Arigato Gozaimas…
Sunroute (Güneş Yolu) otelinin mütevazi odasında, üzerimde geleneksel Japon kıyafeti Yukata, yuvasından dışarıya hamle yapan karıncalar misali, ellerinde şemsiyelerle koşuşturan "çekik gözlü" dostları seyretmekteyim. Hava yağmurlu ve güneş bulutların arkasında gizlenmiş.
Hatırıma Marguerite Duras'ın, "Hiroshima mon amor" (Hiroşima Sevgilim) deki satırları düşüyor:
"Kadın: Hiroşima'da hiç güneş doğmaz mı?
Erkek: Hiroşima'da hiç güneş doğmaz."
"Güneş Ülkesi"nde güneş doğmaz olur mu? Hem "Ex oriente lux" (Işık doğudan yükselir) değil mi? Elbette öyledir. Ama belli ki Duras, Hiroşima'nın "Güneşsiz günleri"ne gönderme yapıyor. Yani 1945 yılının o kasvetli Ağustos günlerine.
Gözüm, yüksek ağaçların ve modern yapıların arasındaki bir "iskelet bina"ya takılıyor. Evet, işte burası, tam da burası. Bir ateş topunun görünmesi ve kulakları sağır eden bir gürültünün ardından, göklerin ölüm yağdırdığı, yerlerin ceset püskürttüğü günlerin hatırası bir bina.
Derken, gözlerim siyah-beyaz bir dehşet filmini seyretmeye başlıyor. Yanmış cesetler, iskelete dönüşmüş ağaçlar, yerle bir olmuş binalar. Balıkçı kasabasında ağlar balık değil, ceset boşaltıyor sanki. İki yüz elli bin can, sokaklarda cansız yatıyor.
Martılar ölü, kediler ölü, kuşlar ölü, kısacası toprak üstünde yaşayan her şey ölü. Korkunç bir ceset kokusu ortalığı sarmış.
Bu dehşet rüyasından bir telefon sesi ile uyanıyorum: "Abi, 8.45'de resepsiyonda buluşuyoruz değil mi?". Yol arkadaşım Erkam Tufan Aytav'ın sesi bu.
Üzerimdeki Yukata'yı çıkarırken tekrar dönüyorum dehşet rüyasına. Bir kenarda çekik gözlü bir kız çocuğu gözüme ilişiyor. Sadako Sasaki olmalı bu. Bitkin bedeni ve cılız parmaklarıyla mektupları katlamakta. Origami sanatının müstesna örneklerini ortaya koyuyor. Kağıt parçacıkları o kadar hızlıca turna kuşuna dönüşüyor ki. Peş peşe. Yüzlerce turna kuşu Sasaki'nin çevresini doldurmuş.
Reel dünyaya dönmeliyim. Erkam Bey, resepsiyonda bekliyor. Sahi hangisi daha reel ve gerçekçi acaba? Dünün acıları mı, bugünün parıltılı dünyası mı. Galiba her ikisi olmalı.
Geçtiğimiz günlerde Japonya'da idik. Bir Japon halk şarkısında, "İstanbul'a uçalım" dese de, biz uluslar arası bir toplantı vesilesiyle Hrişoma'ya uçtuk; dünyadaki çocuk problemleri üzerine yoğunlaşan Arigatou Vakfı'nın davetlisi olarak. Hiroşima dışında dört şehri daha ziyaret etme imkanı bulduk. Bu vesileyle, ikinci dünya savaşının o kanlı günlerini gerilerde bırakmış o güzel ülkeyi tanımaya çalıştık. Atom bombalarının ilistire çevirdiği bir ülkeyi nasıl, modern ve müreffeh bir ülkeye dönüştürdüklerini gözlerimizle gördük.
İkinci Dünya savaşının iki mağlup ülkesi Japonya ve Almanya, ordu kurmama cezasını fırsata, yani kalkınmaya dönüştürerek galib konuma gelmişlerdi.
Prof. Dr. Ümit Meriç, bir Norveç seyahati sonrası, izlenimlerini anlatırken, "Benim nazarımda sanki devamlı abdestli bir ülke. Temizliğin ve taravetin yüzünden okunduğu bir yer." demişti. Bana göre de Japonya, nezaketin ve kibarlığın sisteme dönüştüğü modern bir ülke idi.
İnsanlar birbirlerini rahatsız etmemek için, adeta seslerini asgari düzeyde kullanıyor. Her vesileyle tatlı bir reveransla birbirlerine karşı saygılarını ifade ediyorlar. Hesap pusulasını takdim ederken dizlerini büken garsonu; hızlı trende bilet konrolü yaparken, yanımda uyuklayan yolcuyu rahatsız etmemek için, not alıp tekrar gelen biletçiyi, vagona her gelişinde ve terkedişinde, bel kırarak verdiği selamlamayı unutmak kabil değil.
Türk işadamlarının teşebbüsüyle açılmış olan, "Abroad Dil Merkezleri"nin fedakar eğitim gönüllüleri, Sakura (kiraz) ağaçları altında düzenledikleri pikniklerde Japon ve Türk halklarını kaynaştırdıkları gibi, halk şarkısını gerçeğe dönüştürerek Japon halkını İstanbul'a uçuruyorlardı: İnanç ve kültür değerlerimizi tanıtmak için.
Orada geçirdiğimiz bir hafta boyunca, İstiklal Şairimiz M. Akif Ersoy'un, yüz sene öncesinden nasıl da isabetli bir Japonya değerlendirmesi yaptığını takdir ederek, kendisini ve onun yakın dostu Japon müslümanlarının önderi, Sibirya'lı büyük alim Abdürreşit İbrahim'i rahmetle ve minnetle yad ettik:
Siz gidin, saffet-i İslam'ı Japonlar'da görün!
O küçük boylu, büyük milletin efradı bugün,
Müslümanlıktaki erkanı sıyanette ferîd,
Müslüman denmek için, eksiği ancak Tevhid.
Doğruluk, ahde vefa, va'de sadakat, şefkat;
Acizin hakkını i'lâya samimi gayret.
"Arigato Gozaimas…" dostlar. Bize unutulmaz bir misafirperlik gösterdiğiniz ve insanlığın ortak medeniyetine ve teknolojisine yaptığınızın katkılar için.
"Arigato Gozaimas…" Japonca "Çok çok teşekür…"
- tarihinde hazırlandı.