Sisli ve Aydınlık!
Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı'nın öncülüğünde gelenekselleşen ve Abant Gölü'nün sislerle kaplı ortamında bu yıl 3.sü gerçekleşen "Demokratik Hukuk Devleti" üst başlıklı toplantı, farklı backround'lardan 50 akademisyen ve araştırmacının katılımıyla "hararetli tartışmaların" belirsizliğinde sonuç bildirgesine ulaştı.
Abant Gölü'nü çevreleyen puslu dağlar, sabahın erken saatlerinde sise teslim olurken, müzakerelerin yapılacağı Abant Palace Otel'in de kuşatma altında olduğunun habercisi gibiydi!
Fakat sis tarafından kuşatılmış olan Abant Platformu, yalnızca mekânsal bir kuşatma yaşamıyor, aynı zamanda Türkiye'de son yıllarda etkisi iyice artmış olan "zihinsel kuşatmanın" sancılarıyla kıvranıyordu!
Bir tarafta bütün sıkıntılarına rağmen daha önce 'başarılı' bir biçimde gerçekleşmiş iki Abant toplantısının gölgesinde kalmama telaşı, diğer tarafta 'toplumsal bir sözleşme doğurma'ya dönük 'romantik talepler!' Bir yanda toplumsal konsensüslere giden yolda 'kapılar aralamak', diğer yanda platformun yüzüne 'kişisel' ya da 'ideolojik' sebeplerle kapatılan kapılar!
Bir de bütün bunların üzerine "konjonktürel hassasiyetler" eklenince, sabahın erken saatlerinde sis perdesiyle kuşanmış Abant'ta uyanan müzakereciler, ortamın ağırlığına kapılmaktan kendilerini alamıyorlar. Sis giderek etkisini artırıyor, görüş mesafesi kısalıyor ve bir gün önce başlayan ön müzakereler giderek teorik bir çerçeveye sıkışıp kalıyor!
Otelin bahçesinden platforma kırık kırık sızan güneş, fark ettirmeden içerideki havanın da ısınacağını haber veriyor. Fırsatı değerlendirip çay molası ile içerideki ağır havayı dağıtmaya çalışan Abant Toplantısı Bilimsel Koordinatörü Mehmet Aydın, moladan sonra bir anda hararetlenen tartışmalarda o her zamanki bilge tavrıyla tansiyonu düşürmeye koyuluyor. Çünkü her kelimesi üzerinde kılı kırk yararcasına titizlikle durulan bildirinin, yanlış anlamalara mahal vermeyecek şekilde yeniden düzenlenme çabası, bir süre sonra önü alınamaz bir kavramsal tartışmaya dönüşüyor. Bu tartışmalara ısrarcı, esprili ve bol Osmanlıca terkibli üslubuyla bir tarafta Durmuş Hocaoğlu hız verirken, 'bu toplantının sonucu ne olur bilmem; ama epey eski terkib öğrenmiş olacağımız kesin' diyerek eşlik eden Mehmet Ali Kılıçbay oluyor. Polemikleri ve açık sözlülüğü ile tanınan Kılıçbay ile Hocaoğlu'nun zaman zaman tuluata dönüşen atışmalarına, 'her daim eleştirel olmaya ve kalmaya çalışan' Ali Bulaç da katılınca, salonda bir anda tansiyonun yükseldiği hissediliyor. Bir de bunun üzerine Hayreddin Karaman'ın bildiride yer alan 'Demokrasi ile İslam arasında bir uyumsuzluk yoktur' cümlesinin keskinliğine aynı keskinlikte karşı çıkışı eklenince bir anda 'derin bir' sessizlik oluşuyor.
Giderek aralanan sis perdesi yerini fırtına öncesi sessizliğe bırakıyor…
İlk tepki, Karaman'ın karşı çıkışının kendisini 'hayal kırıklığına uğrattığını belirten Salih Akdemir'den geliyor ve tartışma bir anda 'Demokratik Hukuk Devletinden' 'İslam-Demokrasi' ilişkilerine kayıyor! Heyecan giderek artıyor! Zihinler bileniyor! Cüneyt Ülsever ve Soli Özel'in 'alınganlık ve kompleks' koktuğunu belirttikleri bu cümle ve beraberindeki tartışmalar daha rasyonel bir düzleme çekilmek üzere öğleden sonraki oturuma bırakılıyor.
Amerikalıların 'food for thought' dedikleri zihinsel gıda, mideye inen lezzetli yemeklerin de etkisiyle sofra başında kendisini hissettirmeye başlıyor. Çünkü birbirinden bağımsız bir biçimde katılımcılar bildirinin fazla teorik kaldığından yakınıp, ülkenin gündeminde bulunan öncelikli meselelerin (AB süreci, Kopenhag kriterleri, 312. madde, MGK'nın yapısı, idam cezası...) tartışılmasını ve oluşturulan teorik çerçeveli bildiriye 'demokratik duruşun' somut adımı olarak eklenmesini dillendiriyorlar. Nitekim öyle oluyor ve son oturumda teorik çerçevesi titizlikle çizilmiş, ülkenin öncelikli demokratik sorunlarına çözümler öneren 3. Abant Bildirisi ülkenin üzerinde dolaşan kara bulutları ve puslu havayı dağıtması umuduyla deklare ediliyor.
Amerika, Almanya, İngiltere ya da Fransa'da kimsenin tartışmaya değer bulmayacağı, Mısır, Suriye, Fas ya da İran'da ise kimsenin tartışmaya cesaret edemeyeceği 'Demokratik Hukuk Devleti' başlıklı 3. Abant Toplantısı, deklare edilen bildirinin öneminin yanı sıra, bu toplantıları gereğinden fazla abartmamamız gerektiğinin de göstergesiydi.
Katılımcıların yorgun bakışları arasında Abant Gölü'nü çevreleyen dağları kuşatan puslu hava yerini güneşin ılık aydınlığına bırakıyor...
- tarihinde hazırlandı.