Eğitime "Aykırı Bakışlar"

Aykırı bakışlar dememin, olur olmaz her konuda bizim Güllapdan beyefendinin dahilden gazel okumasıyla bir ilgisi yok. Eğitime biraz aykırı konu ve konumlardan bir bakış atmayı kastediyorum.

Geçen hafta sonunda, Side'de, Maden-İş Sendikası'nın gazetecilere münhasır düzenlediği, ağırlığını özelleştirme ve liberal politikaların oluşturduğu bir seminere katıldım.

Hemen bunun eğitimle ne alakası var demeyin. Her işin başı "Bismillah" der gibi her sorunun çözümünü de eğitime bağladığımızı unutmayalım.

Maden-İş Genel Başkanı Hüseyin Kayabaşı, akıntıya karşı kürek çekilemeyeceğini gayet güzel anlattı. Kayabaşı, "Bu saatten sonra özelleştirmeye karşıyız demenin bir faydası olduğuna inanmıyorum. Sadece karşıyız demekle hiçbir ilerleme kaydedilemiyor. 12 senedir karşıyız dedik, artık insanlarımızı kandırmak istemiyorum." diyerek özelleştirmenin karşısında durmanın kendilerine pahalıya mal olduğunu örnekleriyle izah etti. Kayabaşı, artık karşı olmak yerine zararlarını ortadan kaldırmaya çalışmanın daha doğru olduğuna inanıyor.

Darısı bizim eğitimde özelleştirme muhaliflerinin başına. Düşünün, şehir merkezlerindeki okullar, şehir dışında kurulabilecek eğitim siteleriyle becayiş edilse önümüzdeki on yılın eğitim ihtiyacını karşılamak dahi işten değil.

Seminerde, sendikanın basın müşaviri Dr. Fikret Sazak, basın dışı sermayenin, "bol resimli, az yazılı, büyük puntolu" gazete anlayışıyla basına girişinin zararlarını anlattı. Promosyonun, okunmak için gazete anlayışını değiştirdiğini, yüzer gezer okuyucu kavramını ortaya çıkardığını, dolayısıyla okuyucu profilinin tespitinin de güçleştiğini söyledi.

Araştırma Görevlisi Çiler Dursun hanım da, habere eleştirel bakış açısının önemini vurgularken, basının kapitalist veya liberalist bir üslupla egemen sınıflar adına kamuoyunu yönlendirdiğini savundu.

Prof. İzzettin Önder ise, kendine has sempatik üslubuyla, sağdaki bütün liderlere tenkitler yağdırdı. Fethullah Gülen Hocaefendi'yi de eleştiri kapsamına alan Önder, Gülen'in teşvikiyle açılan okullarda sisteme muhalif insanlar çıkmamasından yakındı. Sabancı ve Koç üniversitelerinden farklı olmadığını iddia ettiği Fatih Üniversitesi'nde komünist tezlerin öğretilmemesini eleştiren Önder, Türk cumhuriyetlerinde açılan okullarda İstiklal Marşı okutulmasına da karşı çıktı. Böyle olunca sömürgecilerden farkı kalmıyormuş!.. Seminer sırasında başlayan tartışmamız, yemekle birlikte sohbete dönüşerek iki saat daha sürdü. Ben, yurtiçinde veya yurtdışında Sayın Gülen'e atfedilen okul ve kurumları gezip inceledikten sonra hiç kimsenin hakaret içeren sözlerle eleştirdiğini duymadığım için, Sayın Önder'in de gezmediğine kanaat getirmiştim. Bu kanaatimde haklıymışım.

Dışarıdaki yüzlerce okulun "azınlık okulu" statüsünde olmadığını, açıldığı ülkenin hükümetiyle ortak protokol düzenlendiğini hatırlattım. Şimdiye kadar söz konusu hükümetlerden veya muhataplardan böyle bir eleştiri duymadığım için de hayretimi dile getirdim.

Çiler hanımla birlikte Önder Hoca da, üniversitelerdeki "İslamcı" gençlerin harçları protesto etmek gibi demokratik eylemlere katılmamasından şikayetçiydi. Solcu öğrenciler, "türban yasağına" karşı onlara destek verirken, türbanlı öğrenciler sessiz kalıyormuş. Sonu, -cı ve -cu gibi eklerle biten ideolojilerle alakam olmadığı için onları savunmak bana düşmez. Ancak dindar kesimlerdeki provoke edilmek dürtüsünün, demokratik taleplerin ifadesini bile ne kadar baskı altında tuttuğunu anlatmak bakımından ilginç bir örnek.

Konuştukça birbirimizi anlamaya başladığımızı keşfettik.

Pin It
  • tarihinde hazırlandı.
Telif Hakkı © 2025 Fethullah Gülen Web Sitesi. Blue Dome Press. Bu sitedeki materyallerin her hakkı mahfuzdur.
fgulen.com, Fethullah Gülen Hocaefendi'nin resmî sitesidir.