Farklılıkları Âhenkle Buluşturmak
Çok değil, yakın zamana kadar yurtdışı bambaşka bir şeydi. Çayın bile yurtdışından geleni kıymete binerdi.
Yaz mevsiminde Avrupa'dan gelen gurbetçilerimiz oraları ballandıra ballandıra anlatırdı. İcatlar, keşifler, bilim, yeni değerler, insani gelişmeler vb. ne varsa hepsi başkalarının yurdunda ortaya çıkardı. Yabancı dil bilenlerimiz, dış dünyadaki gelişmeleri takip edebilme avantajıyla meslektaşları karşısında bariz üstünlükler elde ederdi. Onlar yapar, biz kullanırdık. Onlar icat eder biz öğrenmeye çalışırdık…
Köklü bir değişiklik yaşanmamış olsa bile, kıpırdanmalar, gelecek günlerin ne güzelliklere gebe olduğunu iş'ar ediyor. Artık her renkten dünya insanlarının Türkçe yarıştığını, Türkiye'ye sevdalandığını görüyoruz. Bizim insanımıza sevgilerini sunmadan edemiyorlar. Seviniyoruz… Çünkü bariz bir fark var. Savaşlar, tahrip gücü yüksek silahlar, güçlü ekonomi, sanayi ve teknoloji şoklarıyla tanıdık biz Batılı dünyayı… Demokrasi kültürü ve insana dair değerler arkadan geldi. Bizlerin dışa açılımı ise doğrudan doğruya insandan başlıyor. Bu önemli bir fark değil mi?
İnsandan başlayan açılım bir başka açılımı istiyor. Dr. Muhammet Çetin'in ifade ettiği gibi, Türkiye'den dünyaya açılan eğitim ve kültür hareketi, sosyal bilimlerde kullanılan araştırma yöntemlerine sığmıyor. Bilinen hareketlere indirgendiği takdirde yeterince anlaşılamayacağı kesin.
Gülen Hareketi: Bir değişim modeli
Dr. Çetin, Fethullah Gülen Hocaefendi'nin öncülüğünde başlayan ve bugün artık "Gönüllüler Hareketi" olarak anılan açılımı, çatışmacı bir yola asla girmeden gelişebilen, ilerleyebilen ve fark meydana getirerek yeni şeyler vaat edebilen yönlerine dikkatlerimizi çekiyor. Gönüllüler Hareketi'ni, başka sosyal hareketlere kıyaslayarak değerlendirmeye çalışanların yanılmaktan kurtulamayacağına parmak basıyor Dr. Çetin. Ortada yeni bir model var ve bu model Türkiye dışında dikkatleri çekmeye, akademik araştırmalara konu olmaya başladı. Işık Yayınları, Gönüllüler Hareketi'ni konu edinen sempozyum ve çalışmaları "Gülen Hareketi İncelemeleri" adı altında kitaplaştırıyor. Bu serinin ilk kitabı Georgetown Üniversitesi ve Rumi Forum'un birlikte gerçekleştirdiği "Küresel Sorunlar Çağında İslam: Gülen Hareketi'nin Alternatif Perspektifleri" konulu sempozyumun bazı tebliğlerinden oluştu. Dr. Çetin'in dikkat çektiği, ‘çatışmadan uzak tabiat', Prof. Ian Williams'ın tebliğ başlığını, aynı zamanda da kitabın ismini oluşturdu: Gülen Hareketi: Farklı Seslerin Ahengi…
Williams, Gönüllüler Hareketi'ni farklı seslere ahenk veren bir hareket olarak adlandırmayı uygun görmüş. Ona göre bu hareket bir değişim modeli oluşturmaktaydı. William, İngiltere'den bir perspektif sunarak, Gülen'in söyleminin ve onun ismiyle anılan hareketin Türkiye'de bir çevrenin faaliyete geçmesinde nasıl etkili olduğuna dikkatleri çekiyor ve bu etkinin daha büyük ölçekte dünya genelinde benzer tesir gösterdiğini anlatıyor. Fakat bu faaliyet bir alternatif ya da karşı hareket oluşturmuyor. Tam aksine evrensel bir barış projesine, Doğu ve Batı'nın değerlerini ve güçlerini birleştiren kapsayıcı bir medeniyet içerisinde erişilebileceğini öngörüyor. Bunun için de şöyle bir yol açılıyor: Batı Medeniyeti, Allah'ın koymuş olduğu sebep-sonuç kanunlarını takip etmesi açısından İslam'a uygundur. Manevi dinamiklerini muhafaza eden İslam medeniyetinin inanan insanları ile Batı medeniyetinin inanan insanları bir araya getirilerek bu barış projesi gerçekleştirilebilir.
