Meydanlardaki hakaretler, bütün âlimlere yapılmış saygısızlık

Meydanlardaki hakaretler, bütün âlimlere yapılmış saygısızlık

‘Sîyasetin Dilindeki Din’ çalıştayının sonuç bildirgesi, ilahiyat camiasındaki önemli isimler ve aydınların katılımıyla açıklandı. Son dönemlerde siyasetteki üslubun toplumda büyük bir tahribata neden olduğu belirtilen açıklamada, meydanlardaki hakaretlerin de bütün âlimlere yapılmış saygısızlık olduğu belirtildi.

Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı (GYV) ‘Siyasetin Dilindeki Din’ çalıştayının sonuç bildirgesini düzenlediği basın toplantısıyla kamuoyuna açıkladı. Yolsuzluk operasyonundan sonra Hizmet Hareketi’ne ve Fethullah Gülen Hocaefendi’ye yöneltilen iftiralara cevap verilen bildirgeyi Sakarya Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ayhan Tekineş okudu. Yalan, iftira ve karalamanın dinde haram olmasına rağmen pervasızca kullanılmasını tasvip etmediklerini söyleyen Tekineş, bu üslubun Müslümanlar arasında telafisi mümkün olmayan yaralar açacağına vurgu yaptı.

İlahiyat camiası. toplumsal ihtilafı tetikleyen siyasi beyanlar ile dinî kavramların içinin boşaltılması ve İslamî pratiklerin değersizleştirilmesi üzerine manifesto niteliğinde bir açıklama yaptı. İslam geleneğine sadakatle bağlı bir alimin “yalancı peygamber”, “sahte veli”, “haşhaşi”, “hain”, “terörist” gibi iftira ve  yakıştırmalarla karalanarak itibarsızlaştırılmaya çalışılmasının din, ahlak ve vicdan ilkeleriyle bağdaştırılamayacağına dikkat çekilen açıklamada, bu hakaretlerin bütün alimlere yapılmış saygısızlık olduğuna vurgu yapıldı. Bildirgede özetle şu tespit ve uyarılara yer verildi:

1- İslam, her şeye bir meşruiyet ölçüsü getirmiştir. Her söz ve eylemin meşru bir sınırı vardır. Mesela ‘müstehcen söz’e getirilen yasak, bir âdâb-ı muaşeret sınırı sayılırken, açık küfür ve küfrü çağrıştıran söz ise İslamî literatürde “elfaz-ı küfür” (insanı dinden çıkarma tehlikesi olan söz) diye nitelendirilir. Buna rağmen gerek Kur’an’a hakaret edici sözler ve gerekse bazı siyasilerin kullandıkları ifadeler, günlerdir ortalıkta dolaşmasına rağmen hiçbir tashih ve retle karşılaşmaması son derece düşündürücü ve hayret vericidir. Ayrıca bir vekilin açıkça bir devlet büyüğü için; “Allah’ın bütün vasıflarını üzerinde toplamıştır”, “Bizim için ikinci peygamber gibidir” ve “ezeli ve ebedi lider” gibi sözler, kabul edilebilecek ifadeler değildir.

2- Diğer taraftan saygın bir din alimini ve onu seven milyonları hedef alarak; “Bunların imanından şüphe ediyorum”,  “Bunları ancak cehennem paklar”, “Bunlar sapık” şeklinde sözlerin sarf  edildiğine şahit olmaktayız. Oysa bu sözler son derece riskli ve kişiyi itikadî açıdan tehlikeye sokacak sözlerdir. Nitekim Hz. Peygamber Efendimiz (sas), “Hiç kimse başka bir kimseyi fasıklıkla suçlamasın ve onu küfürle itham etmesin. Eğer itham ettiği kimse, dediği gibi değilse bu sıfatlar muhakkak itham edene döner.” buyurmakla bu itikadî tehlikeye dikkat çekmekte. Bu sözler ve bu sessizlik yetmiyor gibi kamuya karşı işlenen suçlar karşısında bir vekilin günah özgürlüğünden dem vurması ise tek kelimeyle içler acısıdır.

