Yaşadıkları ne hayal ne rüya...

Harun Tokak imzalı Önden Giden Atlılar, sevgi, sabır, cesaret, vefa ve öğretme aşkıyla dünyanın dört bir yanına dağılmış gönüllülerin destansı hikâyelerini bir araya getiriyor. Kitapta anlatılanlar bütünüyle gerçek; ama gerçek olamayacak kadar da hayal ve rüya karışımından damıtılmış gibi...

"Gerçek bir hikâyeden alınmıştır." Bazı filmler başlarken böyle bir ibare karşılar izleyenleri. Bu, biraz sonra görülecek birçok sahneye dikkati çekme ve insanların "...böyle şeyler de oluyor muymuş hayatta?" sorusuyla baş başa kalınca, yapılan işin gerçeklik boyutuna sarılmalarına katkı yapma niyeti taşımaktadır. Böylelikle film, henüz başlangıçta izleyenlere yaşanmışlık gözlüklerini dağıtmıştır.

Önden Giden Atlılar da içerdiği hikâyelerle böyle bir erken uyarıyı hak ediyor. Zira bütün anlatılanlar gerçek; ama gerçek olamayacak kadar da hayal ve rüya karışımından damıtılmış gibi... Yine bazı filmlerde gördüğümüz, her imdat diyene koşan kahramanlar misali "süper" işlerin altına imza atan insanların hayatları yer alıyor kitapta.

'Beni bu topraklara gömün'

Kitaba da adını veren ilk hikâye, bu seferberliğin ilk temsilcilerinden birini ağırlıyor. Memleketinden, sevdiklerinden binlerce kilometre uzağa, Moğolistan'a hicret eden, gözden ve gönülden ırak bu diyara eğitimin ışığını taşımaya niyetlenmiş bir simayı görünür kılıyor. Âdem Tatlı, büyük imkânsızlıklar içinde bu mahrumiyet bölgesine okul açmak, bozkırın tam ortasında kurulacak rengârenk bir bahçeden taptaze güller devşirmek için düşmüş yollara. Kendisiyle beraber gelen arkadaşlarıyla bir inşaat işçisi gibi çalışmış, okul açıldıktan sonra da maddi açıdan oldukça sıkıntılı günler geçirmiş. Ama çekip gitmeyi asla düşünmemiş; "...dönmeye değil, ölmeye geldik." demiş kendisine ne zaman Türkiye'ye döneceği sorulduğunda. Geçirdiği bir trafik kazasında ağır yaralı bir halde, "Beni bu topraklara gömün." vasiyetinde bulunmuş, vefatından sonra da o topraklardan ayrılmamış.

Başka bir eğitim gönüllüsü de Orta Asya'nın steplerinde boy gösteriyor. Bu seferberliğe geç dâhil olmuş, bu yüzden hiç durmadan dört bir yana el uzatmanın telaşını yaşıyor. Yaşlı; kalbi ve tansiyonu var. Bunlara aldırmadan yeni açılacak okulların şantiyelerinde ihtiyaçlarla meşgul oluyor, öğrencilerle aynı ortamlarda bulunmaya özen gösteriyor. Sürekli olarak bu topraklara gelmekte geç kalındığından, yapılacak birçok işin olduğundan bahsediyor. En son Tacikistan'daki iç savaş yıllarında okul açmak derdi ile koşuştururken görülüyor. Bazı engelleri ortadan kaldıramamanın ızdırabını hazmedemeyen kalbi bu yüksek tempoya daha fazla dayanamıyor.

Başka bir hikâye de vefanın ve vedanın acı yüzüyle karşılıyor bizi. Afrika'ya, insanların derileri gibi bahtlarının da kara olduğu bu kıtaya gitmek üzere havaalanında görüyoruz bir kahramanı. Uğurlamaya gelen eşi ve evlatlarıyla hasret gideriyor. Bu ana kadar kendini tutan İbrahim öğretmen, küçük kızının bacağına sarılıp gitmemesini istediğinde metanetini kaybediyor. Ama biliyor gitmek zorunda olduğunu... Kongo'daki ilk zamanlarında beyaz insanlara gösterilen haklı tepkiye maruz kalıyor o da. Yaklaşan Kurban Bayramı'nı önyargıları yıkmak için bir fırsat olarak görüyor. Kurban etlerini buradaki yoksul insanlarla paylaşmak beyazların yapacağı bir iş değil ama İbrahim öğretmenin rüyası gerçek oluyor.

Bir hikâye de bu topraklardan... Muş'ta yeni bir yurt açmak için kar kış demeden yollara düşenler var bu kez satırlarda. Onların doğunun sert ikliminde, her yanı kaplayan karlar üstünde bir umut ışığı gibi kardelenler bitirme sevdasının çırpınışları okunuyor. Terörün bir tipi gibi taze fidanları kırdığı bir devirde açılan yurt çölde bir vaha gibi hayat aşılıyor çevresine. Bunu görenler, dört bir yandan çocuklarını getiriyor; onlardan biri de poşulu bir amca... Çocuğunun elinden tutmuş ve onu bu yurda yerleştirmek için kış kıyamet demeden gelmiş. "Al oğlumu, yatak da istemez, ranza da!" diyor Müdür Mustafa Bey'e. Kapasitenin azlığı yüzünden kaydedilemeyen çocuğunun akıbetini bir zaman sonra yurda tekrar gelen poşulu amcadan dinliyoruz: "Bu yurda kabul etmediğin oğlumu, teröristler dağa alıp götürdü."

En güzel niyetlerle yola çıkıp sevgi, sabır, cesaret, vefa, öğretme aşkı dolu gönülleriyle her yandım diyene su taşıyan ve dünyanın dört bir yanına dağılmış sakaların seferberliğinin destansı hikâyesi olarak okunabilir Önden Giden Atlılar.

Harun Tokak'ın "Önden Giden Atlılar" kitabını satın almak için tıklayın.

Pin It
  • tarihinde hazırlandı.
Telif Hakkı © 2025 Fethullah Gülen Web Sitesi. Blue Dome Press. Bu sitedeki materyallerin her hakkı mahfuzdur.
fgulen.com, Fethullah Gülen Hocaefendi'nin resmî sitesidir.