Amerika'da Türklerin Ateşine Odun Taşımak

İmparatorlukların tipik özelliğidir. Güçten düştükçe içe kapanır, sistemi aslında güçlü kılan çokkültürlülüğe tehdit nazarıyla bakmaya başlar, göçmenlere ve yabancılara karşı tahammülünü kaybeder, milliyetçilik ve ırkçılık batağına saplanırlar.

Ve zamanla cazibe merkezi olmaktan çıkıp içten içe çözülürler. Amerika'nın tarihteki bu hataları tekerrür ettirmemesini isteyen Başkan Barack Obama dahil birçok aklı başında insan şu günlerde Arizona eyaletinin kabul ettiği aşırı sert göçmenlik kanununu eleştiriyor. Polise şüphelendiği kişilere vize durumunu sorma ve sınır dışı etme fırsatı veren kanun, Amerikan kucaklayıcılık kriterlerine ters düşüyor. Anayasanın özgürlükçü ruhuyla çelişiyor. Ve uygulamada ayrımcılıklara yol açmasından endişe ediliyor.

Ekonominin özellikle mikro düzeyde hâlâ bozuk olduğu, dış cephelerde kan ve mevzi kaybeden, siyasi kutuplaşmanın da had safhaya vardığı bir ülkede kimileri hırsını 'öteki'den almak istiyor. Özellikle bazı cumhuriyetçi milliyetçi-muhafazakâr çevrelerde bunun siyasî karşılığı da var. Müslümanlara yönelik fobyalar da en yoğun şekilde bu tür çevrelerde görülüyor. Peki Amerika'daki Türkler bu eğilimlerden nasıl etkileniyor?

Türkler Amerika'da fazla göze batan bir azınlık değil. 300 milyonluk bir ülkede sayıları en çok birkaç yüz binle ifade ediliyor. Özellikle mahalli medyada Türklerle ilgili fazla şeye rastlayamazsınız. Ancak bu yavaş yavaş değişiyor gibi. Çünkü Amerikan sistemini bilen, toplumun içine giren, temsil keyfiyetini geliştiren Türklerin sayısı artıyor. Üstelik bu Türkler arasında Müslümanlığını da bir katma değer olarak görenler eskiye nazaran çok fazlalaştı. Bu faktörün etkisiyle, Amerika'daki İslamofobik bazı kesimler de oklarını Türklere yöneltmeye başladı.

Türk Eğitim Gönüllülerine Karşı Karalama Kampanyası

Fethullah Gülen'in barışçı fikirlerinden ilham alan gönüllüler hareketinin Amerika'daki yapıcı faaliyetlerine karşı özellikle siber ortamda yapılan bazı karalama kampanyalarını da bu cümleden olarak görüyorum. Bu eylemlerde ön planda görünen bazı Amerikan Hıristiyan sağcılarının ve İsrail sağına yakın Yahudilerin ilginç bir müttefiki de var: Aşırı milliyetçi Türkler. İslam fobyası ortak paydasıyla ayrımcılarla aynı mutfakta iş pişiren bu insanlara sorarsanız, Türkiye'yi ve Türkleri en çok onlar seviyordur. Ancak gerçekte Amerika'daki bazı Türkleri ayrımcılara hedef göstererek bu ülkedeki Türk varlığına zarar veriyorlar. Türkiye'de ülkeyi bitirme pahasına 'AK Parti'yi ve Gülen'i bitirme' planları yapanların (ve yaptıranların) Amerika'da boş durduğunu da zannetmeyin.

Türk eğitim gönüllülerince büyük özverilerle Amerika'da açılan 'charter' okullarını öcü gibi gösteren bir kısım fanatik yayınlar biraz deşilirse, aşırı milliyetçi Türk-Amerikan koalisyonunun izleri görülür. Mesela Turkishforum adlı Amerika merkezli internet sitesi, Haziran 2009'da İngilizce olarak 'Fethullah Gülen'in okulları tüm Amerika'yı sardı' başlığıyla bir okul listesi yayımlamıştı. Altında imza olmayan liste, adeta bir istihbarat çalışmasının dökümü gibiydi. Siteye eklenen okur yorumlarının çoğu nefret ve önyargı içerikliydi.

