Kuzey Irak O Kadar Irak Değil
Erbil'i dinliyorum gözlerim kapalı. Yükselen jeneratör ve şantiye gürültülerine pazarcıların çığlıkları eşlik ediyor.
Şehre hâkim bir yere kurulmuş tarihi kalenin içinde İhsan Doğramacı'nın ailesine ait evin balkonundan şehri seyrediyorum. Erbil sanki Urfa'nın bir ilçesi gibi duruyor.
Aynı kültür coğrafyasına ait olmanın yakınlığı ile kendimi hiç yabancı gibi hissetmiyorum. Çarşılar, sokaklar, insan manzaraları tamamen bizden.
Peki, biz kimiz? Biz asırlarca bu coğrafyada birlikte yaşamış, Türkler, Kürtler, Araplar, Asuriler, Kildanilar ve diğerleri…
Amberin Zaman, Mustaf a Akyol, Ferhat Kentel ve Akif Emre ile birlikte Erbil'deyiz. Bu gün Erbil Irak Kürdistan Özerk Bölgesi'nin başkenti.
Erbil'e giderken güvenlik problemi olur mu diye endişe duymadığımı söylesem yalan olur. Ancak Erbil beni çok şaşırttı. Bağdat'a, Musul'a Kerkük'e kıyas ile daha güvenli bir şehir. Bununla birlikte otellerden pek çok kurumlara kadar elinde kaleşnikof ile bekleyen askerler mevcut.
Kürdistan yazarlar sendikası yöneticileri ile yemekteyiz. Sendika Başkanı Ferhat Avni'ye hemen PKK'yı soruyorum. "1994-2000 tarihlerinde PKK ile savaştık ve 3500 şehit verdik. PKK'ya sempati yok, ortada kan var" diyor. Türkiye'nin bölünmesi ve bağımsız Kürdistan hakkında düşüncelerini soruyorum. "Irak'ın da Türkiye'nin de parçalanmasını istemiyoruz, sınırdan tanklar değil tırlar gelsin" diyor. Sofrada hiç acılı yemek olmaması dikkatimi çekiyor. Biz Türkiye'deki Kürtler gibi değiliz, acıyı sevmeyiz diyor.
Bir de espiri ile karışık ekliyor 'Biz Saddam döneminde çok acı çektik. Acının hiçbir çeşidini sevmiyoruz'.
Son seçimlerde doğuda en fazla oyu AKP aldı. En büyük Kürt partisi AKP oldu dediğimizde ellerini dua ve şükür edercesine kaldırıp 'inşallah' diyor.
Kürtler burada Sorani lehçesi ile konuşuyorlar. Türkiye Kürtleri ile anlaşmalarının kolay olmadığını öğreniyorum.
Bölgede en büyük iki partiden biri Barzani'nin KTP, öteki de Talabani'nin KYP. Kürdistan parlamentosunda 111 milletvekilinden 4 tanesi Türkmen. Türkmenlerin pek çok partileri var. Ama anlayış olarak iki parçaya ayrılmış durumdalar. Biri Türkmen cephesi öteki de diğerleri. Türkmen cephesi çok eziyet gördüklerini söylerken çatışmacı bir söyleme sahip. Kürtlere karşı çok sert bir tavırları var. Cephe dışındaki Türkmenler ise tam tersi bir tavır içerisindeler.
Çarşıda geziyoruz. Raflar Türkiye'den gelen mallar ile dolu. Müzik marketin camı İbrahim Tatlıses'in, Ebru Gündeş'in posterleri ile süslü. Yanımda bir kişinin cep telefonu çalıyor, "Türkiye'm canım benim" türküsünün müziğini işitiyorum. Türkiye'den geldik deyince halk çok sıcak karşılıyor. Esnaf hemen bir şeyler ikram etmek istiyor.
Türkiye'ye karşı halk çok sıcak... Bir şekilde herkesin Türkiye ile bir bağı var. Habur, onlar için her şey demek. Adeta Kürdistan bölgesinin boğazı... Habur kapanır ise çok sıkıntı çekeriz, nefes alamayız diyorlar.
