Türk Okullarına Neden Düşman Olunur?

Dünyanın 50'den fazla ülkesinde Türk müteşebbisinin açtığı ve bulunduğu her yerde, üstün "eğitim-öğretim" başarılarıyla takdir toplayan Türk okulları hakkında yine spekülasyon üretildiği bir dönemde değerli bir yazar şunları yazıyordu:

Yurt dışındaki bu okullara Milli Eğitim Bakanlığı'nın öğretmen verdiğini düşünebiliyor musunuz? Buralara hâlen ülkemizdeki liselerde görev yapan öğretmenleri gönderdiğini, bu öğretmenlerin hem buradaki maaşlarının işlediğini hem de oradan ayrıca para aldıklarını hayal edebiliyor musunuz? Mümkün değil. Çünkü hangi ülkenin millî çıkarını düşündüğü, hangi ülke hesabına çalıştığı bilinmeyen bazı kesimler, "Tarikat okullarına laik devlet yardım ediyor!" diye feryada başlarlar.

"Oysa, laikliği kendilerinden aldığımız Batılılar, özellikle de laikliği resmî dini gibi benimseyen Fransa, millî hedefler söz konusu olduğunda teokratik bir devlet gibi davranıyorlar. Onların Türkiye'de açtıkları okullar, gerçek anlamda birer "tarikat okulu"dur. Bu, adlarından dahi anlaşılabilir: Saint Joseph (Sen Jozef, yani Aziz Yusuf), Saint Benoit (Sen Bönuva, Aziz veya Ermiş Bönuva), Saint Michel (Sen Mişel, Aziz Mişel) ve daha niceleri... İçlerinde mutlaka küçük bir kilise, hemen yakınında büyükçe bir başka kilise bulunur. Belli yerlerine kocaman haç işaretleri konulmuştur. Yönetimde, okulu kuran Hıristiyan tarikatının rahip ve rahibelerinin ağırlığı vardır. Bu tarikat okullarında görev yapan öğretmenlerin her biri 9 bin Alman Markı'nı aşkın (bugün için 3 milyar TL) aylık alır. Kendi ülkelerindeki maaşları da aynen işler. Batı, laik de olsa kendi dinini yaymaya çalışır. Fransa ve Belçika başta olmak üzere, Avrupa ülkelerinin yarı sömürgesi durumundaki Orta ve Güney Afrika kesimlerinin Zaire, Fildişi gibi ülkelerine İslâm ile ilgili kitapları sokturmazlar. Türkiye'nin İslâm düşmanı yayın organlarında, "Hiç İncil'i okudunuz mu? Bize yazın parasız gönderelim" ilânları çıkarken, o ülkelerde İslâm'la ilgili en küçük bir propagandaya müsaade etmezler. Sovyetler'den nispeten bağımsızlaşan Türk cumhuriyetlerinde, günümüzde misyonerler cirit atıyor, bedava kitap ve broşürler dağıtıyorlar. Bu Hıristiyanlık propagandacılarını ise, laik olduklarını iddia eden Batı ülkeleri destekliyorlar."

Türk müteşebbisinin dışarıda açtığı okulların ülkemizdeki yabancı okullar gibi, tarikat ve tarikatçılıkla hiç alâkası yok. Bu konudaki iddialar, onları görmeden üretilmiş düşmanca spekülasyonlardan ibaret. Ve bu okulların bulunduğu ülkelerin hepsi laik; hemen hiçbiri Müslüman değil. Ne ilginç ki, laik olmayan iki Müslüman ülke, İran ve Suudi Arabistan, bu okullara müsaade etmiyor. Okulların bulunduğu ve en az Türkiye kadar laik ülkeler, en yüksek seviyedeki devlet adamlarının çocuklarının da okuduğu bu okulları, laik gelecekleri açısından tehlike görmüyorlar. Ne var ki, Türkiye'de bulunan ve kendi kafalarındaki laikliği bütün dünyada korumaya adeta azimli; fakat pek çoğu "Batı'nın tarikat okulları"nda yetişmiş ve bu okullara hiç ses çıkarmayan kesimler, dışarıdaki bu Türk okullarından son derece şikayetçi. Türkiye'nin iyiliğini ve yararını düşünen herkes, küçülen, bununla birlikte, birtakım ülkelerin bir araya gelip birlikler oluşturduğu, âdeta tek devlet haline gelmeye çalıştığı dünyada, bu okulların ülkemizin bilhassa geleceği açısından taşıdıkları öneme dikkat çekerken, onlara karşı çıkanlar, evet, yukarıda yazısından iktibaslarda bulunduğumuz yazarın tespitine göre; ancak hangi ülkenin millî çıkarını düşündüğü, hangi ülke hesabına çalıştığı bilinmeyen kesimler olabilir. Yoksa bu kesimler, kendi din ve inançlarının bu okulların bulunduğu ülkelerde yayılamamasından dolayı veya hangi ülke hesabına çalışıyorlarsa, o ülkenin menfaatleri açısından mı bu okullara karşı çıkıyorlar diye düşünmeden de edemiyoruz.

Ne var ki, düne kadar bu okullar hakkında, hemen hemen bütün yazarları ve ilgili haberleriyle en övücü yayınları yapan bir gazetenin, 28 Şubat sürecinde sermayenin en irisi haline gelen bir gruba satılmasıyla tam tersi bir tavır içine girmesi, buna aynı iri sermaye grubuna satılmış bir TV kanalının da katılması, hem bu sermaye grubunun şişme kaynaklarını ve etkilenme mercilerini, hem de Türkiye'de belli medyanın sadece sahibinin sesi olmaktan öte bir mana ifade etmediğini görme açısından son derece önemlidir ve esef vericidir.

Türk hükümeti, tabiî ki Orta Asya ülkelerinde dilediği kadar okul açabilir. Fakat bunu yaparken, Batılı ülkelerin, Türkiye'de ve başka ülkelerde neden hükümetleri aracılığıyla değil de, daha çok "tarikatlar" gibi sivil kurumlarıyla okul açma yolunu seçtiğini ve 10 yıldır Orta Asya'da bu türden teşebbüslerinde neden istenilen başarıya ulaşamayıp, sivil müteşebbisin açtığı okulların başarılı olduğunu da herhalde araştırma gereği duyacaktır. Fakat bundan önce, bizzat Türk vatandaşı olup da, bu okullara en büyük düşmanlığı besleyenlerin gerçek kimliklerini ve bu düşmanlıktaki asıl niyetlerini de araştırması gerekir. Yoksa yetkililer bunları da biliyor; fakat ses çıkarmaktan mı korkuyorlar?

Pin It
  • tarihinde hazırlandı.
Telif Hakkı © 2025 Fethullah Gülen Web Sitesi. Blue Dome Press. Bu sitedeki materyallerin her hakkı mahfuzdur.
fgulen.com, Fethullah Gülen Hocaefendi'nin resmî sitesidir.