karyem hükmüne getirmişler." demiştir. Ömrünü Nur hizmetine adayan Tahiri abi 3 Nisan 1977'de Hakk'ın rahmetine kavuşur. Ve vasiyeti gereği Eyüp Sultan Kabristanı'na defnedilir.
M. Fethullah Gülen Hocaefendi, Tahiri Mutlu ile ilgili şunları söyler: "Eserler ilk defa baskıya gireceği dönemde Üstad, sağa-sola hem de 50-100 lira gibi küçük bir para bulmak için adam gönderiyor. Tahiri Mutlu -makamı cennet olsun- bunu duyuyor ve koşa koşa köyüne gidiyor. Köy meydanında bütün mülkünün satılık olduğunu ilan ediyor, arazisinin bir kısmını haraç-mezat satıyor. Satıyor ve parayı sevine sevine hemen getirip Üstad'ına teslim ediyor. Sadece o mu? Elbette hayır. Hulusi Efendi, Hüsrev Efendi, Mustafa Gül ve diğerleri hep aynı duygu ve düşünceyi paylaşırlar. Demek ki onlar, öyle samimi ve öyle bir safvet içinde idiler ki, bunu hayatlarının gayesi biliyor ve o uğurda hırz-ı can ediyorlardı. Gün geliyor bu safvet, onları ilklerle buluşturuyor. Biri, gecenin geç saatlerinde teksir makinesinin kolunu çevirirken, 'Hasbî Rabbî cellallah, mâfî kalbî gayrullah, Nur Muhammed sallâllah.' diyor. Tam o esnada birden kapı açılıyor ve içeriye Raşit Halifeler giriyor, 'Devam edin, bizler sizinle beraberiz.' diyorlar. Evet, onlar çok gerilerde durdular, çok küçük göründüler, hep mahviyet içinde oldular. El-âlem de yalnızca o görünüşe ve o duruşa baktı, onları sadece zahire göre değerlendirdi. Onların her birisi ihtimal bir kutbiyeti, bir gavsiyeti temsil ediyorlardı ama nâdanlar bunu anlayamadılar."
'Has, hâlis Nur naşiri'
Tahiri Mutlu abinin ismi Risale-i Nurlar'da şöyle geçiyor:
"Çok tecrübelerle ve bilhassa bu sıkı ve sıkıntılı hapiste kat'î kanaatim gelmiş ki: Risale-i Nur ile kıraeten ve kitabeten iştigal, sıkıntıyı çok hafifleştirir, ferah verir. Meşgul olmadığım zaman o musibet tezauf edip lüzumsuz şeylerle beni müteessir eder. Bazı esbaba binaen, ben en ziyade Hüsrev'i ve Hâfız Ali, Tahirî'yi (R.H.) sıkıntıda tahmin ettiğim halde, en ziyade temkin ve teslim ve rahat-ı kalb, onlarda ve beraberlerinde bulunanlarda görüyordum. 'Acaba neden?' der idim. Şimdi anladım ki; onlar hakikî vazifelerini yapıyorlar, malayani şeylerle iştigal etmediklerinden ve kaza ve kaderin vazifelerine karışmadıklarından ve enaniyetten gelen hodfüruşluk ve tenkid ve telaş etmediklerinden, temkinleriyle ve metanet ve itminan-ı kalbleriyle Risale-i Nur Şakirdlerinin yüzlerini ak ettiler, zındıkaya karşı Risale-i Nur'un manevî kuvvetini gösterdiler. Cenab-ı Hak, onlardaki nihayet tevazu ve mahviyette tam izzet ve kahramanlık seciyesini umum kardeşlerimize teşmil ettirsin, âmîn!" (Şualar)
"Bir küçük medrese-i Nuriyeyi kendi hanesinde tesis edip kahraman Tahirî gibi bir has, hâlis Nur naşirini daire-i Nuriyeye veren Tahirî'nin merhum pederinin vefatını, hem onun akrabasını, hem Isparta'yı, hem Nur dairesini ta'ziye ediyorum. Cenab-ı Hak Nur'un hurufları adedince ruhuna rahmet eylesin, âmîn." (Emirdağ Lahikası)
"Hakikaten Hüsrev'in infikâki beni çok müteessir etmişti. Fakat Tahirî, o parlak kalemiyle benim o teessüratımı izale eyledi. O bütün efrad-ı ailesiyle, peder ve vâlidesiyle Risale-i Nur'un has talebeleri içinde her vakit hissedar olacaklardır." (Kastamonu Lahikası)
"Ve bilhassa çok ehemmiyetli kardeşimiz kahraman Tahirî'nin parlak ve muvaffakıyetli ve tevafuklu kalemi, kerametkârane fütuhat yapıyor. Ve onun iki masumeleri ve masumların ve ümmi ihtiyarların rengârenk, çeşit çeşit meziyetlerini gösteren yazıları, bizleri teshir ediyor, herkesi şevkle okumağa sevk ediyor. Cenab-ı Hak sizlerden ebeden razı olsun ve sizi muvaffak etsin, âmîn." (Kastamonu Lahikası)
- tarihinde hazırlandı.