Hazreti Yunus balığın karnında bile bunalmamıştı
Hazreti Yunus’un Kur’an-ı Kerim’de zikredilen kıssası, günümüz insanına büyük dersler veriyor. Yunus Aleyhisselâm, kat kat karanlıklar içinde kalmasına rağmen bir an olsun ümidini yitirmemiş, Allah’a tevekkülden ayrılmamıştı.
Kur’an-ı Kerim, kelâm sıfatından geldiği için, içinde barındırdığı her bir sûrenin, her bir hadisenin, kıyamete kadar gelecek tüm insanlara ve yaşadıkları zaman dilimlerine bakan yönleri vardır. İnzal edilen Kur’an, inzal edense sınırsız ve benzersiz olan Hazreti Kelim ise onun zaman üstü olması, onu okuduğumuzda hayatımıza bakan yönlerine tevafuk etmesi pek latif bir şey değil midir? Mesela, Yunus sûre-i celilesinin “İyi bilesiniz ki Allah’ın velîlerine korku yoktur, onlar üzüntüye de uğramazlar.” mealindeki 62. ayetinin, (Allahu a’lem) yine Hazreti Yunus Aleyhisselam’ın başından geçen anlam yüklü hadisenin, bugünün hizmet ehline yol gösterecek yönleri olsa gerek. Zaman zaman tevhide, dinî ve millî değerlere hizmete koşturanların, başlarına gelen/gelecek dışı sevimsiz, içi ise hikmet yüklü olumsuz hadiseler karşısında çaresiz kalacağı anlar olacaktır. Karanlık bir gecede, karanlık bir denizde, karanlık bir balığın karnında kalan Yunus Aleyhisselam gibi...
Dıştan, gönül dostlarını sosyal, yazılı ve görüntülü medya aracılığıyla iftira karanlıkları kaplayacak, içtense dost diye görünenlerin vefasızlık karanlığı yayılacak. Kısacası her yeri zifiri karanlıklar boğacak. Ancak hak yolcuları her zaman olduğu gibi, burada da teslimiyetlerini ortaya koyup, “İyi bilesiniz ki Allah’ın velîlerine korku yoktur, onlar üzüntüye de uğramazlar.” ayetinin ışığı ile itminana, nura gark olacaklar. Tıpkı Peygamber Efendimiz’in (aleyhissalatü vesselam) karanlık mağarada (ki orayı zaten Allah nuruyla aydınlatmıştı) Hazreti Ebu Bekir’e (radiyallahu anh) “Tasalanma, Allah bizimle.” dediği gibi.
Ne bir hüzün, ne bir korku...
Aslında Hazreti Yunus, balığın karnındayken ne bir hüzün ne de bir ‘korku karanlığı’na düşmüştü. Düşmek bir yana, doğrudan Cenab-ı Hakk’a peygamberane bir yakarışla şöyle bir münacatta bulunmuştu: “Karanlıklar içinde niyaz etti: Senden başka ilâh yoktur. Seni her türlü noksandan tenzih ederim. Gerçekten ben kendine zulmedenlerden oldum.” (Enbiyâ, 87).
Yunus Aleyhisselam, umutsuzluğa da düşmemişti. Kur’an’ın bize bildirmesiyle, kendinden asırlar sonra gelen müminlere; (1. Lema’da anlatıldığı üzere) tevhid, sebepler üstü bir yakarış; Allah’tan gayri hiçbir şeyden ‘korkma’ma, üzüntüye düşmeme; nefsin en karanlık anlarında bile Hazreti Nur’a teslim olma gibi dersleri vermişti. Yunus sûre-i celilesinin 62. ayetinde geçen ‘korku (havf) ve hüzün (hazan)’ mefhumlarına ne kadar derinlemesine inilse yeridir. Zaten bu iki kelime ya da insana derc edilen bu iki duygu, tasavvuf ilminin de üzerinde durduğu en önemli konular arasında yer almıştır. (Hazan ve havf kelimelerinin tasavvufi tafsilatına, Fethullah Gülen Hocaefendi’nin Kalbin Zümrüt Tepeleri 1 adlı eserinden göz atılabilir.)
Hakk’a yakınlık mı istiyorsun?
Ayette geçen hüzün ve korku sıfatları, inanan biri için adeta, Cenab-ı Hakk’a yakınlık kazanmada en önemli vasıflar olarak zikrediliyor. Yani, (ister objektif isterse subjektif manada) veli mi olmak istiyorsun? O halde sendeki hüzün ve korku, Allah’tan gayrısına olmayacak. Eşya ve hadiseler, nefis ve şeytan seni korkuya ve hüzne sevk etmeyecek. Bu iki duyguyu doğrudan sahibine hasredeceksin. Tıpkı, Yunus Aleyhisselam’ın karanlık gecede, denizde, balığın midesinde yaptığı gibi... Tıpkı, yukarıda da bahsettiğimiz, Peygamber Efendimiz’in (aleyhissalatü vesselam) karanlık mağarada Hazreti Ebu Bekir’e (radıyallahu anh) “Tasalanma, Allah bizimle.” dediği gibi!..
Ayette ‘veli’ yerine ‘evliya’ tabirinin geçmesi de oldukça manidar ve düşündürücü. Bilindiği üzere evliya, velinin çoğuludur. Allahu a’lem evliya kelimesi ile, başta Hakk ve hakikate, Kur’an’a ve imana hizmet eden, böylelikle bir şahs-ı manevî oluşturan veliler topluluğuna, kıyamete kadar gelecek tüm Hakk dostlarına da işaret olabilir. Ayrıca bu kelime, yine din ve diyanete, insan haklarına, demokrasiye hizmet etmek için bir araya gelmiş cemaat fertlerinin her birinin gönüllerine ışık serpmekte, onları tasa ve hüzün girdaplarından kurtarmaktadır. Biz yine de ‘İşin doğrusunu Allah (cc) bilir’ diyelim.
- tarihinde hazırlandı.