Karikatür Krizinde Sağduyu!
Bu yazıda protesto şekillerini eksene alan ve çuvaldızı kendimize batıran bir tahlil denemesi yapmak istiyorum. Yalnız hemen ifade edeyim; aşağıda okuyacağınız tahliller bazılarının ifade özgürlüğü kapsamında meseleyi ele alıp Batı dünyasını haklı kılan düşüncelerine katıldığımız anlamını taşımıyor. İfade özgürlüğünün elbette bir sınırı vardır ve bu sınır başkasının kutsalına hakareti içine almaz.
Her şeyden önce şunu baştan kabullenmemiz gerekmektedir -ki hadiselerin gelişim seyri zaten bunu ispatlamaktadır- karikatür belli güç odaklarının İslam dünyası üzerinde oynadıkları bir oyundan ibarettir. Hz. Peygamber'in bir Müslüman nezdindeki yerini gayet iyi tahlil eden bu zihniyet, masa başında hazırladıkları planı adeta satranç oyununda olduğu gibi yer ve zamanlamayı iyi yaparak gün yüzüne çıkartmaktadırlar. Dolayısıyla bu hadiseye tepki gösterecek olan iradenin tepki formunu belirlerken bu hususu nazar-ı dikkate alması gerekmektedir.
Tepki Göstermede Yöntem Meselesi
Bugüne kadar gördüğümüz manzara maalesef ne ferdî ne de küllî anlamda bunun dikkate alındığıdır. İslami heyecan ve helecana, Hz. Peygamber ve kutsallarımıza sahip çıkmaya kimsenin bir şey dediği yok ve olamaz. Zaten bu gayretin olmaması iman bağlamında ciddi bir eksikliktir. Ama bu heyecan ve helecan tepki formunu belirleyen tek ölçü olmamalıydı. İçinde yaşanılan şartlar ve karşıt cephenin niyeti akıllıca değerlendirmelere konu edilmeliydi. Genel-geçer insanı ilkeler, ulusal ve uluslararası siyasi anlaşmalar ve hukuki haklar muvacehesinde hiçbir taşkınlığa sebebiyet vermeden binlerin-yüz binlerin bir meydanda toplanıp Müslüman vakar ve ciddiyetine yakışır biçimde Danimarka ve karikatürü sayfalarına taşıyan diğer gazetelerin ait olduğu ülkeleri protesto etmelerine bir şey denilmese/denilemese de, bayrak yakma, konsolosluk binalarını taşlama, çevreye zarar verme, polisle çatışma, maksadı aşan sloganlar atma ve hele çıkan karmaşada birbirimizi öldürmeye uzanan taşkınlıklarda bulunmaya İslami açıdan izah getirmek oldukça zor, hatta imkânsızdır. Karikatür bahanesi ile başlayan protestoların toptancı ve heptenci bir mantıkla Batı düşmanlığına uzaması ise ayrıca ele alınması gereken önemli bir nokta. Nitekim olayın görünen yüzü itibarıyla devrede hiç olmayan ABD ve İsrail'in muhatap alınması çıkartılan yangının başka alanlara sıçradığının göstergesidir.
İşte İslam dünyasının genelinden alınan bu parça parça karelerin oluşturduğu büyük fotoğraf, bizi tam da Batılıların gördüğü/görmek istediği konuma oturtmaktadır. Kendi elimizle verdiğimiz bu kozla onlar, gerek kendi halklarına İslam dünyası üzerindeki politikaların haklılığını ispat etmekte, gerekse ezici, baskıcı, dönüştürücü istikamette yeni plan ve programlarını devreye koymaktadırlar. Bu da bütün haklılığımıza rağmen tepki metot ve dozajındaki yanlışlıktan hareketle kaybeden tarafın bir kere daha biz olduğunun göstergesidir.