Bu tür ispiyonlamalar başarılı olmuş olsa gerek ki, bazı Amerikan sağcıları Türklerin kurduğu okulları dile dolamaya başladı. Geçenlerde komplo teorileriyle dolu bir web sitesinde Paul Williams imzalı yalan yanlış bir yazı çıktı. Gülen radikal, Amerika'daki okullar da medrese gibi gösterildi. Muhafazakâr bir web sitesi olan American Thinker'da da 29 Mart'ta Stephen Schwartz imzasıyla benzer korkuların pompalandığı bir yazı yayımlandı. Makalenin sponsorluğunu, Philadelphia merkezli düşünce kuruluşu Middle East Forum'un (MEF) 'İslamcı İzleme' projesi yapmıştı. MEF, bünyesinde Daniel Pipes, Michael Rubin gibi Amerikan sağcılarını bulunduran, İsrail lobisinin sağ kanadına yakın, İslamofobik bir kuruluş.

Amerikan Medyasının Duyarlı Tavrı

'Canım bazı çılgınlar birkaç web sitesinde saçma sapan şeyler yazmışsa ne çıkar bundan!' deyip geçmemek lazım. Konu İslam, İslamcılık ve radikallik olunca, Amerikalıların ne kadar hassaslaşabildiği göz ardı edilmemeli. Mesela marjinal çizgideki Paul Williams'ın blogunda yazdığı yazının hemen ardından bölgedeki bir televizyon kanalı, Gülen'in Pennsylvania'da misafir edildiği Golden Generation Vakfı tesislerine ekip gönderdi. Gazeteciler iddia edildiği gibi buralardan silah sesleri gelip gelmediğini, helikopter pisti olup olmadığını görmek istemişlerdi. Vakıf yetkililerince içeriye buyur edilen gazeteciler, istedikleri her yere girip çıktıktan sonra iddiaların deli saçması olduğunu bizzat müşahede ettiler.

Williams'ın yazısı, bölgenin etkili gazetelerinden Pocono Record'un da dikkatini çekmişti. Neyse ki Amerika'daki medya, gazetecilik prensiplerine Türkiye'ye nazaran çok daha fazla riayet ediyor. Pocono Record yayın kurulu, iddiaları iyice araştırmadan herhangi bir şey basmama kararı verdi. Record muhabiri Dan Berrett, Gülen ve sevenleriyle ilgili kapsamlı bir araştırmadan sonra haberler yaparak korkulacak bir durum olmadığını ortaya koydu. Eminim Amerikan yetkili makamları da aynı kanaatte. Ancak toplumda azınlıklara, yabancılara ve göçmenlere karşı tepkilerden resmî makamların hiç etkilenmeyeceğini de düşünmemek lazım. Arizona'nın sertleştirilen kanunları bunun en yeni örneği. Hak ve özgürlükler noktasında en sağlam kurumun ise Amerikan yargısı olduğu kanaatindeyim.

Sözün özü, Müslümanların ve Türklerin Amerika'daki geleceği, ülkede çokkültürlülüğün zayıflamamasına bağlı. Kendini milliyetçi addeden bir kısım Türklerin Amerikan milliyetçiliğini kışkırtarak son tahlilde kendileri de dahil tüm Türk toplumunun ateşine odun taşıdığını görmesi lazım.

Pin It
  • tarihinde hazırlandı.
Telif Hakkı © 2025 Fethullah Gülen Web Sitesi. Blue Dome Press. Bu sitedeki materyallerin her hakkı mahfuzdur.
fgulen.com, Fethullah Gülen Hocaefendi'nin resmî sitesidir.