3- Son günlerde bütün bu kamplaşma ve tartışmaların alevlenmesinin temel sebeplerinden birisi ve belki en önemlisi, bilindiği gibi 17 Aralık operasyonları ile ortaya çıkan yolsuzluk ve rüşvet soruşturmalarıdır. İslâm’da yolsuzluk, rüşvet, kamu malını gasp ve suiistimal, haramdır. Şunu açıkça ifade etmelidir ki, İslam’da hayır işi rıza esaslıdır. Kimseden zorla bağış alınamaz. Rüşvet, irtikab, zimmete geçirme gibi gayri meşru ve gayri hukukî kazanç sağlamalara “cebri hayır” kisvesi içinde dinî bir meşruluk kazandırılamaz. Bu tür uygulamalar, dinen bilinen meşru bağış yollarına aykırıdır. Kamu hakkı Allah hakkıdır, cebir, konum ve makam istismarı yoluyla elde edilen hiçbir kazanç helal ve meşru sayılamaz. Buna dinî meşruiyet aranması veya bu irtikâplar karşısında sessiz kalınması haramı onaylamak manasına gelir. Bu iddiaların ortadan kaldırılması için hukukî süreçler işletilmek yerine, yolsuzluklar her gündeme getirilişinde “Beraat-ı zimmet asıldır” esasını zikredip de, paralel yapı muamması altında her gün bizzat büyük bir camiayı zan altında bırakacak iftira, yalan ve hakaretlerde bu esasın hatırlanmaması tam bir çifte standarttır. 17 Aralık operasyonlarının temel konusu olan rüşvet, rant, yolsuzluk, irtikab ve fasit ihaleler ne dinen ne hukuken ne de insaniyeten kabul edilemez.

Hile ve yalan fetvası almışçasına iftira atıyorlar

4- Dinî ve ahlakî prensiplere göre başkalarının mahremini araştırmak günah olduğu gibi, suizan, yalan ve iftiralarda bulunmak da günahtır. Hal böyle iken, kamuoyuna son günlerde sunulan özel hayatın gizliliğini ihlal eden, başkalarının ayıp ve kusurlarını deşifre eden kasetleri, hiçbir delil ortaya koymadan Camia’ya isnad etmek, karalama kampanyasının uzantısı olup itibar suikastıdır ve dinen günah olduğu gibi, hukuken de suçtur.

5- Bir başka mesele de, “ulu’l-emr” kavramı etrafında meydana getirilen zihnî karmaşadır. Bu kavramın Kur’anî referansı olması, dindar kitle üzerinde vicdanî baskı unsuru olarak kullanılmasına yol açmaktadır. Oysa İslamî literatürde ulu’l-emr’e itaat dinî meşruiyet çerçevesinde kalmalarına bağlıdır. Kaldı ki ortada dinî anlamda bir siyasi otorite değil, çağdaş demokratik ilkeler doğrultusunda kurulmuş bir iktidar ve hükümet vardır. Ve bu kurallar doğrultusunda her türlü eleştiri meşru ve yapıcı addedilmektedir. Demokrasi rejimi hem siyasi hem sivil muhalefet üzerine kurulu bir rejimdir. Maalesef son zamanlarda bazı çevreler bu kavramın dindar kitlelerdeki vicdanî ağırlığını kullanarak, sivil ve sosyal muhalefeti susturmaya çalışmaktadır. Bu yalnızca dinin değil, dinî duygu ve duyarlığın da istismarı anlamına gelmektedir.

6- Atılan bunca iftiralara rağmen kaç aydır hukuken suçlamaya haklılık kazandıracak tek bir delil gösterilememesi, iddia ve iftira sahiplerini kamuoyu nezdinde yalancı ve müfteri konumuna düşürmektedir. Maalesef dinî kavramlar suiistimal edilerek medya üzerinden aylardır politik ve sosyal bir karalama kampanyası yürütülmektedir. Daha acısı da bütün bunlar karşısında dinî rehberlik etme konumunda bulunan insanların sessiz kalmasıdır. Konuşulması gereken yerde sükut etmek, söylenilenleri kabul etmek kaidesince bu sessizliğin tutarlı ve duyarlı bir mümin duruşu olmadığını söylemeliyiz.