Karikatür krizi Batı'nın İslam dünyası üzerinde oynadığı ilk oyun olmadığı gibi son oyun da değildir. Bir anlamda yumuşak karnımız bu netlikle Batı tarafından bir kez daha keşfedilince aynı alan etrafında dönen yeni komploların devreye girmesi büyük bir ihtimaldir. İhtiyaç olduğunda mutlaka ama mutlaka devreye konacak olan bu planlara karşı İslam dünyasının şimdiden yeni stratejileri hazırlaması gerekmektedir. Komplo öncesi İslam'ın gerçek yüzünü anlatma çabaları, muhtemel komplolar sonrası ise tavandan tabana ve tabandan tavana alabildiğince geniş kitleleri içine alacak tepki formları ile alakalı metot eksenli bilgilendirme ve şuurlandırma çalışmalarının şimdiden yapılması şarttır ve elzemdir. Aksi takdirde bu defada olduğu gibi hazırlıksız yakalanacağımız, aynı türden tepkilerle sokakları sloganlara boğacağımız, yumurtaya, domatese, ateşe, dumana ve kana bulayacağımız bir protesto şekli maksadın aksi ile neticelenecek ve İslam dünyasının genelini ilgilendirip gelecek nesillerimizi dahi etkileyecek yeni ipoteklerin zuhuruna sebebiyet verecektir.
Hz. Peygamber'in (sav) beyanıyla "Mü'min, bir yılan deliğinden iki defa ısırılmaz." Bu bağlayıcı ve yönlendirici beyan bizim şu an itibarıyla yolda olan yeni krizlere tepki formumuzu belirlemede rehber olmalıdır. Şahsen ben resmiyetin soğuk yüzünden çok daha öte halkın rehber ve lider kabul ettikleri kişilere bu çerçevede çok büyük görev düştüğünü düşünüyorum. 15 asırlık İslam tarihine bu gözle bakıldığında ister kendi iç dünyamızda şu ya da bu nedenle gerçekleşen devlet-halk ya da halkın kendi iç çatışmasında, isterse dış dünya ile olan kitlesel çatışma ve savaşlarda bu halk önderlerinin oynamış olduğu rol açık ve net biçimde görülecektir. Devletin kanuni otoritesine dayanarak silah kuvvetiyle yapamadığı şeyi bu önderler bir çift sözle yapmış, tansiyon aşağıya çekilmiş, birbirlerini öldürmek üzere kılıçlarını kinle bilemiş kızgın kitleler sarmaş dolaş evlerine geri dönmüştür. Teklifim muhtemel benzeri krizlerde muhtemel tepki formlarına ait hazırlanacak master planda bu halk önderleri ile şimdiden görüşülmesidir. Varoluşsal kimliğimizin ayrılmaz parçası olan Müslümanlığımız adına hiçbir anlam ifade etmeyen klişe sözler, anlayışlar, yaklaşımlar bu hususun hayata intikalinde bir engel teşkil etmemelidir. Nitekim ülkemiz için konuşacak olduğumuzda Fethullah Gülen Hocaefendi'nın tepki formu adına ortaya koyduğu düşünceler sadece Türkiye'de değil dünyanın geneline yayılmış büyük bir gönüllüler kadrosunu aklıselim ile harekete sevk etmeye yetmiştir. Sokakta protesto yapan, bayrak yakan, slogan atanlar ölçüsünde İslami heyecan ve helecana sahip bu kadronun daha medeni ve diplomatik yolları tercihinde Hocaefendi'nin bu beyanlarının etkisi elbette büyüktür. Aynı şeyler Yusuf Kardavi'nin yaptığı açıklamalar etrafında da söylenebilir.
Peygamber Sevgisi...
Son husus; karikatür krizine gösterilen tepkilerin çeşitliliği İslam dünyasının parçalanmışlığını, hakim devletlerin ötekiler üzerinde oynadıkları "böl-parçala-yut" değişmez prensibinin bizim dünyamız üzerinde uygulanmaya gerek olmadığı bir kere daha gözler önüne sermiş bulunmaktadır. Ama aynı zamanda bu, aradan 15 asır geçse de Peygamber sevgisinin tüm İslam dünyasında ne kadar canlı olduğunu da göstermektedir. Futbol stadyumlarında bile "Canlar sana feda Ya Rasulallah" yazılı pankartların açılması herhalde tarihte ilktir ve Peygamber sevgisinden başka izahı yapılamayacak bir davranıştır. Şimdi bize düşen, bu dinamiği iyi kullanıp kalplerden başlayan ve uzayabildiği yere kadar uzayacak beraberliğimizi, ortak paydamız olan Hz. Muhammed (sav) etrafında gerçekleştirmekten ibarettir. Kur'an "Umulur ki sizin hayır gördüğünüz şeyler şer, şer gördüğünüz şeyler hayırlıdır. Allah bilir siz bilmezsiniz." buyuruyor. Kim bilir bu karikatür krizi de zâhir planda görülen onca şer veçhelerine rağmen hakkımızda hayırlıdır.
- tarihinde hazırlandı.