İliğine Kadar Düşmanlıklar ve Düğme Cemaati
En sonda diyeceğimi en başta diyeyim de birilerinin yüreği hoplamaktan rulman dağıtsın: Elimde müthiş bir rapor var!.. Hatta müthiş kelimesi biraz kifayetsiz müpmüthiş!!! Dudak uçuklatacak cinsten... Öyle suçüstü yakalananların, siyasi emeller uğruna inançlı kesimi yaralamak için olmadık 'hımar'lıklar yapanların elinden çıkma da değil... İkinci el, az kullanılmış falan da değil. Bizzat ve bilfiil 'telif'. Ancak müelliflerini açıklayamam, ısrar etmeyin lütfen... Ali Abi'nin dediği gibi, 'Ben misyoner gazeteci değilim.' Neyse biz geçelim günün mönüsüne... Önce bir önceki güne uzanıp Okay Gönensin Ağabey'in yazısına göz atalım...
Okay Abi gerçekten fedakarca bir yazı yazıp, bize yol göstermiş, akıl öğretmiş, yol yordam salık vermiş. Allah ebeden razı olsun. Diyor ki Gönensin; 'Cemaatin yayın organları iki gündür düğmeyi ve düğmeye basanları arıyorlar.' Bir çırpıda anlamış olması bizi mesrur etti. Devamla şöyle diyor Okay Abi; 'Düğmenin adı 28 Şubat'tır, basanlar da Milli Güvenlik Kurulu'dur...' Amanin! Şimdi oldu mu Okay Abi, ne yaptın sen?.. Bak dün Sayın Mesut Yılmaz dedi ki, 'Eğer bu kasetleri medyaya sızdıran kişiler maaşlarını devletten alıyorlar ise, durum vahimdir. Çünkü devlet komplo kurmaz, tuzak kurmaz.' Sen şimdi bunu yapanın MGK olduğunu ileri sürüy,orsun. Nasıl çıkacağız bu işin içinden? Allah'tan ki seni fazla ciddiye almadı 'cemaatin yayın organları', yoksa tablonun çarpıklığını Bedri Abi bile gideremezdi.
Kırca Ali Bey kendini savunmaya geçmiş... 'Düğmeye ben bastım.' diyor, aklı sıra ironi de yapıyor ha!.. Bu işte bir tek şeyden eminim ben oysa, Kırca Ali Bey kesinlikle 'basan' değil, 'basılan'dır... Apolet olamayanların düğme olmaya çabaladıklarını kaç gündür yazıyoruz bu köşede... İliklerine kadar işleyen 'düşmanlık' genleriyle, nasıl düğmeliğe düğümlendiklerini, hangi iğnelerin içlerinden geçip kumaşı deldiğini yazıyoruz... Oysa Star gazetesinde Halit Kakınç hem Ali Kırca'yı tekzip ediyor, hem de Kırca'ya 'basanların' kimliğini deşifre ediyor. Buyrun beraber okuyalım isterseniz: 'Vedalaşırken bir kez daha hatırlatıyor Faik(Bulut); elimizde 40 bant var, birer birer ortaya çıkacak. Takiyyecilerin sonu olacak. Biraz bekleyin!' Olay bu... Yine şişe dolacak, yine sabah olacak! Gördün mü Ali Abi, sen bize 'Düğmeye ben bastım.' diyorsun; ama bak Faik yoldaş 'Hayır ben bastım, bundan sonra da basacam.' diyor. Kim kimin gazına basıyor, kim kimin gazını alıyor... Kim gaz yakıyor, kim su yakıyor, kim bu ülkeyi yakıyor? Demek ki Kırca Ali üfürüyor.
Ali Abi, bir de CV'sini iliştirmiş yazısına... Üzülsek mi sevinsek mi bilemiyoruz... Demek ki sağına Tokta Hoca'yı, soluna Rıza Zelyut'u alıp 'Kasetlerin tarihi o kadar da eski değil, 4-5 yıl geriye dayanıyor.' cümlesinde aslında kendi savunması varmış: 'Ben militanlık yaptım, oto galerisi soymaktan yargılandım; ama bu 4 yıl önce değil 19 yıl önceydi. 19, 4'ten büyüktür dolayısıyla. Öyleyse öl Sezar!' gizli savunmasına saklanmış. Bir de 'Hasan Cemal'liğe' öykünmüş, 'belgesel roman' yazdığını söylüyor. Cemal, uzun yıllar Cumhuriyet'in başında durdu... Tank Sesiyle Uyanmak'ı yazdı, Demokrasi Korkusu'nu yazdı, tetikçi olmadı, yağlı ilmek hazırlamadı kimseye...
Kırca Ali militanlık yaptığı yılları, yediği naneleri, '19 yıl önceki gençlik heyecanları'na bağlıyor... Devleti 'gençlik heyecanı' ile yıkmak istemiş, oto galerisini yine aynı heyecanla soymaya kalkışmış. Bugün tam kabul edemiyor o yıllarda yaptığını... Ret de edemiyor.. Hem deve hem kuş sendromu. 'Sen mi yaptın?'diye sorsalar, 'Yaptım; ama gençtim, cahildim, heyecanlıydım.' diyecek, sonra da yandaşlarına, 'Ama güzel günlerdi.' diyerek çok fazla değişmediğini ima edecek. Bir nevi Marksist takiyye mi desek ne? Ama ben şimdi net ve köşesiz soruyorum: 'Ey Kırca Ali, o gün yaptıklarının arkasında duruyor musun bugün?' Cevabın 'evet' ise hala militan olduğunu deklare et, yok değilsen bir dönüşten bahsedebiliriz... Eskinin hızlı Marksistlerini kırpıp infazcı yapan 'çiftetelli' çarklarını biliyoruz. Ya 'Hala militanım.' ya da 'Döneğim.' diyeceksin; bunun arası yoktur... Tatlı su Marksizmi icat edilmedi henüz! AHA: Büyük gazeteci Hikmet Çetinkaya dünkü yazısının alt kısmına bu fakir hakkında önemli bir not düşmüş. Şöyle diyor: 'Laik demokratik cumhuriyetin savcılarına suç duyurusudur. Zaman gazetesinin Ferhat Barış adlı yazarı, benim yaşamımın Cumhuriyet'le evim arasında geçtiğini yazıyor... Bu kişi benim hakkımdaki bilgileri nasıl alıyor, yoksa bazı karanlık güç odakları (Bu kısmı koyu harflerle bold yazmış.) Zaman gazetesiyle birlikte mi çalışıyor; beni kimlere izletiyorlar?' Biliyorum gülüyorsunuz; ama müsaadenizle Hikmet Çetinkaya Beyefendi'ye birkaç şey çiziktireyim... Sayın Çetinkaya, sizin bu notunuzun muhatabı bence 'Laik ve demokratik cumhuriyet savcıları' değil tıp alanının 'psikiyatri' dalıdır... Çok merak ediyorsan söyleyeyim, seni izlettiriyorum. Evet, evet itiraf ediyorum, seni her gün izlettiriyom: Kargalarıma izlettiriyorum. Hem de üçüne birden... Sabahları evinin önündeki elektrik tellerine konuyorlar, akşama kadar pencerende seni dikizliyorlar. Yoldayken otomobilinin tepesinde pike yapanlar da onlar. İnanmıyorsan kafanı uzat, camdan dışarı bak, göreceksin. Hadi bak, bak yahu, korkma ısırmazlar!
- tarihinde hazırlandı.