Günlerdir sistemli ve ısrarlı biçimde kullanılan yalan, iftira, hakaret, suizanda bulunma, alaya alma ve karalamanın, dinde  haram olmasına rağmen adeta “hiledir”  fehvasınca, sanki meşru bir savaş ortamı varmış da, yalan söyleme fetvası almışçasına pervasızca kullanılmasını tasvip etmiyor, mümin bir duruşa da yakıştıramıyor ve İslâm’ın emrettiği kardeşliği yıkıcı buluyor ve Müslümanlar arasında telafisi mümkün olmayan yaralar açacağına inanıyoruz.   Bu tutumları İslam’ın, ismet, iffet, ahlak ve muâşeret kuralları ile telif etmek mümkün değildir.

7- İslam ilim geleneğinde ulemanın saygınlığı vardır. Alimler, peygamberlerin vârisleridir. Muhterem Fethullah Gülen Hocaefendi de, son asırda yetişen alim, arif ve bilge bir şahsiyettir. Kur’an, sünnet, sahabe pratiği ve 14 asırlık İslam geleneğine bakıldığında,  Fethullah Gülen Hocaefendi’nin eserleri, hizmetleri ve hizmet metodolojisi ile bu geleneği sadakatle izlediği görülmektedir. Dolayısıyla İslam geleneğine bu denli sadakatle bağlı bir alimin “yalancı peygamber”, “sahte veli”, “haşhaşi”, “hain”, “terörist” gibi iftira ve  yakıştırmalarla karalanarak itibarsızlaştırılmaya çalışılması din, ahlak, vicdan ve insaf ilkeleriyle asla bağdaştırılamaz. Bu hakaretlerin bütün alimlere karşı yapılmış bir saygısızlık olduğu ve toplumda alimlere karşı olan saygıyı yıkacağı unutulmamalıdır. Yine ifade edelim ki, politik saikli hakaret ve saygısızlıklarla esasında Fethullah Gülen Hocaefendi’nin  şahsında, İslam alim profili ve geleneği yıpratılmaktadır. Fethullah Gülen Hocaefendi’ye karşı gösterilen bu tavrın yarın  diğer alim ve kanaat önderleri için de  sergilenmesinden endişe duymaktayız. Bu haksızlık karşısında gösterilen suskunluk ise son derece vahimdir. Bugünkü politik hamleler maalesef yalnızca Fethullah Gülen Hocaefendi’nin ilmî şahsiyetine değil, 160 ülkede kültürel değerlerimizi, manevî dinamiklerimizi yansıtan kültür elçilerine ve onu seven milyonlara ve dolayısıyla Türkiye’nin uluslararası itibarına da yönelik olduğunu belirtmeliyiz.

‘Camia’ya dönük operasyon korkusu üretiliyor

Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı’nın (GYV) toplantısında, Hizmet Hareketi’ne ve Fethullah Gülen Hocaefendi’ye yöneltilen karalama ve iftira içerikli iddialara da cevap verildi. 17 Aralık rüşvet ve yolsuzluk operasyonuyla birlikte, Camia’ya yönelik operasyonun sürekli gündeme getirilen bir mesele olduğunu kaydeden GYV Başkanı Mustafa Yeşil, özellikle bazı köşe yazarlarının sürekli Camia’ya operasyon yapılacağı korkusu ürettiklerini vurguladı.

