Hocaefendi’den önemli açıklamalar
Fethullah Gülen Hocaefendi, ‘fgulen.com’da yayınlanan son sohbetinde gündemi değerlendirdi.
‘Her Zaman Sulh Yolunda’ başlıklı görüntülü kayıtta Hocaefendi, Kur’an etrafında bir araya gelmiş fedakâr insanlara ‘örgüt’ denilmesini ‘haince’ ifadesiyle eleştirdi. “Bu camiaya ‘örgüt’ derseniz dinimize çok hizmet etmiş Alvar İmamı’nın düşünce dünyası etrafında kümelenmiş insanlara, Aziz Mahmud Hüdaî Hazretleri’nin çizgisinde çalışanlara -binlerce ruhumuz onlara kurban olsun-, pırıl pırıl insanlardan oluşan Menzil Cemaati’ne, yalancı şafağın bile atmadığı dönemde yüzlerce Kur’an kursu açan Süleyman Efendi Hazretleri’nin etrafında kümelenenlere, dahası Milli Görüş’e de ‘örgüt’ deme zorunda kalırsınız.” dedi. Hocaefendi, “Yapılan şey makul ve gelecek adına önemliyse, kararlı ve dik durmak lazım. Kimsenin, devletiyle ve iktidarıyla savaşma niyeti yoktur. Öyle göstermek isteyenler fitneciler ve fesatçılardır.” diye konuştu. Bir cephenin, ‘Barış sürecine katkıda bulunulmadı’ dediğini anlatan Hocaefendi, “Vallahi, billahi, tallahi bulunuldu.” ifadelerini kullandı.
Fethullah Gülen Hocaefendi, haftalık sohbetlerinin yayınlandığı internet sitesi ‘fgulen.com’da gündemdeki konulara ilişkin önemli değerlendirmelerde bulundu. Dün yayınlanan sohbette, güncel meselelerden imanî hakikatlere kadar birçok konuda nasihat yer aldı. ‘Her Zaman Sulh Yolunda’ başlığını taşıyan görüntülü kayıtta Hocaefendi, dinî gruplara yönelik dile getirilen ‘örgüt’ yakıştırmalarını eleştirdi. Kur’an etrafında bir araya gelmiş fedakâr insanlara ‘örgüt’ denilmesini kabul edilemez bulan Hocaefendi, “Müslümanların bunu yapacaklarını zannetmiyorum. ‘İhtimal ki birileri, birilerinin adını kullanmak suretiyle bunu yayıyorlar!’ diyerek bir kere daha meseleyi hüsn-ü zannıma bağlıyorum. Örgüt diyenlerin sözlerine müsaadenizle ‘haince’ diyeceğim.” ifadelerini kullandı. Asıl örgütün, uzun yıllar Anadolu insanına çile çektiren gruplar olduğuna dikkat çekti: “Esasen resmî örgütler var. 30-40 senedir Kürt’üyle, Türk’üyle, Laz’ıyla, Çerkez’iyle, Zaza’sıyla bir bütün oluşturan Anadolu insanının başına bela olmuş, dış mihraklı bir kısım fitne ve fesat ocakları. Asıl örgüt, onlar.” diye konuştu. Gülen Hocaefendi, sohbetin devamında ‘barış sürecinden’ MGK kararlarına kadar birçok konuda çarpıcı açıklamalar yaptı. İşte Hocaefendi’nin İslam tarihinden örnekler vererek anlattığı sohbetinden satır başları:
Menzil cemaati, milli görüş örgüt mü?: Bu camiaya ‘örgüt’ derseniz -hâşâ ben o terbiyesizlikte bulunamam- şimdiye kadar dinimize, diyanetimize kalbî ve ruhî hayatımız adına çok hizmet etmiş Alvar İmamı’nın düşünce dünyası etrafında kümelenmiş insanlara da ‘örgüt’ deme terbiyesizliğini sergilemiş olursunuz. Üftade Hazretleri’ne dayanan, Aziz Mahmud Hüdaî Hazretleri gibi milletimizin kalbî ve ruhî hayatına çok önemli hizmetler vermiş bir insanın çizgisinde çalışanlara da -binlerce ruhumuz onlara kurban olsun- ‘örgüt’ deme mecburiyetinde kalırsınız. Muhammed Raşid Efendi Hazretleri gibi büyük bir zata bağlanmış olan pırıl pırıl insanlardan oluşan Menzil Cemaati’ne de, Türkiye’de yalancı şafağın bile atmadığı dönemde yüzlerce Kur’an kursu açan Süleyman Efendi Hazretleri’nin etrafında kümelenenlere de ‘örgüt’ deme mecburiyetinde kalırsınız. Dahası, Milli Görüş’e de bir ‘örgüt’ deme zorunda kalırsınız. ‘Okul, kültür lokali, okuma salonu gibi yerler açıp fakir insanlara bedava ders vermek hayırlı bir hizmettir’ diyen bir camiayı örgütle telif etmek mümkün değildir.
