Fethullah Hoca, "Ezan Okuyanlar Rastgele Bağırmamalı" Diyor
Fethullah Gülen Hocaefendi, "ezan okuyanlar rastgele bağırmamalı, seslerini kullanmasını bilmeliler. İlla bir makam yapacaklarsa makamlarını bir makam üstadından öğrenmeliler. Makamperestlik yapılmasın demiyorum ama, sesin iyi kullanılması çok önemlidir" diyor.
Zaman gazetesi, Ufuk Turu başlığı altında, Eyüp Can'ın Fethullah Gülen Hocaefendi ile yaptığı konuşmayı yayınladı. Oniki günlük dizide Fethullah Hocaefendi, din ile ilgili bilmediğimiz bir çok konuya ışık tuttu.
Ezanın okunuş biçimi günümüzde her yerleşim bölgesinde, Türkiye'de yaşayanları ilgilendiren önemli bir konu. Çok yerde, minarelere gelişi güzel takılan ve gücü giderek artan hoparlörleri sonuna kadar açan müezzinler bütün güçleriyle bağırarak ezan okuduğunu sanıyorlar.
Fethullah Hocaefendi'nin ezan konusundaki açıklamalarına geçmeden bir okuyucu mektubunun belli bölümlerini aktaracağım. Okuyucu şunları yazıyor: ... İstanbul'da Yeniköy'de oturuyoruz. Yeniköy Vapur İskelesi karşısında yapılan Yeni Cami'in minarelerine çok güçlü hoparlörler konuldu. Müezzin ezan vakti ses düzenini gücünün son noktasına kadar açıyor. O yetmiyor, çok kötü bir ses ile, gırtlağını parçalarcasına, uzata uzata okuyor. Caminin bulunduğu yer, dere için olduğundan ses büyük yankılar yapıyor. Özellikle sabah ezanlarında hoparlörün sonuna kadar açılışı, müezzinin bağırması, ezanı uzatması karşısında ne yapacağımızı şaşırdık. Elhamdülillah Müslümanız. Biz müezzinin bu davranışı müslümanları Yeni Cami'den kaçırdı. Semt sakinleri eski camii tercih ediyor." Okuyucu, mektubuna bir de not eklemiş. Sabah ezanı okunurken cami'e sekizyüz metre uzakta olan evlerinin içinde ezan sesinin gücünü ölçtürmüşler. 129 desibel ses gücü tesbit ettirmişler.
Bu yazıyı yazarken Çevre Bakanlığı'nın (181 numaralı Çevre Şikayetleri) telefonunu aradım.
Oradan bana 212-293 21 07 numaralı İl Çevre Müdürlüğü telefonunu verdiler. Veysi Kalkan Bey ile konuştum. Desibelin, "ses ölçüm birimi" olduğunu, ağır yük taşıtlarının çıkardığı sesin 7.5 metre uzaklıktan ölçümünden 85 desibel olarak tespit edildiğini, en gürültülü elektrikli motorun 120 desibel ses çıkardığını, müzikli eğlence yerlerindeki ses sınırının 90 desibel olarak belirlendiğini anlattı.
Evlerindeki yatak odalarını 35 desibelin üzeride etkileyecek ölçüde ses çıkarmak yasakmış. Şikayetler ilçe kaymakamlıklarına veya il çevre müdürlüğüne ulaştırılırsa gereken işlemler yapılıyormuş.
