Allah'ın Önceliklerine Öncelik Vermek

Müsaadenizle fıkıh yazılarıma bir hafta ara veriyorum. Geçen hafta yorum sayfasında yayınlanan "İnanmayacaklar" başlıklı yazıma tahminimin üzerinde müsbet ve menfi tepkiler aldım.

Düşüncelerini, kanaatlerini açık yüreklilikle benimle paylaşan tüm okurlarımıza teşekkür ederim. Bana ulaşan bu tepkilerden hareketle köşe yazısı hacmini aşmayacak ölçüde bir değerlendirme yapmak istiyorum. Yapacağım bu değerlendirme aynı zamanda, mezkur e-postalara cevap özelliğini taşıyacaktır.

Malum o yazıda Hocaefendi'nin farklı dünyanın insanları adına söylediği 'inanmayacaklar' sözlerini aktarmıştım. e-postalarda ise bir kısım okurumuz, dinî ve kültürel planda Hocaefendi'nin 'inanmayacaklar' dediği kimselere nisbetle çok daha fazla ortak paydaya sahip olduğumuz gerçeğini belirtiyor ve "Biz inanıyoruz ama başkalarının gördüğü kadar ilgi görmüyoruz." diyorlar.

Lafı eğip bükmeye hiç gerek yok; açık-seçik ve net olmak lazım; çuvaldızı kendimize batırmak muhasebe ve murakabe ahlakının gereği; eğer böyle bir şey varsa, kim yaparsa yapsın tek kelime ile yanlıştır ve yanlış yapıyordur. Yanlışı müdafaa etme ise ayrı bir yanlıştır. Yanlış anlaşılmasın, yukarıdaki cümlede 'varsa' kaydını koymam, "asla, olmaz, olamaz, yoktur" gibi absürd bir iddayı ihtiva etmemektedir. İnsanın olduğu her yerde her türlü yanlışın olabileceğinin idraki içindeyim. Eskilerin ifadesiyle kasde makrun veya değil, "vardır, olabilir" ama bunların varlığı, gösterilen tavrın doğruluğunu göstermez.

Hocaefendi'nin en eski vaaz ve sohbetlerinden, yakın dairede tanıdığım günden bu yana yaptığı telkin ve tavsiyelerinde hep şunu gördük; kendi ifadesiyle "Allah ve Rasulullah'ın (sas) önceliklerine öncelik vermek, Allah ve Peygamberi'ne saygının ifadesidir. Bizler de kendi hayatımızda onlara öncelik vermek mecburiyetindeyiz." Sonra açıklamasını yapar bu tespitinin ve mealen der ki: Ayet ve hadislerde gördüğümüz gibi, Allah tevhid kelimesine öyle bir önem veriyor ki günahkâr bir insanı, samimi, içten, halis bir kalple söylediği kelime-i tevhid sebebiyle cehennemden affediyor. Efendimiz, savaş meydanında tevhid kelimesini söyleyen birisinin öldürmesine gerekçe olarak söylenen "ölümden kurtulmak için" açıklamasını reddediyor ve "Kalbini yarıp da mı baktın?" diyerek hadisenin faili Hz. Üsame'yi azarlıyor.

Bu ve benzeri örnekler etrafında yapılan açıklamalarda, bizzat kendisinin taraf olduğu ikili münasebetlerde Hocaefendi'nin durduğu yer de, kavlen ve fiilen verdiği mesaj da meydandadır. Bütün bunlara rağmen bazıları Müslümanlarla münasebet noktasında başka bir kulvarda yol alıyorsa, yanlış ona veya onlara racidir; bütün bir camiaya mal edilemez ve edilmemelidir.

Bununla birlikte şu gerçek unutulmamalı; İslam adına ciddi kırılmaların yaşandığı yakın tarihimizde dine hizmet adına tercih edilen metodolojiden hareketle farklı grupların var olduğu inkâr kabul etmez bir gerçek olarak karşımızda durmaktadır. Yalnız bu farklılık ne kelam ilmindeki ifadesiyle mü'menun bih olan hususlarda, ne de namaz, oruç vb. imanın göstergesi sayılan ibadetlerdedir. Farklılık, dine, imana, insanlığa, evrensel değerlerin ikamesine yönelik hizmet modellerindedir.

İşte bu noktada başlayan ayrılıklar, zaman, mekân, insan, örf ve âdet, gelenek ve görenek gibi faktörlerin devreye girmesi ile farklı şekiller almıştır. Kimi yerde yediği ayrı gitmeyen insanlar misali dostluklar kurulurken, kimi yerde de düşmanlığa kadar varan aksi tezahürler görülmüştür. Hakiki müminin ikinci tablodan rahatsız olmaması mümkün değildir. Rahatsızlığı izale ise karşılıklı atılacak adımlarla mümkündür. Yanlış yapan kardeşi uyarmak hepimizin vazifesidir.

Söylenecek o kadar çok şey var ki!

Pin It
  • tarihinde hazırlandı.
Telif Hakkı © 2025 Fethullah Gülen Web Sitesi. Blue Dome Press. Bu sitedeki materyallerin her hakkı mahfuzdur.
fgulen.com, Fethullah Gülen Hocaefendi'nin resmî sitesidir.