Bir gazetecinin, “Cemaat’e yakın olarak bilinen Kaynak Holding’e bir baskın olduğu söyleniyor ve Cemaat’e seçimlerden sonra operasyon yapılacağı yönünde iddialar var. Bu konuyu nasıl değerlendiriyorsunuz?” sorusuna GYV Başkanı Yeşil, şu cevabı verdi: “Kaynak Holding yetkilileri, yapılan yazılı açıklamada, rutin mali bir denetim olduğunu belirttiler. Tabii ki onların ifade ettiği çerçeve içerisinde rutin bir mali denetim olarak meselede başka bir mütalaa yürütmemiz şu an zor, farklı bir açıklama olacaksa yine kendilerinden duyulması lazım. Ancak Camia’ya ya da Hizmet Hareketi’ne bir operasyon yapılmasının, 17 Aralık rüşvet ve yolsuzluk operasyonlarından bu yana sürekli gündeme getirilen bir mesele olduğunu hepimiz biliyoruz. Özellikle bazı köşe yazarları veya medyada bazı sesler sürekli olarak Camia’ya operasyon yapılacağı korkusu üretmekte ve bununla kendilerine göre neyi murat etmişlerse buna yönelik yanını 3 aylık süre içerisinde devam ettirmekteler. Demokratik ülkelerde neyin suç olduğu, neyin olmadığı bellidir. Suç işlememiş birine suçlu muamelesi yapılamayacağı gibi suçlu olan kişilerle ilgili yasal organların devre dışı bırakılması veya suçluların hiçbir gerekçe olmadan dışarıya salınması da demokratik yapıyla ilişkilendirilemez. Bu hususta biz ülkemizin yöneticilerinin gayri hukuku muamele ve tarzlar içinde olacağı ihtimalini vermiyoruz. Ancak öyle bir muamele sadece maruz kalan insanları etkilemez. Bu, Türkiye’nin 10 yıldan bu yana kazanmış olduğu bütün birikimlerin bitmesidir. Hukuki sürecin gelişmemesi iktidarı temsil edenlerin halk gözünde meşrutiyetlerini yitirmesi adına çok şey ifade ettiğini düşünüyorum.”

Polemiğe dönük malzeme üretmek kolay

RTÜK’ün Kanaltürk’ün ulusal yayın lisansını iptal etmesi hakkında sorulan bir soru üzerine de Yeşil şunları söyledi: “Polemiğe dönük malzeme üretmek çok kolay. Fakat eğer konuşmalarımızı ve değerlendirmelerimizi hukuk çerçevesi içinde yaparsak maksadımızı daha iyi anlatır veya boşluk ve sıkıntıları da daha iyi ifade ederiz. Kanaltürk’ün ihale iptali meselesi bölgesel yayın hakkının ulusal yayına dönük talebin arkasından onaylanan bir mahkeme kararının bozulup temyize gitmesi ve temyizden tekrar kararın RTÜK lehine bozulması süreci ile başladı. İhale iptali meselesinin bugünlerde gündeme getirilmesi, ‘zamanlaması manidar’ ancak bu problemin de çözümü hukuk çerçevesinde gerçekleşecektir. Zira hukukla yapılmış müdahaleler ancak yine hukukla karşılık verilerek cevaplanabilir. Medyanın susturulması sansürlenmesi, bunların telafi edilmesi hepimizin vazifesi.”

Toplantıdaki isimler

Fatih Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Muhit Mert, Süleyman Şah Üniversitesi İnsan ve Toplum Bilimleri Dekanı Prof. Dr. Adnan Arslan, Fatih Üniversitesi İlahiyat Fakültesi öğretim görevlisi Prof. Dr. Suat Yıldırım, Gazi Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğretim görevlisi Prof. Dr. Beşir Gözübenli, 100. Yıl Üniversitesi İlahiyat Fakültesi öğretim görevlisi Prof. Dr. Abdülhakim Yüce, Harran Üniversitesi Temel İslam Bilimleri Bölüm Dekanı Prof. Dr. Abdurrahman Elmalı, GYV Başkanı Mustafa Yeşil, Fatih Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ayhan Tekineş, Bozok Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Temel İslami Bilimler öğretim görevlisi Prof. Dr. Ahmet Bedir, 19 Mayıs Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Osman Güner, Dicle Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Yener Öztürk.

Pin It
  • tarihinde hazırlandı.
Telif Hakkı © 2025 Fethullah Gülen Web Sitesi. Blue Dome Press. Bu sitedeki materyallerin her hakkı mahfuzdur.
fgulen.com, Fethullah Gülen Hocaefendi'nin resmî sitesidir.