Susurluk'tan Ergenekon'a Değişen Ne?

Ergenekon davasının yansımaları devam ediyor. Başsavcı Aykut Cengiz Engin, yaptığı basın açıklamasında "Herkesin bildiği terör örgütünden öte bir örgüt bu" demişti.

Gerçekten isnad edilen suçlamalara bakılırsa, "örgütten öte bir şey" bu oluşum. Adeta, "Örgütler besleyen örgüt"; hatta "örgütler doğuran örgüt"gibi. Mübarek (!) sanki, Erbakan Hoca'nın "Fabrika yapan fabrika" idealini şer şephesinde hayata geçirmiş.

Hizbullah'dan PKK'ye; mafyadan uyuşturucu kaçakçılığına birçok örgütle temas halinde gözüküyor.

Başsavcı dava'nın seyrine ve yöntemine dair önemli açıklamalarda bulundu. Ne var ki, "Ben bu davanın avukatıyım" diyen Deniz Baykal'ı ve CHP canibini tatmin etmemiş olmalı ki "Dağ fare doğurdu" şeklinde açıklama geldi.

"Ergenekon" dağının doğurduğu farelere bir göz atalım:

  • Silahlı terör örgütü kurmak.
  • Halkı silahlı isyana tahrik etmek.
  • Cebir ve şiddet kullanarak hükümeti ortadan kaldırmak.
  • Askeri itaatsizliğe teşvik etmek.
  • Halkı kin ve düşmanlığa tahrik etmek.
  • Danıştay saldırısını azmettirmek.
  • Patlayıcı madde bulundurmak ve atmak.

Liste uzayıp gidiyor. Sayın Baykal'a sormak gerekiyor: "Eğer bunlar fare ise, dağ ne ola ki?"

Şu günlerde iddianamede yer alan suçlamaların "yandaş medya"da önceden yayınlanmasını diline dolayan birileri feryat ediyor. "Yargı süreci devam etmekte iken, bu yayınlar nasıl yapılabiliyor?" imiş.

Meşhur deyimde olduğu gibi, "Dinime dahleden bari Müselman olsa".

Sayın Fethullah Gülen, "Silahsız tek kişilik terör örgütü kurmak"la suçlandığı sıralarda, henüz iddianamenin "i"si dahi ortada yok iken, çarşaf çarşaf yayınlar yapıp, kendisini medyatik yargısız infaza tabi tutanlar ve sürmanşetlerden korku salanlar bunlar değil miydi sahi?

Gerek Refah Partisi davasında, gerekse Merve Kavakçı olayında benzer tavrı ortaya koyanlar da bunlar değil miydi?

Şimdi ne oldu da, hukuki prosedürün korunmas" ve yargının etkilenmemesinin derdine düştüler? Ne oldu, hukuk bu kez size mi lazım oldu?

Susurluk davası sırasında, ortalığı velveleye veren kimi kalemlerin, "Ergenekon" karşısındaki tavırları da tam "evlere şenlik" kabilinden. Ne oldu o çanak-çömlek ve teneke seslerine? Çetelerle mücadele adına "Bir dakika karanlık" eylemleri düzenleyenlere? O sırada habire, "emniyet-siyaset-mafya ve bazı emekli askerler"in kirli ilişkilerinden dem vuranlar, bu kez daha derin, daha kirli, daha kinli ve daha kanlı ilişkiler karşısında neden farklı bir tavra giriyorlar? Değişen ne oldu gerçekten?

Ünlü bir türkümüzden hareketle, onlar "Susurluk'tan çıktım yola; Ergenekon'da verdim mola" mı diyorlar acaba? Bu molanın arkasında ne türden ilişkiler var acaba?

Abdullah Çatlı ile Veli Küçük arasında, beş yüzden fazla telefon görüşmesi tespit edilmiş; ne var ki ne mahkeme ve ne de TBMM Susurluk Komisyonu'na ifadeye getirilememiş değil miydi?

Susurluktan Ergenekon'a besbelli ki yollar var, ama ne var ki, bu yolları görmek birilerinin pozisyonlarıyla gayetle çelişiyor.

Genelkurmay'dan gelen açıklama ise düşündürücüdür. Kimi emekli mensuplarının, görev esnasında iken darbe hazırlığı yaptığı iddiasını içeren dosyayı, kendilerinin istemediğini ama gönderildiğini beyan ediyor.

Sorulması gereken asıl soru şudur:

Kamuoyu, cihet-i askeriyeyi de yıpratmakta olan bu iddialarla çalkalanıp dururken, ordu kendi sistemi içinde bir soruşturma başlatmış mıdır?

Başlatmamışsa niçin?

Pin It
  • tarihinde hazırlandı.
Telif Hakkı © 2025 Fethullah Gülen Web Sitesi. Blue Dome Press. Bu sitedeki materyallerin her hakkı mahfuzdur.
fgulen.com, Fethullah Gülen Hocaefendi'nin resmî sitesidir.