Komşularından tek sempati duydukları ülke Türkiye... İran'a karşı antipatinin sebebini soruyorum esnafa. Anlatıyor; '1991 de Saddam'a karşı halk ayaklanması olmuş, Saddam'ın güçlerini bölgeden kovmuşlar. Saddam sonra tekrar bölgeye girmiş ve halk dağlara kaçmış. İran sığınmacıları kabul etmemiş. Türkiye kabul etmiş. Türkiye bizim ağabeyimiz diyorlar.
Kurtlar vadisi Irak filmi bölgede yasaklanmış ve halk seyredememiş. KDP yöneticilerine filmi sordum yüzlerini ekşittiler ve hiç hoşlanmadıklarını ifade ettiler. Bununla birlikte halk arasında Kurtlar Vadisi dizisinin merakla izlendiğini gözlemledim. Dizi sayesinde Türkçe bilmeyenler Türkçeyi çözmüşler.
Gerek halka gerekse yönetim kademesine Said Nursi'yi sordum. Herkes büyük saygı duyuyor. Bizim büyük âlimimizdir diyorlar. Hatta çocuklarına Said Nursi'ye nispeten Nevres ismi koyduklarını ifade ediyorlar. Müspet hareket etmek konusunda onu örnek gösteriyorlar.
Irak'daki tek istikrarlı ve güvenli yerin Irak Kürdistan' ı olduğunu söylüyor yetkililer. İsminin açıklanmasın istemeyen bir din adamı 'dikkat edin nerede ABD askeri yok, orada terör yok' diyor. Terörü ABD'nin el altından yaptırdığını ifade ediyor.
Erbil'den karayolu ile Kerkük'e doğru yola çıkıyoruz. Altımızda bize tahsis edilmiş cipler var. Kerkük sınırına gelince arabaları değiştirmemiz ve daha mütevazı arabalara binmemiz gerektiği söyleniyor. 'Neden?' diyorum. ABD'li zannederler hedef olabiliriz diyorlar.
Karşıdan içinde Amerikan askerlerinin bulunduğu Hammer cipler geliyor arabamız ve yoldaki diğer arabalar hemen kenara çekilip duruyorlar. Durmayan arabaları derhal vuruyorlarmış. Yani işin şakası yok. Şoförümüz ABD askerleri kötüdür ama Blackwater şirketine ait güvenlik görevlileri dünyanın en kötü adamlarıdır diyor.
Kerkük savaştan çıkmış gibi. Erbil'e kıyasen daha fakir, daha az gelişmiş. Hâlbuki dünyada çıkan petrolün %7'si Kerkük'te çıkıyor. Şehirde sık sık patlamalar duyuluyor. Kürt rehberimiz Türkiye deki uçak kazasında ölen 50 kişi için bu kadar yazılıp çizilmesine şaşırdığını söylüyor. Bizde her Allah'ın günü yüzlerce insan ölür ve hiç haber olmaz diyor.
Şehrin Kürtleştirme faaliyetlerinden Türkmenler çok şikâyetçi. Şehrin demografik yapısı ile oynandığını söylüyorlar. Saddam döneminde 557 bin Kürt yaşıyormuş. Bu rakamın 11.830'u Kerkük'ten sürülmüş. Şimdi bu sürülenler geri dönüyor. Ancak dönen Kürt sayısı 500.000. Anlayacağınız Kerkük büyük sancılara gebe.
Erbil'de Türk iş adamları Sema adında bir hastane açmışlar. Açılalı bir buçuk yıl olmuş. Hastanenin başhekimi ve göz doktoru Dr. Ali Çolak bize hastaneyi gezdirdi. Her yer pırıl pırıl.
Irak'ta doktor general otoritesine sahipmiş. Hastalar üçerli dörderli sıralar halinde doktorun yanına çıkarlar hazır olda beklerlermiş. Buraya gelince bu duruma çok şaşırmışlar.