"Bu raks, varlığın sevinci" diyen Prof. W. Andrew Achenbaum ise Gülen Hareketi ile Mevlânâ'nın şiiri arasında bağlantılar kuruyor. Pratiğe geçirilen uygulamaları anlatarak canlı bir örnek sunuyor: Lisansüstü eğitim alan öğrenciler Türkiye'ye gelerek yerinde gördükleri Gülen Hareketi'nin kendilerinin profesyonel gelişmeleri ile bağlantılarını keşfetmişler. Dünya çapında faaliyete geçirici, coşkulu bir değişim modelinin aynı zamanda dünya çapında büyük iletişim ağları ve eğitim kurumları oluşturabilmesi, insani ve maddi unsurları harekete geçirebilmesi için liderlik şart oluyor. Ve bu liderliğin yüksek düzeyde değişimleri etkileyebilen ‘transformasyonel' liderlik olması gerekiyor. Prof. Karen A. Fontenot ve Prof. Michael J. Fontenot'a göre ‘idealleştirilen etki, ilham veren motivasyon, bireysel bilgi ve entelektüel uyarımı ihtiva eden transformasyonel liderlik Gülen tarafından gerçekleştiriliyor. Gülen bu yönleriyle olağanüstü bir güce ve öneme sahip bir harekete ilham kaynağı oluyor.
Böyle büyük bir hareketin sosyal ve ekonomik hayata etkilerini ise Erkan Toğuşlu incelemiş. Toğuşlu'nun tebliği aslında "hizmet" kavramının kapsamını, gelenekle bağından başlayarak Gülen Hareketi'ndeki modern uygulamalarına kadar detaylı bir şekilde açıyor. Sosyal, ekonomik ve kamusal alanda ortaya çıkışına ışık tutuyor. Mustafa Akyol ise Türkiye'nin şartları ile Gülen Hareketi arasındaki ilişkiyi "Türk İslam'ının İstisnai Bir Hikâyesi" olarak ele alıyor.
İnsan odaklı modelin dünyaya yeni bir barış umudu sunabilirliğini araştıran Phyllis J. Robinson, "Gençlerin düşünme kabiliyeti ile davranışlarındaki sosyal ve etik algıları geliştirme vaadi, küresel bir barış fırsatı sunabilir mi?" sorusuna cevap arıyor. Robinson'a göre yapılması gereken şey ahlaki gelişimi vurgulayacak, medeni toplumun müşterek iyiliğini daha ileriye götürecek pozitif insani faaliyetlerin öne çıktığı ideallere ihtiyaç var. Gülen Hareketi de bunu gayet iyi yapıyor. Değerler eğitimi yoluyla evrensel bir barış oluşturabilecek türden etik ve sosyal kabiliyetlerin bir araç olarak öğretildiği uluslararası ve kültürlerarası yaşanabilir ve uzlaşılabilir bir model sunuyor.
Mumun dibi karanlıkta
Dr. Philipp Bruckmayr'ın İslami edebiyat açısından Fethullah Gülen Hocaefendi'nin engin kültürünü inceleyen tebliğiyle tamamlanan kitap biraz da acıtıyor. Halkın farkına varıp destek verdiği, peşine düşüp dünyanın her tarafına ulaştığı değerler, aydınlarımız ve devlet adamlarımız tarafından neden yeterince incelenmiyor? Williams'ın, Batı medeniyetinin tabii kanunlara göre iş yapabilme becerisini, İslam medeniyetinin manevi inançları sağlam insanlarıyla bir araya getirerek evrensel barışa ulaşılabileceği tezinde yaptığı vurgu, nasıl oluyor da bizim dünyamızda tehdit unsuru olarak algılanabiliyor? Araştırma eksikliğinden mi? Lokal problemlerde boğulup, konulara global bakamamaktan mı? Yoksa şartlanmışlıktan doğan zihni esaretin hür düşünceye fırsat vermeyişinden mi?
Her nedense büyük bir problemin beynimize musallat olduğu kesin. Ve bu problem, mumun dibini karanlıkta bırakıyor.
"Gülen Hareketi Farklı Seslerin Âhengi" kitabını Internet üzerinden satın almak için tıklayın.
- tarihinde hazırlandı.