Allah bizi insan eyleye

Aslında bu köşeye bu türlü e-mailleri ve cevaplarını taşımıyorum ama meselenin ehemmiyetine binaen kaidemi bir defalığına bozacağım.

Diyor ki okurumuz: "Benim dedem de hocaydı." Anlaşıldı deyip yazıyı okumamazlık etmeyin; biraz daha sabredin, haklı olduğu yönleri var.

"Yapılan işin Müslümanlıkta yeri yok." Önyargılı, problem olan mevzu ekseninde kendisini hem hakim, hem savcı, hem davalı hem de davacı yerine koyup hayalî bir mahkemede hükmünü vermiş; dolayısıyla davalının kendini müdafaa veya yaptığını izah sadedinde serdedecegi her türlü düşünceye kapalı bir insan demeyin. Biraz daha sabredin. Eğer böyle derseniz onun için dediğiniz önyargılı vasfını siz de haiz olur; o çukura siz de düşersiniz.

"Annen-baban ve ailene bir kap yemek yeter; paranı bize ver deniliyor. Bu kul hakkını yemek değil mi?" İşte burada durun; zira derdin özü bu cümlede gizli. Öncelikle hadiseye taraf olan muhatabı ve muhatapları da dinlemek lazım. Kim demiş, kime demiş, ne zaman, hangi ortamda ne münasebetle ve neden söylemiş? Bu soruların cevapları söz konusu sözün mahiyetini daha iyi anlamaya sebebiyet verecektir.

Bununla beraber, meselenin zahirine baktığımızda şunu rahatlıkla söyleyebilir ve yüksek bir sesle ifade edebilirim; eğer ortada böyle bir söylem varsa; bu söylem kime ait olursa olsun, tek kelime ile yanlıştır. Daha açık bir ifadeyle yanlış düşünüyor, yanlış söylüyor ve yanlış uyguluyordur. Hatta yanlış kelimesi, yapılan yanlışlığın yanlışlığını anlatmaya kifayet etmez; öyleyse daha keskin ve net bir dil kullanayım; Allah ve Rasulü'nün (sas) emirlerine muhalefet ediyordur; dünyevî ve uhrevi birçok sıkıntıya kendisini düçar edecek bir yola girmiş demektir.

Neden? Çünkü anne-baba hakkı, bizzat Allah'ın beyanları ile Allah hakkından sonra korunması gereken haklar kategorisindedir İslam'da. Aksi halde Kur'an'ın Allah'a itaatten sonra anne-babaya iyiliği, ihsanı emretmesini başka türlü anlamak mümkün değildir ki? "Anne-babaya öf bile demeyin" emrini nereye koyacaksınız? Aynı sahabi tarafından aynı mekânda arka arkaya üç defa sorulan "Hürmet gösterilmeye en layık varlık kimdir?" sorusuna Efendimiz'in her defasında "Annendir" cevabına ne diyeceksiniz? Daha yüzlerce hem ayet ve hadis, hem fukahaların içtihatları hem de 15 asırlık İslam geleneği içinde kendine yer bulmuş nice beyanları ve örnekleri sıralayabiliriz. Müslüman olan herkesin bildiği bu öğretileri daha fazla uzatmanın manası yok. Öyleyse bu faslı tarihe mal olmuş meşhur kaide ile bitireyim; "Allah ve Rasulü'ne muhalif emir ve yasaklarda bulunan kim olursa olsun, ona itaat edilmez." Bu durumda o emri veren mesuldür ama aynı ölçüler içinde itaat eden de mesuldür vesselam.

Cevap sadedinde söylenebilecek ikinci hususa gelince; insanın olduğu her yerde hata vardır ve olacaktır. Hatasız kul olmaz, hatasız insan olmaz. Mühim olan, yapılan şeyin hata olduğunu anladıktan sonra hemen hatadan vazgeçebilmektir. Zaten tevbe bu demek değil midir? Kulun Allah'a karşı yaptığı hataların telafisi adına atılan adımın adıdır tevbe. Bu manadaki tevbe, beşerî münasebetler için de geçerlidir; o zaman da adı hatadan dönme olur, özür dileme olur.

Üçüncü husus ise bir yanlışı düzeltirken başka yanlışlar içine girmemeye özen gösterilmelidir. Kul hakkı zayi ediliyor deyip haklı şikâyetlerde bulunurken "Müslümanlar zaten böyle" deme, kul hakkı ihlali değil midir? Kul hakkı ihlalidir; çünkü birkaç kişinin hatası yüzünden yeryüzündeki bütün Müslümanlar aynı yanlışı yapmakla itham edilmektedir.

Son sözüm, Hocaefendi'ye ait: "Allah bizi insan eyleye!"

Pin It
  • tarihinde hazırlandı.
Telif Hakkı © 2025 Fethullah Gülen Web Sitesi. Blue Dome Press. Bu sitedeki materyallerin her hakkı mahfuzdur.
fgulen.com, Fethullah Gülen Hocaefendi'nin resmî sitesidir.