Âlime Yerinde Celadet Pek Yakışıyor
İtiraf ederim ki, eğer konuşmayı Vakit yayımlamamış olsaydı, bendeniz köşemi iki günlüğüne bu konuşmaya ayıracaktım.
Konuşmanın aslı Hocaefendi'nin sitesinde soru cevap formatıyla yayımlandı. Ne de olsa bir internet sitesi o. Gazete kadar yaygın bir okur kitlesine ulaşamayabilir. Bu açıdan Vakit'in yaptığı bir kamu hizmeti. Ama, işin bir de gazetecilik boyutu var. Bir gazete, Hoca'nın genel üslubunun dışına çıkma pahasına canhıraş çığlıklar koyveren sadasını duymazdan ve görmezden geliyorsa, onunki gazetecilik değil üç maymunu oynamaktır.
Yani bu konuşmanın haber değeri tartışılamaz.
Ama şahsen benim için bu konuşmayı değerli kılan, ne aslında herkesin bildiği ve bir bakıma "malumu ilam" olan muhtevası, ne de onun haber değeri taşıması. Bendenizi asıl heyecanlandıran, Hocaefendi'nin, bu gerçekleri bizzat ağzından kamuoyuna duyurma iradesi sergilemiş olması.
Bu, işte budur üzerinde durulması gerekli olan.
Neden mi?
1. Bir İslâm âliminin, doğup büyüdüğü topraklar üzerinde dönen siyasal dolapları ve oynanan çok taraflı oyunları tesbit edebilme basireti, tahlil edebilme feraseti, tenkit edebilme cesareti gösterdiği için.
2. Alimliğinin yanında bir kanaat önderi ve bir gönüllüler ordusu rehberi olan Hoca'nın hayli büyük olan gönüldaş kitlesine, gerçeği bu kadar açık ve net bir biçimde söylediği için.
3. Standart dışı bu konuşmanın, Hocaefendi'nin cemaati dışında yer alan tüm müminleri, hatta inanan ve inanmayanıyla bu topraklar üzerinde yaşayan tüm insanları doğrudan ya da dolaylı olarak ilgilendirdiği için.
Hocaefendi'nin bu canhıraş feryadına, "Dün neredeydi?" diyerek bigane kalanlar olabilir. Buna 28 Şubat'ın kundakladığı yangın ortamında verdiği kimi demeç ve yaptığı kimi açıklamalardan olumsuz deliller de getirebilir.
Fakat bendeniz, iyi ve isabetli olanı görüp onu takdir etme hassasiyetimizi körelten, ahlaki ve iman kardeşliği yükümlülüklerimizi ertelemede bize mazeret sunan bu gibi tavırları İslâmi terbiyeye uygun bulmuyorum. Hikmetli ve dengeli de değil. Buna verilecek cevap şudur: "İlk taşı hatasız olan atsın!" Hocaefendi'nin bu konuşması kendi özel ve özgün süreci içinde bir milattır. Bu görülmeli ve dua edilmelidir.
Biliyorum, konuya ilgi duyan herkes şimdi şu sorunun cevabını merak ediyor: "Ne oluyor?"
Bildiğim bir şeyler yok. İnanın yok. Ben de sizin bildiklerinizi biliyorum. Ben de sizin sorduklarınızı soruyorum. Ancak, Hocaefendi'nin bu konuşmasının tek başına çok önemli olduğunun altını bir kez daha çiziyorum. Bu konuşma, dün Müslümanlar arasında istenmeden açılan bazı yaraları kapatmaya yarayacaktır. Yersiz itham ve suçlamalara bir cevap teşkil etmektedir çünkü.
Ben kendi payıma, alimlerin, yanlış yapsa dahi yanlışlarını kendilerinin düzelteceğine hep inanmışımdır. Onun için alimin adının cahillerin ağzında sakız olmasını hayra alamet görmem. Alimin eti zehirlidir, yiyen iflah olmaz, bilirim.
Dikkat buyurulsun, "alim" dedim, "yazar, araştırmacı?, aydın, akademisyen, teolog, dinci" vs. demedim. Alim ayrı, din uzmanı veya akademisyen ayrıdır. Vahiy kime alim denileceğini güzel beyan etmiş: "Allah'tan kulları içinde layıkıyla ancak alimler korkarlar". Allah'tan korkmadan esip yağan, saçıp savuran, katıp karıştıran, vurup kırıştıran kifayetsiz muhterisler ne yapsa yeridir. Onlara defter tutan da yok zaten.
Gelelim "Ne oluyor?" sualinin cevabına: Sahi, ne oluyor?
Birincisi, muhtemelen sokaktaki insanın bilmediği, bilemediği derin yerlerde birileri bazı fırıldaklar çeviriyor. Bunlar çok tehlikeli sonuçlar doğurabilecek fırıldaklar. Hocaefendi bunlara muttali oldu ve yangın kulesinde nöbetçi olmanın sorumluluğuyla "yangın var!" diye bağırıyor.
İkincisi, esasında dün olandan farklı bir şey olmadı, Hocaefendi "kontrollü gerginlik" dedikleri türden bir yöntem uyguluyor. Bunun için de şimdiye kadar kendisine ve can-baş koyarak yürüttüğü hizmetine saldıranların yöntemini izleyerek, onları açık pozisyonda bırakmayı deniyor. İyi de ediyor.
Üçüncüsü, her ikisi de…
Bunlar veya bunların dışındaki ihtimaller… Sebebi hangisi olursa olsun, Hocaefendi'nin mezkur konuşması, bu ülkenin "derin sismografisi"dir. Yeraltının görüntüsünü bir fotoğraf sadakati içerisinde göstermektedir.
Ama hepsinden öte, alime yerinde celadet pek yakışıyor.
- tarihinde hazırlandı.