Şimdi tekrar dönelim Fethullah Gülen Hocaefendi'nin ezan ile ilgili olarak anlattıklarına. Fethullah Hocaefendi, sabah ezanı konusunda şunları söylüyor. "... Bir sabah ezanını düşünün. Biri kalkıyor, saat dörtde ezan okuyor, biri onbeş geçe, biri yirmi geçe, biri otuz geçe. Yani yarım saat ezan okunuyor. Şimdi bu bir vahdet midir? Bir yerde siz namaza duruyorsunuz, öbür yerde hala ezan okunuyor. Namaz kılanların bile huzuru kaçıyor. Konsantrasyon dağılabiliyor. Özellikle İstanbul'da bu çok yaşanıyor... Ve siz sabah, milletin tam uyku zamanında yazın şu kısa gecelerinde (Belli bir bölgede) yarım saat, bazen bir saat ezan okuyorsunuz. Hafizenallah (Allah Korusun) bu şekilde, ezana karşı saygılı olmayan insanı, küfre sevketmiş olursunuz. Bazen öyle hassas insanlar vardır ki bunlar başını koyup uyuyacaktır. Ezanı duyunca uyanır. Hafizenallah lanet okur. Küfrünü artırmış olursunuz. Dindar, namazını kılan, yüzlerce hasta insana vardır. Sabaha kadar uyuyamamıştır. Bari sabah namazını kılıp, yatayım demiştir. Tam yatacaktır, bir saat ezan dinlemeye mahkum edilmiş olur. Kendisi namaz kılan bir insan bile olsan insandır, hislerinin önce geçtiği yerde, ezana karşı bir tavır alabilir. Hepimiz yer bunu yaşamışızdır. Bazen bir gün, iki gün, üçgün uyuyamıyorsunuz. Ve nihayet diyorsunuz sabah namazını kıldım, artık yatayım. Etrafınızda kırk tane cami var, Allah sayısını daha da artırsın ama bir başlıyorlar ezan okumaya, uyku tepenize vuruyor ve o gün de uyuyamıyorsunuz. Bütün bunları bence İslam'daki safvetle, samimiyetle, derinlikle telif etmek mümkün değildir. Eğer ibadetin bir parçası olarak ezan sevdirilecekse, namaza konsantrasyonu artıracaksa bunun yolu mevcut uygulama değildir. Sizin de belirttiğiniz gibi iyi ezan okunan yerlerde, değil sadece Müslümanlar, bir Ermeni, bir Rum bile onu çok tatlı bir musiki olarak dinler ve "bir ezan, bir musiki banyosu yapmış olur."
Fethullah Hocaefendi'den sonra din konusunda bilgi vermek bize düşmez ama, bu mübarek Cuma günü, Sayın Okuyucularıma ezan konusunda kitaplarda yazılanlardan kısa bir bölüm aktarayım.
"... Medine'nin merkezinden uzakta oturan müslümanlara namaz vakitlerinin geldiğini bildirmek gerekiyordu. Boru veya çan çalınması, ateş yakılması, mescidin damına bayrak asılması diğer dinlere ait özellikler olduğundan uygun görülmedi.
Bilal-i Habeşi'nin seslenerek müslümanları toplamasına karar verildi. Namaz vakitleri olunca Bilal, "es-salatu cemain" (namaza, namaza) ya da "es-salatu cemain" (toplu olarak namaza) diye sesleniyordu. Birgün sahabeden Abdullah bin Zeyd-il Ensari, Hz. Muhammed'e gelerek, rüyasında yeşil giymiş birini gördüğünü ve onun kendisine namaz vakitlerini bildirmek için okunacak bazı cümleler ezberlettiğini söyledi. Hz. Muhammed de bunları Bilal7e öğretmesini ve onun ezanı okumasını istedi. Bilal mescidin yakınında yüksek bir evin damına çıkarak bugünkü kelimelerle azanı okudu. İlk minare, hicretin 58'inci yılında Mısır Valisi tarafından yaptırıldı.
Türk musikisinde ezan, dini musikinin cami musikisi kısmına ait bir şekildir. Müezzin tarafından çeşitli makamlardan, mümkün olduğu kadar sade, geçkinsiz, zuhdi bir uslupla, usulsüz okunur."
Yazıyı bitirdikten Sabah Gazetesi'nde 9 Eylül 1995 tarihinde yayınlanan bir habere Sayın okuyucularımın dikkatlerini çekmek istiyorum. Günseli Önal'ın haberine göre, Diyanet İşleri Başkanlığı, ezan okurken mikrofonu yanlış kullanarak veya sesi fazla açarak (ses kirliliği) yapan müezzinleri eğitmeye karar vermiş. Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Nuri Yılmaz, "ezanın çevreyi rahatsız edici bir gürültü olmaktan çıkarılıp, ahenkli bir şekilde okunmasının sağlanacağını" açıklamış.
- tarihinde hazırlandı.