Sanki Baldırımdan Et Koparmıştım
Denizli'nin Çivril kazasından olan merhum Bayram Acar, 1977'de, Sadettin ve Necat beylerle İzmir'e gelir.
Dinlediği vaaz kendisine çok tesir eder ve gözlerinden yaşlar süzülür. Halbuki daha önce bir erkeğin ağlamasını aklına sığdıramadığını söylemiştir. Sadettin Bey'in İstanbul'a dönerken "Hani erkekler ağlamazdı?" diye takılması karşısında şaka yollu sırtına bir yumruk indirmekle cevap verir...
Artık İzmir'e periyodik olarak gidip gelmeye başlarlar. Bir akşam Mehmet Uslu Bey'e misafir olurlar. Sohbet sırasında Mehmet Bey, "İstanbul'da çok hayırsever var ama henüz gözle görülür bir hizmet yok!" diyerek sitem eder. Böyle bir sitem, onları harekete geçirir ve eğitim hizmetleri için ilk mütevellinin temeli atılmış olur.
O ilk oluşumun sıkıntıları içinde hizmet adına kendisine yapılan hiçbir teklife olumsuz yaklaşmaz, hemen hemen her teklife "Evet... Olur... Peki" gibi sözlerden başka bir karşılık vermez.... Nevzat Bey'in tespitiyle "Bayram Bey'in dış görünümü AEG yani soğuk iç âlemi AUER yani sıcak!.."tır...
1979'da büyük bir sıkıntı vardır... Kendisine hiçbir şey arz edilmediği halde, bir katkıda bulunmak istediğini Sadettin Bey'e bildirir... Bunun üzerine Hacı Kemal Bey'le akşama evine giderler. Yemekten sonra Sadettin Bey'i yanına çağırır; "Hemşehrim, beş yüz bin versem yeter mi?" der. O zamana kadar hiç kimseden böyle büyük bir rakam duyulmadığı için Sadettin Bey hem çok sevinir hem çok şaşırır... "Siz bilirsiniz!.." cevabını alan Bayram Bey, bir müddet sonra Hacı Kemal Bey'e çeki yazıp teslim eder. Çekin üzerindeki rakamı görünce Hacı Kemal Bey sevincini saklayamaz ve ağlamaya başlar... Bayram Bey, Hacı Kemal Bey gittikten sonra Sadettin Bey'e der ki: "Hemşehrim, çeki yazarken baldırımdan bir et parçası koparıyorum gibi geldi!" Sonra da Allah için vermenin çok haz verici bir duygu olduğunu da ifade eder...
Bir eylül günü Bayram Bey, İstanbul'dan Necat ve Mustafa beylerle uçağa binip Şanlıurfa ve Gaziantep taraflarına doğru yola çıkar. Bayram Bey, İstanbul'dan uçakla havalandıkları sırada, uçağın penceresinden mezarlıkları seyrederken ölümden bahsetmeye başlar ve "Nasıl olsa bir gün sıra bize de gelecek. Keşke şehit olabilsek de paçayı kurtarabilsek." diyerek iç geçirir. Aslında mizaç olarak konuşmaktan çok hoşlanmayan Bayram Bey, Gaziantep ve Nizip'te ziyaret ettikleri esnaflara, hizmet etme adına heyecanlı heyecanlı bir şeyler anlatmaya çalışır ve hizmetin kıymetini telkin etmeye gayret eder, bu hususta herkesin üzerine düşeni yapması gerektiği üzerinde önemle durur.
Gaziantep'ten Urfa'ya giderken trafik kazasında, Bayram Acar, Mehmet Özyurt, Hasbî Şahin ve Diyarbakır esnafından H. İbrahim Çelik beyler vefat ederler... Necat Bey, kaza sırasında, kullanmakta olduğu arabayla, kaza yapan arabanın önünde seyrettiği için, o elim hâdiseyi bizzat görmekle kalmadığı gibi, kazadan hemen sonra cayır cayır yanmakta olan arabanın içinden bunların naaşlarını bizzat çıkarır... İstanbul'a getirilen Bayram Bey'i kabre koymak da Sadettin Bey'e nasip olur.
Cenaze namazına katılan M. Fethullah Gülen Hocaefendi Bayram Bey'in vefat ettiği günün akşamı Mehmet Hasırcılar'ın evinde, "Artık şimdi Bayram Bey hakkında konuşabilirim: Bazı insanlar susarak hizmet ederler, bizim Bayram Bey de susarken hizmet edenlerden, edep âbidesi mübarek biri idi. Makamı cennet olsun." der.
Cenab-ı Hak, Mehmet Özyurt arkadaşımıza, Bayram Acar Bey'e, Hasbi Şahin hocamıza ve H. İbrahim Çelik Bey'e engin rahmetiyle muamele buyurup cennet ve cemali ile mükafatlandırsın...
- tarihinde hazırlandı.