Erzurum'da Farklı Bir Gülen

Bir kaç gündür Fethullah Gülen cemaatini incelemek üzere Erzurum'daydım. Gidişim Aşkale'nin Düşman'dan Kurtuluşu'nun 90. yılını kutlamak adına sahnelenen o eşsiz "Ermeniler içip içip Türkleri kıtır kıtır kesti" eserine denk geldi. Gülsem mi ağlasam mı derken Salih Gülen ile tanıştım, ve gülmeye başladım. Salih Bey, Fethullah Gülen'in (üçü kız dördü erkek olmak üzere) yedi kardeşinden ortancası. Aralarında on yaş fark var, yani Salih Bey 60 yaşında.

Kendisiyle -ricam üzerine- cemaate yakın Aziziye Koleji Müdürü Yüksel Nizamoğlu'nun odasında tanışıyoruz. Odaya ilk girdiğinde herkesin şöyle bir kendini toparladığını, düğmelerini iliklediğini, bellerini doğrulttuğunu fark ediyorum. Karşımızda acayip somurtkan ağır bir tip var. Yüzüme zor bakıyor. Nasıl olsa almaz diye elimi dahi uzatmıyor ve içimden "eyvah yandık"lar çeke çeke sohbete başlıyorum.

Ağabeyinin iri kıyım hali olan Salih Bey'e ilk başta klasik sorular soruyorum "Fethullah Gülen nasıl biri, görüşüyor musunuz" falan filan. O da gayet klasik cevaplar verirken birden yüzündeki ciddi ifade erimeye başlıyor, yerini muzip bir çocuk ifadesi alıyor. "Biz çok ağır bir yük taşıyoruz biliyor musunuz? Bütün hayatımız boyunca "O"na yakışır kardeş olma sıkıntısıyla yaşadık," diyor Salih Bey. "Ama, Hoca Efendi 'Ev danasından öküz olmaz' der hep, bizden de bir şey olmaz," diye gülüyor. Odadakiler birden irkiliyor. 'Acaba şimdi ne yumurtlayacak' dolu bakışlarla donup kalıyorlar. Ama Salih Bey'in pek aldırdığı yok . "Hoca Efendi iradesiyle talip oldu bu işlere, biz ise namaza dururken arabamızı evimizi düşünüyoruz," deyince, artık tutamayıp kendimi, gülmeye başlıyorum. Herkes rahatlıyor. Karşımızda Fethullah Gülen'in ele avuç a sığmayan "afacan" kardeşi, yani bizlerden biri, duruyor.

Gerçekten de Fethullah Gülen'in akrabası olmak zor. Gülen'in imajına gölge düşmesin diye, para kazandıran işlerden uzak durmaları emredilmiş. Yılda bir ağabeyinin ziyaretine giden Salih Bey genç yaşta kendi deyimiyle "politik" bir evlilik yapmak zorunda kalmış. Erzurum'da faaliyet gösteren rakip bir cemaat mensubunun kızıyla evlendirilmiş, böylece bir tür "ateşkes" sağlanmış olduğunu hissettiriyor. İşi matbaacılık olan Salih Bey İstanbul'a taşınıp iyi paralar kazanmaya başlayınca Erzurum'a apar topar geri gönderilmiş. Erzurum'da cemaatten ona pek gelen iş yok. "Gidip başkalarına daha ucuza bastırıyorlar," diye homurdanıyor.

Babıâli'de de geçen matbaacılık serüvenini dinlerken Salih Bey'in bir diğer yönünü keşfediyoruz. "O günlerde matbaacılık işi hep gayrimüslimlerin elindeydi. Üç asır boyunca Kuran'ı Ermeniler basmış. Birçok Rum, Yahudi, Ermeni dostum vardı. Hatta bir Ermeni ailesi bana çok yakınlık göstermişti, Ramazanda iftara çağırırlardı, benim hatırıma da oruç tutarlardı," diye anlatıyor.

Peki, Aşkale'de yaşanan türden rezillikler için ne düşünüyordu? "Eskiden bir Deli Cevat vardı Ermeni rolünü hep o üstlenirdi, ama öldü gitti, artık Ermeni olmak istemiyor kimse," diye cevap veriyor. Ardından "en güzel camilerimizi Ermeniler yaptı, evet Mimar Sinan da Ermeni kökenliydi," diye ekleyince, kulaklarıma zor inanıyorum. Odadakiler de belli ki aynı hislere kapılıyor, hangi yönde bilmiyorum tabii. Ancak kendi adıma işte herkesi kucaklayan İslam bu olsa gerek diyorum. O buzlu Erzurum havasında içim ısınıyor, neşeyle doluyor.

Pin It
  • tarihinde hazırlandı.
Telif Hakkı © 2025 Fethullah Gülen Web Sitesi. Blue Dome Press. Bu sitedeki materyallerin her hakkı mahfuzdur.
fgulen.com, Fethullah Gülen Hocaefendi'nin resmî sitesidir.