Cımbızla Cümle Savaşı
Kendi mantık örgüsüne göre herkes haklidir. Fertler sayısınca hak olamayacağına göre birilerinin haksızlığını da görmek gerektir. Tarih boyunca devam edegelen bunca mahkemenin varlığı, elbette bunun içindir. Öyleyse haklılığın kriterlerine çok ihtiyaç vardır ve bu herkes için zorunludur.
Bir vecize olarak literatürümüze giren, 'Bana öyle bir şey söyle ki, onunla seni idam ettireyim' sözü, karsısındakini fikir planında yenemeyen müflis düşüncenin silah olarak seçtiği son hilelerinden biridir ve bugünlerde bu silah sıkça kullanılmaktadır. Ayni metotla, bu metodu kullananların ifadeleri taransa, en masum olduklarını sandıkları yerlerde bile vatan ve millete ihanet kokularını bulmak mümkündür. Günümüz idarecilerine benzeri bir yaklaşım sergilense, sonuç değişmeyecek ve vakıanın tersine vatanın elden gittiği zehabı hasıl olacaktır.
Zaman zaman nükseden bu hastalığın bir benzeri geçtiğimiz günlerde Radikal gazetesinde tekrarlandı. Fikir ve eserleriyle dünyanın dört bir yanında insanların gönlünde yer edinen Fethullah Gülen'e aynı metodun uygulanması neticesinde O'nun gönüllerdeki yerine gölge düşürülmek istendi.
Aslında atılan çamurlar karşısında müdafaaya geçerek cevaplar vermek, asli astarı olmayan yakıştırmaları ciddiye almak anlamına da gelebilir. Ancak, zihinlerde kalması muhtemel sorulara cevap olması ve bundan sonraki yanıltmalara ışık tutması bakımından yazıda kullanılan belli başlı noktalara değinmek istedik.
Cihat Çağrısı
Cihad, Allah rızası istikametinde yapılan her turlu gayretin adidir. Yerinde kitap okuma, yerinde başkalarına faydalı olma, yerine göre de bunalımlardan kurtulma adına tefekküre dalma cihadın kapsamına giren fiillerdir. Yeri geldiği zaman her devletin kullandığı meşru müdafaa olarak cihad ise, en son başvurulacak çaredir. Ne gariptir ki birileri cihadı, sadece fiili savaş olarak görmek istemekte ve kendi anlayışındaki bu manaya göre bu kelimeyi kullanan herkese barbarlık kisvesi giydirmeye çalışmaktadır.
Halbuki cihad, Hocaefendi tarafından, "İ'lâ-yi Kelimetullah veya Cihad ve "Sonsuz Nur" adlı iki ayrı kitabında ele alınmış ve cihadın ne olduğu ve ne için yapılacağı genişçe izah edilmiştir. Mesela onlardan birinde cihad hakkında şunlara yer verilmektedir: "Pozitivist ve rasyonalist cereyanların İslâm dünyasını da sardığı bir donemde yapılacak cihad 'düşmanlarla savaşma' şeklinde değil aksine onların kabullenmiş olduğu sistemlerin temel esaslarını teker teker ele alıp İslâm'la mukayesesini yapmak suretiyle gerçekleşecektir ve öyle gerçekleşme mecburiyetindedir. Bu cereyanlara karşı cihad 'medenîlere galebe ikna iledir' çerçevesinde olacaktır." (I'lâ-yi Kelimetullah veya Cihad, s.5; Ayrıca Bkz. Sonsuz Nur, c.2, s. 175-188)
Mürtet
Fukaha bu hususu değerlendirmeye tabî tutmuş. Hanefi mezhebi sadece erkeğin, diğer mezhepler erkek ve kadının, irtidat ettikleri takdirde öldürülmeleri gerektiği hükmüne varmışlardır.
