Ötelere Açılan Bir Dünya Projesi
Hayatı şahsî menfaatlerini ve birer öldürücü şehvet halini almış yeme, içme, cinsellik gibi behimî ihtiyaçları tatmine adanmış. Bütün varlığı nefret, kin, kıskançlık ve düşmanlıktan örülmüş, dolayısıyla nefret, kin, kıskançlık ve düşmanlıktan besleniyor. Bütün gayret ve mesaisi sevgi, aşk ve dostluk adları altında kine, nefrete, cinselliğe, ihanet ve düşmanlığa, adalet, eşitlik, hukuk, hakkaniyet ve barış adları altında zulmün, sömürünün, eşitsizliğin, hak-hukuk tanımamanın her türlüsüne, savaşa ve öldürmeye ayrılmış. Güzellik anlayışı ve duygusu, bütünüyle fiziğe, sonluya, pörsüyüp yok olana hapsolmuş ve bu sebeple de sanatı, kendinde vahşice tatmin aradığı fizikî, sonlu ve dolayısıyla pörsüyüp gitmeye mahkûm olanı bir karede dondurup, güya ona sonsuzluk kazandırma çabasından; ilim veya bilim dediği, eşyanın, hadiselerin, kısaca dünya hayatının zahiri hakkında kuru malûmattan; ilerleme dediği, ruhtan nefse, manâdan maddeye, ilimden cehalete, özden kabuğa, müteâlden beş duyunun dünyasına son hızla ricattan; bütün hüneri, kolaylaştırmaya çalıştığı hayatı sürekli zorlaştırmak, karmaşıklaştırmak ve yaşanmaz hale getirmekten ibaret. Doymak bilmez bir hırsla kendisine savaş açıp, zafer naralarıyla tahribe yöneldiği "tabiat"ın dehşetli "intikam"ları karşısında aciz ve zavallı. Aslında, bütün mahiyeti acz, cehalet, zulüm ve zavallılıktan müteşekkil ve bütün yaptıkları da bu mahiyetin birer yansıması.
Böyle bir varlık ve varoluş karşısında, okunan Kur'an'ları, ezanları ve orucu, sahuru, teravihi ve oruçlu mü'minleriyle Ramazan öyle bir esrar perdesini aralıyor ki, bu perdenin berisindeki dünya ile kirlenmiş gözler bile, ötelerden perdeye yansıyan bambaşka bir âlemin silûetini görüp, kulaklar, o âlemde mutlaka en tatlı, en okşayıcı meltemler gibi esmekte olan seslerin perdedeki yankılarını duyup ruha nakledebiliyor; yukarda tasvir olunan varlığın her bir insandaki ta kendisi olan nefsin hakimiyetinin altından ara sıra da olsa başını çıkarabilen bir ruh bile, bu manzaralar ve sesler karşısında mahmurlaşıp, bir arınma kurnasının altında, hayır, bir arınma ırmağının içinde olduğunu hissedebiliyor. Burada, insan varlığının ana unsurları olan acz, cehalet ve zulüm, kendilerini idrakle sonsuz bir kudretin, sonsuz ve gerçek bir ilmin, mutlak hak ve adaletin ekranı haline geliyor. Sonsuz ve dupduru sevgiden nebean edip gelen sevgi damlaları, herkesin kapasitesine göre beni O, o ve biz sevgisi baharında veya okyanusunda veya ışık hüzmelerinde eritip bir çiçek veya bir damla veya bir hüzme haline getiriyor. Her bakımdan bir dengenin hakim olduğu burada yeme, içme ve mübaşeret gibi ihtiyaçlar marifete, tefekküre, şükre götüren birer burak halini alıyor, yaşama ancak O ve O'nun iradesi istikametinde başkaları için olursa bir mânâ kazanıyor; adalet, bütünüyle rahmet-merhamet terazisinde tartılıyor ve hukuk, başkalarını tercihin adı oluyor. Burada sonlu, sonsuzluğun sınırlı bir geçit resmi olduğundan, güzellik anlayışı ve duygusu sonluda gerçek sonsuzluğa ve sonsuza yöneliyor, sanat, sonsuzluk ve sonsuzu sonluda tasvir adına tamamen manâya dönüşüyor. İlim, O'nun marifetinden kendini bilmenin ve kendini bilme merceğinden eşya ve hadiselere bakıp, onlardaki manâyı idrakin adı. Ve burada tabiat, fıtratın ıttıradından, Mutlak Güzel İsimlerin, manâların âdeta kesintisiz nefeslerinin tecellisinden ibaret.
Şahsen, Fethullah Gülen Hocaefendi'nin ismi etrafında örgülenen ve temsil edilen harekete, başta tasvir edilen varoluşun içinden böyle bir âleme açılma olarak bakıyorum. İhtiyar dünyamız, Muhammedî böyle bir âlemi, Hz. Sâre'den Hz. İshak'ın, Hz. Meryem'den Hz. İsa'nın doğuşu gibi, yani Cenab-ı Allah'ın sebepler perdesi üzerinde sebep-netice münasebetini sonsuzca aşan sebepler ötesi yaratıcılığıyla bir gün mutlaka doğuracaktır.
- tarihinde hazırlandı.