Gülen Davası, Romalılar ve Basın

Eski Roma ile ilgili meşhur bir hikâye vardır. Derler ki imparatoriçe yakınlarını çağırmış bir gün ve emretmiş: "Falan kişinin beni zehirleyeceğine dair haberler üreteceksiniz." Heyet, utana sıkıla "Aman efendim, nasıl deriz böyle bir şey. Bahsettiğiniz kişiler bu ülkeyi canlarından çok sever, hem kim inanır buna?" der. Kraliçe, sadist bir kahkahayla yapıştırır cevabı: "Size emrediyorum! Beni zehirleyeceklerine dair bir haber yayın. Bu haber tartışıladursun biz, ikinci bir fısıltıyı atarız. Roma sokaklarına, sonra üçüncü haber bombardımanı, sonra dördüncüsü... İnsanlar ilk haberin şaşkınlığını atmadan deriz ki hainler imparatorun yanına kadar sızmış, zehri yüzükler içinde sokacaklarmış, zehir kırmızı bir tozmuş, içkilere katılacakmış... Bu bilgi bombardımanı karşısında halk, ilk iddiamızı gerçek kabul eder ve ayrıntılar üzerine düşünmeye zorlanır..."

Roma'nın muhteris kraliçeleri iktidar yolunda hangi fettan genlerini çağımıza kadar iletmiş bilemem; ama birilerinin günümüzde aynı mantık ve teknikle mücadele ettiklerinden şüphem kalmadı. Tezgahı kurmuşlar bir kere. Bir adamı yok etmek mi istiyorlar? Çok kolay! Önce, etrafı velveleye verecek haberler uydur, vehim ve kuşkuları dile getir. İddialar haber olunca savcı –ister istemez– dava açsın ve haberi delil saysın. Haberler üzerine dava açılınca bunu manşet yap ve iddiaya yeni iddialar ekle. Bu manşet de tekrar delil dosyasına eklensin...

Bu kısırdöngünün sonu var mı! Kim kendini bu menhus cendereden kurtarabilir? Ve bu tezgahın dişlisi olmaya gazetecilik denir mi?

Entrika varisleri yanlarına şakşakçılarını da alarak kaset avcılığına başlamışlardı malum. Kanal kanal dolaşan ve kirli iddiaları ile medya üzerinden yargıyı zorlayan kişilerin amacı Fethullah Gülen'i mahkûm ettirmekti. Hangi makamda, kime, niçin ve ne zaman söylendiği belli olmayan uzun konuşmalardan maksatlı bir şekilde cımbızlanarak alınmış cümlelerle harekete geçtiler. Hayatını ülkeye, eğitime, diyaloğa vakfetmiş bir bilge kişi için "çete kurma" iddiası dile getirildi. Bu iddianın ne anlama geldiği bile anlaşılmadan, öyle ayrıntılar kurgulandı ki ilk baştaki komplo çoktan unutuldu.

Roma döneminin entrikacılarına parmak ısırtacak iki önemli taktik vardı onlar için. Medya ile hareket edilecek ve "asker yanımızda havası estirilecek"ti. Hadi medya neyse; ordumuzun, her biri eski tüfek eylemci olan ve PKK ile işbirliği yapan bir zümreyle birlikteliği düşünebilir miydi? Bunu, görüntü sunumunu da medya ayarlayacaktı kuşkusuz...

Mesela 21–25 Haziran 1999'da Sabah ve Milliyet "şok iddialar" ortaya attı. Haberlere göre Genelkurmay Başkanlığı irtica ile ilgili bir rapor hazırlamış ve MGK'ya sunmuştu. 28 Şubat rüzgârını arkasına almayı hedefleyen hayali raporun yıpratma odağında olanlardan biri de Fethullah Gülen'di kuşkusuz. "Rapor"u görenler hayretlerini gizleyemedi; çünkü ordumuzun sorumsuz ve seviyesiz bir üslupla böyle bir çalışma yapmayacağı açıktı. 25 Haziran 1999'da Genelkurmay 10 no'lu basın bülteniyle raporu resmen yalanladı. Askerin tokatı sadece Sabah ve Milliyet'in değil Roma varislerinin de suratında patlamıştı...