Kimsenin devletiyle savaşma niyeti yoktur: Bir lokma yemeği yutmadan evvel çiğnemek ne ise konuşmadan evvel düşünmek de odur. Keşke muhataplarım mü’min olmasaydı, daha rahat olurdum. Bir mü’min öyle lambur lumbur konuşmamalı. Ağzından çıkan şey, mü’mince olmalı, yere düştüğü zaman da tertemiz vicdanlar tarafından kabul kapıları ona açılmalı. ‘Yahu ne iyi ettin de bizim eksiğimizi, gediğimizi, yanlışımızı söyledin!’ dedirtmeli. Yapılan şey bir makuliyete, mantıkiyete bağlanıyor ve geleceğimiz adına önem arz ediyorsa, Türkiye’nin itibarı ve ikbal yıldızımızın parlaması adına bir şey ifade ediyorsa, bence o mevzuda da kararlı ve dik durmak lazım. Kimsenin kendi devletiyle ve başındaki iktidarıyla savaşma gibi bir niyeti yoktur. Bunu öyle göstermek isteyenler -zannediyorum- ortada söz getirip götüren fitneciler ve fesatçılardır. Cenâb-ı Hak ıslah eylesin.
Süreci baltalıyoruz gibi göstermek isteyenler var
“Hazreti Bediüzzaman ta Meşrutiyet yıllarında, bundan yüz küsur sene evvel Medresetü’z-Zehra adıyla Van’da bir üniversite kurulmasını teklif etmişti. Orada Arapçanın farz, Türkçenin vacip ve Kürtçenin caiz kabul edilerek hepsinin beraberce okutulması gerektiğini söylemişti. Biz düne kadar bunu telaffuz edemedik. Yine sizin gibi bu kervana gönül vermiş arkadaşlar, televizyonları, radyoları, lisan kursları ve üniversiteleriyle bu meseleye ‘evet’ dediler. Bir cephe buna karşı, ‘Barış sürecine katkıda bulunulmadı’ diyor. Hayır, vallahi bulunuldu billahi, tallahi bulunuldu. Hem de herkesten evvel bulunuldu. Bir kesim ‘bulunulmadı’ demek suretiyle esasen ‘süreci baltalıyorlar’ gibi göstermek istedi. Bir kesim, barışı istemediği için ‘Dershaneler kapatılsın, biz de kendimize göre orada yurtlar, evler, pansiyonlar açalım, bölünmeyi hızlandıralım’ mülahazasıyla hareket etti. Gelecek nesiller ve tarih, yapılan yanlışlıkları lanetle yâd edecek, ‘Bir boşluk meydana getirdiniz, yazıklar olsun size!’ diyecek.”
Hudeybiye teşbihi MGK imzalarını mazur görmeydi
“Efendimiz (sas), Hudeybiye’de çok ciddi bir problemle karşı karşıya kaldı. Ancak dehalar üstü fetanetiyle kendi aleyhinde gibi görünen bir tavır ortaya koydu. Kimseyi incitmeden meseleyi aştı. İşte Efendimiz’in hepimize örnek olması gereken o ferasetine dikkat çekmek için Hudeybiye teşbihini arz etmeye çalıştım. Bir başka Hudeybiye teşbihi 2004’teki MGK kararıyla alakalıydı. Benzetme yaparken, o arkadaşların askerlerle ve o günkü idareyle beraber imza atmalarını, şartlar gereği olarak ele aldım. Hem de şu cümleyle dedim: ‘Bazen geriye bir adım atmak, ileriye on adım atma değerindedir.’ Mesele siyakı ve sibakıyla ele alındığında görülecektir ki imza atan arkadaşları korumaya, mazur görmeye matuf bir ifade tarzıydı o. Evet, ‘Kolum, kanadım kırıldı!’ da dedim. Bunu da başka türlü anladılar. Hudeybiye örneğinde, MGK’da imza atanları, ‘müşrik’ olarak anlamak mümkün mü? Takdir edileceği yerde, yine bir kısım kara ruhlu insanlar, toplumun değişik kesimlerini vuruşturma gibi bir gayretkeşlik içindeler.”
Sulh, elbette hayırdır
“Sulh-ı hayr’ Kur’an’ın ifadesi. Karı-koca arasındaki bozuşmaya karşı arayı bulma mevzuunda Nisa Suresi 128. ayette ‘Sulh hayırdır’ deniliyor. Çünkü toplum yapısında aile molekül maiyetindedir. Bu molekül ne kadar sağlamsa toplum da o ölçüde sağlam olur. Çünkü eczası günahlardan mürekkep bir toplum günah yığınıdır. Eczası sevaplardan mürekkep toplum da sevap toplumudur. ‘Yığın’ demiyorum ona. Buna bağlı olarak insanlar birbirleri ile huzursuzluğa düşebilir. Hakem tayin edin, sulh sağlansın.”
- tarihinde hazırlandı.