Din Eğitimi

Önce bir yanlışı tashih etmeli: İsmini koysak da koymasak da, dünyaya, varlığa ve hayata belli bir perspektiften bakarız.

Perspektifimizi tayin eden; düşüncelerimiz, kabullerimiz, inançlarımızdır. Bunların toplamına "din" denir. Din kavramını sadece "semavi veya İlahi menşe'e hasretmek" doğru değildir. Semavi veya İlahi dinler diğerlerine göre daha çok "din vasfı"nı kazanmaya hak sahibidirler. Ancak ateizm, materyalizm veya aldırışsızlık da sonuç itibarıyla birer dindir.

İslam bakış açısından "din dışı" alan yoktur. Tabiat bilimleri ve sosyal bilimler de tefsir, hadis, fıkıh kadar din içinde mütalaa edilen disiplinlerdir. İmam Gazali'nin Yunan metafiziğine bir cevap olmak üzere geliştirdiği "dini ilimler-dünyevi ilimler" ayrımının ve bu ayırıma göre mesela tefsir, hadis ve fıkhı "dini ilimler"; fizik, kimya, astronomi ve benzerlerini "dünyevi ilimler" içine yerleştirmesinin İslam'ın genel alem tasavvuru ve bilgi telakkisi açısından makul bir temeli yoktur. Kur'an ve hadis kaynaklarında bu ayırıma rastlanamaz. Birbirini takip eden zorunlu süreçler olarak "dünya-ahiret" kategorileri vardır, birbiri dışında veya biri diğerinden kopuk "din-dünya" kategorileri yoktur.

Ancak Türkiye'de gerek tarihten tevarüs edilen bu tartışmalı bakış açısının gerekse Osmanlı medreselerinden önce felsefenin sonra tabiat ilimlerinin itibar kaybetmesi ve bunun ardından söz konusu ilimlerin müfredat programlarından çıkarılması sonucu, Kur'an ve bazı ibadetlerin öğretilmesiyle ilgili olarak bir "din eğitimi" kavramı gelişmiştir. Kavramsallaştırma yanlış olmakla beraber, 9. Abant Platformu'nun en çok tartışılan konularından biri bu oldu. Her ne kadar bildiride konuyla ilgili bir tavsiye kararı alındıysa da (23. madde) bu, esasla ilgili olmadı. Tartışma ve müzakereler sırasında iki farklı görüş ortaya çıktı: Din eğitimini devletin görevleri arasında düşünenler ve buna karşı çıkanlar. Kişisel olarak ben devletin din eğitimi vermesinden yana değilim. Bunun hem devletin asli, tabii ve klasik fonksiyonlarıyla ilgisi yok hem de deneysel olarak müşahede ettiğimiz üzere, ne maksada hizmet ediyor ne de din eğitimini talep eden halkı tatmin ediyor.

Benim önerdiğim şuydu: Devlet din eğitimi vermemeli, ancak din eğitimi vermek isteyenlere de engel olmamalıdır. Herkes çocuğuna veya kendi din müntesiplerine din eğitimi vermek amacıyla okul, dershane, kuruluş veya kurs açabilmelidir. Devletin bu alanda denetleyici görevi vardır. Devlet, nasıl belli standartlar çerçevesinde faaliyet göstermeleri için özel sağlık kuruluşlarını denetliyorsa, benzer şekilde bu alanla ilgili olarak konulacak fiziki, sosyal ve maddi standartlara riayet edilip edilmediğine bakarak din eğitimi verme amacıyla kurulan sivil okul, kuruluş veya kursları denetlemekle yetinmelidir. Devlet, din eğitiminin muhtevasına ve müfredatına karışmamalıdır. Her bir dini, mezhep veya toplumsal grup, çocuklarına neyi öğretmek istiyorsa onu öğretebilmelidir.

Kolayca tahmin edileceği üzere bu öneri birkaç kişi dışında kabul görmedi. Karşı çıkanlara şu üç noktadan hayret etmemek elde değil:

1) Bir insan nasıl oluyor da, dini öğretim ve eğitim verilip verilmemesiyle ilgili karar verme hakkını kendinde görebiliyor? Ona bu hakkı veren kim? Hangi dinden olursa olsun, insanlar, çocuklarına ve yetişkinlere dinlerini öğretmek isterler, bu onların en temel haklarından biridir. Hiç kimse bu konuda karar verme mevkiinde değildir, olamaz da.

2) Din öğretimi ve eğitimi verilecekse, bunun muhtevasına o dinin müntesipleri karar verebilir ancak. Dolayısıyla devletin veya din-dışı birtakım şahıs ve grupların verilecek din öğretimi ve eğitiminin müfredat veya muhtevasını tespit etme yetki ve hakları yoktur.

3) En azından asgari bir tutarlılık açısından laik olduğunu anayasasına dercetmiş bir devletin din öğretimi ve eğitimiyle uğraşmaması gerekir.

Pin It
  • tarihinde hazırlandı.
Telif Hakkı © 2025 Fethullah Gülen Web Sitesi. Blue Dome Press. Bu sitedeki materyallerin her hakkı mahfuzdur.
fgulen.com, Fethullah Gülen Hocaefendi'nin resmî sitesidir.