Şu kaderin cilvesine bakın lütfen! Tarih 27 Haziran 2002 ve yine aynı iki gazete! Güya Genelkurmay Başkanlığı, Terörizm başlıklı bir kitap hazırlamış, orada PKK ve Apo ile ilgili bilgiler veriliyormuş. Ve aynı kitapta Fethullah Gülen'e de yer veriliyormuş. Önce adama sorarlar "Bu haber neden bu iki gazeteye sipariş edilmiş acaba?" İkincisi, kitap dedikleri şey bilgisayar çıktısı bir tomar kağıt. "Kitap"ın ne yazarı var, ne basımevi, ne yayınlandığı tarih... Ayrıca Sayın Gülen'in terörle ne ilgisi olabilir? Hangi terörist eylemle irtibatlandırılmıştır? Hayatı boyunca barış soluklamış bir insana böyle bir ithamı yönelten hangi vicdansız olabilir?

Ayrıca şunu unutmamak gerek; devletin içinde bir birim ya da bir birim içinde bir zümre, kimi zaman birilerinden kuşkulanabilir. Bu şüphelerini kağıda da dökebilir. Bu devletimizin topyekûn görüşü olmadığı gibi, "ebediyyen değişmez hükümler" de değildir. Biraz da konjonktürün zorlamasıyla ortaya çıkan bu durumdan siyasetin, medyanın şu an zirvesini tutan kişiler de nasiplerini almıştır. Eğer o kuşkular, mutlak hükümler olsaydı bakanlardan medya patronlarına, yazarlardan sanatçılara kadar pek çok kimsenin bu ülke içinde serbest dolaşım haklarının olmaması gerekirdi: Şu Roma asilzadeleri ve medya Brütüsleri bile savcılıktan temyiz kağıdı getiremez; eğer bazı raporların mutlak doğru olduğunu kabul edersek...

Hadisenin ilginç bir başka yönü var. Ne hikmetse Sayın Gülen ile ilgili olumsuz haber bombardımanı, hep mahkeme tarihlerine denk geliyor. Ve ne hikmetse bu tür haberler, MGK toplantılarının yapıldığı günlerde yakın tarihlere göre ayarlanıyor. Belli ki yargıyı etkileme ve ordumuzu yanlarına alma taktiği ısıtılıp soğutulan dosyalarla devam ettiriliyor. Uzman bir hukukçu dostuma "kitap"ta yeni bir şey olup olmadığını sordum, güldü. Haberde yer alan her şey iddianamede zaten varmış.

Mahkeme aşamasındaki bir davada karşı tarafın görüşüne başvurmaksızın mahkemeyi etkileyecek haber yapmayı mesleki ahlâksızlık saymamak mümkün değil. Bunu en iyi Dinç Bilgin ve Aydın Doğan'ın bildiğini düşünüyorum. Her ikisiyle de görüşenler, bu konuda ne kadar sıkıntı çektiklerini biliyor. Dinç Bey yüzlerce kere kelepçeli görüntüleriyle kamuoyu nezdinde mahkûm edilmeye çalışıldı; halbuki mahkeme henüz karar vermemişti. Karara hatta temyiz sürecine kadar herkes masum sayılmalı değil miydi? Aydın Bey hakkında televizyon ve Internet yayınları, inanılır gibi değil. Sayın Doğan mahkemelerin yavaş işlediğine ve kendisinin mağdur edildiğine inanıyor ve bana göre de haklı. Eleştiri başka, delilsiz iddialar başka! İki patronun gazetesi de konu Fethullah Gülen olunca ne kural tanıyor ne yargı süreci. Medya mağduru olmak çok kolay bu ülkede; medya patronları bile nasibini alıyor bundan. Fakat bir türlü hukuka saygı, kişi haklarına saygı vs. sağlanamıyor...

Fethullah Gülen 64 yaşında ve sağlık problemleri yaşıyor. Geriye dönüp bakıldığında 64 yıla sığmayacak dev hizmetlerini görüyoruz. Bu yaşa sevgi, hoşgörü, eğitim gibi kavramların ihyasıyla gelmiş bir insanı gazete sütunlarında mahkûm etmeye kalkmak bu ülkeye ve yüreği bu ülke için atan insanımıza hiyanettir.

Roma varisleri en baştaki yalan haberi unutturduklarını sansa da başta kamu vicdanı olmak üzere herkes bu uğursuz planın farkında. Ülkeye bu kadar hizmet etmiş bir insanı üç–beş entrikacıya terk edecek değil bu necip millet!

Pin It
  • tarihinde hazırlandı.
Telif Hakkı © 2025 Fethullah Gülen Web Sitesi. Blue Dome Press. Bu sitedeki materyallerin her hakkı mahfuzdur.
fgulen.com, Fethullah Gülen Hocaefendi'nin resmî sitesidir.