Hoş geldin ve tebessüm hastayı yarı yarıya iyi ediyor diyor Ali Bey. Bir gün hastanın ayağına terlik giydirmiş, bu şehirde olay olmuş. Her yerde konuşulmuş. Nasıl olur da bir doktor hasta karşısında eğilir ve ayağına terlik giydirir! Kısa zamanda insanların gönüllerini fethetmişler.
Kuzey Irak'da Fezalar Eğitim Şirketi'nin açmış olduğu Işık liselerini görme imkânımız oldu. Genel müdür Talip Büyük'ten öğrendiğimize göre 1994 yılında ilk okulu açmışlar. Toplamda bu gün itibarı ile Erbil ve Kerkük'de 8 okul açmışlar, bu okullarda 95'i Türkiye'den, 111'i Kuzey Irak'tan olan öğretmenler görev yapıyormuş. Öğrenci sayısı 2228, mezun sayıları da 599 imiş.
Bu okullara gerek yönetim kademesinden gerekse halktan büyük ilgi var. İnsanlar çocuklarını bu okullara vermek için adeta yarışıyorlar. KDP' li bir yetkili Okullar bize Türkiye düşman değil imajı verdi. Başkaları bize yara açtı. Bu okullar bizim yaralarımızı sardı. Merhem oldu diyor ve el üstünde tuttuklarını söylüyor. Bu okullar sayesinde bölgeye ilk defa bilgisayar girdiğini öğrenince şaşırıyoruz. A dan Z' ye herkes bize okulları öve öve bitiremiyor. Işık liselerinden mezun olduktan sonra üniversiteyi bitirip gelen 13 Kürt öğrencinin bu okullarda öğretmenlik yaptığını duyunca çok memnun oluyoruz.
Bu okullarda Kürt, Türkmen, Asurî, Hıristiyan, Müslüman, Kildani öğrenciler kardeşçe barış içerisinde okuyorlar. Türk dili olimpiyatlarına hazırlanan öğrencilerden bir de müsamere izledik. Bizlere şiirler okudular. Seçtikleri şiirlerin hemen hepsinde acı vardı. Hele Mehmet Akif'in Bülbül şiirini okuyan öğrenci hepimizi duygulandırdı.
Mehmet Akif bu şiiri Anadolu Yunan işgali esnasında kaleme almıştı. Şiiri her gün yüzlerce insanın öldüğü işgal altındaki Irak'ı düşünerek dinledik. Bülbül şiiri bu kadar mı bir ülke için uygun düşerdi.
Eşin var, âşiyanın var, baharın var ki beklerdin;
Kıyâmetler koparmak neydi, ey bülbül, nedir derdin?
…
Neden öyleyse mâtemlerle eyyâmın perîşandır?
Niçin bir damlacık göğsünde bir umman hurûşandır?
Hayır, mâtem senin hakkın değil... Mâtem benim hakkım:
…
Hayâlimden geçerken şimdi, fikrim herc ü merc oldu,
Salâhaddîn-i Eyyûbî'lerin, Fatih'lerin yurdu.
…
Yıkılmış hânumânlar yerde işkenceyle kıvransın;
Serilmiş gövdeler, binlerce, yüz binlerce doğransın!
Dolaşsın, sonra, İslâm'ın harem-gâhında nâ-mahrem...
Benim hakkım, sus ey bülbül, senin hakkın değil mâtem!
Irak'ta durum böyle. Kuzey Irak'da okullar Kürt-Türk kardeşliğinin en güzel örnekleri olmuşlar.
Gelelim ülkemizdeki çıkartılmak istenen Türk-Kürt kardeş kavgasına.
Safahatında Mehmet Akif, "Türk Arapsız, Arap Türksüz yapamaz aç gözünü/Dinle peygamberi Zişanın ilahi sözünü" demiş ve tehlikeye dikkat çekmişti.
Düşünüyorum da her halde bugün yaşasa idi şiirinde Arap kelimesinin yanına bir de Kürdü eklerdi.
- tarihinde hazırlandı.