İrtidat edenin cezasının, devlet reisi veya onun nâibi tarafından gerçekleştirilmesi, cezanın tatbikinden önce belli bir müddet dönmesi için mühlet tanınması ve bu hususta mezheplerin farklı görüşler serdetmesi, Hz. Ömer'e irtidat eden birinin öldürüldüğü haberi geldiğinde "Onu bir yerde hapsedip günde bir ekmek vererek üç gün tutsaydınız ya.. belki de tevbe ederdi." deyip daha sonra bu yapılandan kendinin haberi olmadığını zikrederek Allah'a maruzatta bulunması da gösteriyor ki, bu uygulama tamamen idarî ve siyasî olup, itikadî bir husus değildir. Devletin kendi varlık birlik ve bekasını muhafaza adına koyduğu kanunlardan biri durumundadır. Yoksa çarpıtılarak iddia edildiği gibi Hocaefendi'nin ortaya attığı bir husus değildir. Yazının gazeteye alınmayan kısmında zaten Hocaefendi, bunun idari bir husus olduğunu beyan sadedinde: "... bu tamamen daha önce yapılmış bir akde muhalefetin cezasıdır. Ve tamamen sistemin muhafazasıyla alakalıdır. Devlet belli bir sistemle idare edilir. Her ferdin hevesi esas alınacak olursa devlet idaresinden söz etmek mümkün olmaz. Onun içindir ki, bütün Müslümanların hukukunu muhafaza bakımından İslâm mürtede hayat hakkı tanımamıştır." buyuruyor. Bu ise, fıkhın belirlediği ve devletin uygulayacağı hükmü, izahtan öte bir şey değildir. İtikadî açıdan bir bağlayıcılığı da yoktur.
Cehennemlik İddiası
İnsanin cennet veya cehenneme gideceği, onun yaratıcısının takdirindedir. Ancak Kur'an, bu noktada bizlere belli ipuçları vermektedir ve öteden beri her müslüman bu prensiplere bakarak cennet veya cehennem hakkında bir şeyler söyleyebilmektedir. Yine de bu, söylenilecek son ve kesin söz değildir. Bu, bir genel kanaati bildirmektedir.
Allah'ın rahmetinin genişliği ve daima gazabının önünde gittiği bilinen bir gerçektir ve buradan hareketle Hocaefendi, eserlerinde hep rahmet yönünü on plana almış, azap cihetini de, rahmetin dilini anlamayanlar için caydırıcı bir malumat olarak aktarmıştır.
İşte söz konusu çarpıtma örneğinde sadece bu kısım alınarak Hocaefendi'nin karalanmak istenmesi tamamen bir art niyetin urunudur.
Kadının Dövülmesi
Nisa Suresi 34. ayet-i kerimede, "Allah'ın insanlardan bir kısmını diğerlerine ustun kılması sebebiyle ve mallarından harcama yaptıkları için erkekler kadınların yöneticisi ve koruyucusudur. Onun için saliha kadınlar itaatkârdırlar. Allah'ın kendilerini korumasına karşılık gizliyi (kimse görmese de namuslarını) koruyucudurlar. Bas kaldırmasından endişe ettiğiniz kadınlara öğüt verin, onları yataklarda yalnız bırakın ve (bunlarla yola gelmezlerse) dövün. Eğer size itaat ederlerse artık onların aleyhine başka bir yol aramayın; çünkü Allah yücedir, büyüktür."
Ayetten de anlaşılacağı üzere dövme, her akla gelindiğinde uygulanacak bir mekanizma değil, iffetinde sadık kalamayıp serkeşlik yapan kadınlar için ortaya konulan çözümlerden biridir ve hadislerde bunun en son sınırları da tespit edilmiştir. Dolayısıyla çarpıtılarak verilmeye çalışılan husus, sadece Hocaefendi'nin kanaati değil ayet ve hadisler merkezlidir ve bazı yorum farklılıkları dışında genel kanati ifade etmektedir.
Efendimiz'in kadınlarla ilgili söylediklerinin anlatıldığı sayfalar görmezden gelinerek sadece bu hususun cımbızlanması, hiçbir objektif anlayışa uymamakta ve gerçek niyetin uzum yemek olmadığını ortaya koymaktadır.
Netice olarak, cımbızla cümle savaşı içinde olanların, nasıl sonuçlar doğurabileceğini görmeleri açısından ayni metodu bir de kendi makale ve söylemlerine uygulamalarının, sonraki eylemleri adına faydalı olacağını ifade etmek isterim.
- tarihinde hazırlandı.